ANKARA - Efrin’e yönelik saldırı girişimi, sadece Efrin ve Kürtlerle sınırlı değil; gündemde olan Suriye’deki istikrarı hedeflediği gibi “yeni çatışma dinamiklerini ortaya çıkarma”, “DAİŞ ve türevlerine yeni alanlar açma” risklerini de barındırıyor.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 Ocak tarihinde Elazığ’da Efrin’i hedef alarak yaptığı açıklama ve “Orayı başlarına yıkacağız” çıkışından bugüne kadar geçen 5 günlük süre boyunca Türkiye, Efrin gündemiyle yatıp kalkıyor. AKP ve çevresi, Efrin meselesini çok istikrarlı bir şekilde gündemde tutarken, aynı zamanda yapılan askeri hazırlıklar ve gösteri de sıcak çatışmanın her an başlayabileceği görüntüsünü veriyor.
Efrin neden Türkiye’nin hedefinde ve ne oldu da Erdoğan daha önce de gündemine aldığı Efrin’e yönelik 13 Ocak’tan itibaren adeta savaş ilan etmeye başladı?
EFRİN İSTİKRARI TEMSİL EDİYOR
Öncelikle Efrin, 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşından bu yana istikrarlı ve çatışma dışında kalmış Suriye’deki tek alan. Diğer Kürt yerleşim yerlerine yönelik DAİŞ saldırıları, diğer cihatçı grupların saldırı girişimleri söz konusu oldu, rejimle kimi çatışmalar yaşandı. Ancak Efrin, hem Kürtlerin siyasi varlığı ve güçlü oluşu hem de bölgenin demografik yapısından kaynaklı söz konusu güçler varlık şansı bulamadı. Kürtler de burada hızlı bir şekilde örgütlenerek, Efrin’i çatışma içerisinde istikrar bölgesi haline getirdi. O yüzden iç savaş nedeniyle Suriye’de yaşanan iç göçlerin en temel sığınma noktası oldu Efrin ve yüzbinlerce sığınmacı Efrin’de yerleşmeye başladı.
O açıdan Efrin’e yönelik saldırı girişimi aynı zamanda DAİŞ sonrası ülke genelinde sağlanan kısmi “istikrarın” hedeflenmesi anlamına geliyor. Bu çözüm arayışlarının boşa çıkarılmasını, Soçi, Astana ve Cenevre girişimlerinin berhava olmasını ve Suriye genelindeki çatışma potansiyelini bir başka noktaya taşımasını mümkün kılacak. Suriye’de çatışma potansiyelinin bu açıdan bir yeni evreye girmesi, yenilen DAİŞ ve türevi örgütlerin yeniden yaşam şansı bulmasını beraberinde getirecek. Zaten operasyonu hararetli savunan kesimler hiç değilse, El Nusra’yı yaşatma arayışlarını ve bunun için Efrin’e yönelik saldırının gerekliliğini saklamıyorlar.
EFRİN SADECE EFRİN DEĞİL!
Üstelik Efrin’de hedef alınan Kürt kimliği olsa da, Efrin saldırısı ve sonrasında etkilenen sadece Kürtler olmayacak. Efrin’deki durum değişikliği bütün bölgeyi, Suriye’deki dengeleri ve ilişkileri yeniden şekillendirecek. Hem Rusya’nın pozisyonu hem ABD’nin varlık arayışını hem rejimin egemenlik iddiası bu hamleyle ciddi biçimde etkilenecek. Sahadaki verilere ve Ortadoğu uzmanlarına göre çok çok küçük bir ihtimal de olsa (ki bu küçük ihtimal de Türkiye’nin İdlib pazarlığı sonucu koparacağı hava iznine bağlı olarak değişiyor), Kürtler Efrin’de yenilirse (!) yenilmiş olan sadece Kürtler olmayacak. Her şeyden önce DAİŞ ile mücadelenin öncülüğünü yapmış Kürtlerin, Suriye sahasında yenilmiş olması, DAİŞ ve türevlerini cesaretlendireceği gibi, bu yenilgi aynı zamanda DAİŞ Karşıtı Uluslararası Koalisyonu’nun da yenilgisi olacak. Uluslararası Koalisyon Kürtler öncülüğünde büyük bedel ödenerek kazanılan Rakka zaferini nasıl kendisi açısından “bir zafer” olarak ilan ettiyse, Efrin’deki bir yenilgi durumundan kaçamaz, kurtulamaz.
EFRİN’DE NELER YAŞANIR?
Kürtlerin yenme yenilme meselesine gelince! Bu durum görecelidir ve kimi durumlar dengeler değişebilir. Ancak öncelikle bir kaç hususu hatırlatmakta fayda var. Öncelikle Efrin herhangi bir Suriye kentine benzemiyor, coğrafik yapısı Kürtler açısından direnmeyi fazlasıyla imkan dahilinde kılıyor. Öte yandan Sur, Cizre, Nusaybin ve Şırnak’ta 100-200 deneyimsiz ancak savaşma kararı alan Kürt gencine karşı aylarca o kentlere giremeyen ve ağır kayıplar veren ordunun, Efrin’de binlerce savaş deneyimli, ağır silahlı, aynı inanca sahip savaşçıya karşı fazlasıyla zorlanacağı görülüyor. Zaten “Hemen Efrin’e girelim oraları yerle bir edelim” diyen kesimler bile ucundan kıyısından bu gerçeğe işaret ediyor. Bunu buradaki bir kaç köşe yazarı biliyor da sahada istihbaratı, varlığı olan Rusya ve ABD bilmiyor mu? Belki de bunun üzerinden Türkiye bile bile oraya çekilmeye çalışılıyor?
EFRİN’E GİRMESE DE SONUÇ ALMAK İSTİYOR
Bu nedenle AKP iktidarının Efrin’e girme yönünde büyük bir isteği ve arzusu var! Bunu iç siyaset açısından da gerekli görüyor. Ancak tehditleri ve riskleri de biliyor. O açıdan bu risklere rağmen AKP iktidarı, ilk bulduğu fırsatta Efrin’e girmek isteyecek, fakat bunun ancak ve ancak Rusya ve ABD onayıyla mümkün olacağını da biliyor. Zaten TSK Efrin’e girerse Kürtler bunu Rusya ve ABD’den bilecek. Eğer AKP, Efrin’e girme şansı bulmaz ya da bunu göze alamazsa bu tırmandırılan söylem ve yapılan hazırlıkların da bir anlamı var. Türkiye bununla “İşin şakası yok” görüntüsü yaratarak, muhataplarından tavizler koparmaya, DAİŞ Karşıtı Koalisyonu zayıflatmaya, hiç değilse Kürtleri yalnızlaştırmaya çalışıyor.
Yoksa öbür türlü Efrin’in düşmesi demek, DAİŞ’in ya da onun zihniyetinin sadece Suriye değil, Ortadoğu’ya hakim olması anlamına gelecek. Kobanê DAİŞ’in yenilgisinin başlangıcı oldu, şimdi Efrin’le bunun intikamı alınmak isteniyor. Efrin’in düşmesi demek de DAİŞ karşıtı bariyerin yıkılması olacak.