ŞENGAL - Türkiye'nin Şengal korkusu MİT, KDP ve MOSSAD'ı aynı masada bir araya getirdi. KDP "itibar" kazanmayı, Türkiye Şengal ile birlikte Musul ve Kerkük'ü, İsrail ise Haşdi Şabi üzerinden İran'ı hedefliyor. Saha gerçekleri ise her üçünün buluştukları planın gerçekleşme olasılığının düşük olduğunu gösteriyor.
DAİŞ’in 3 Ağustos 2014 tarihinde Şengal’e yönelik giriştiği saldırılara maruz kalan Êzidîler, Irak merkezi hükümeti ve Federe Bölge Hükümeti’nin kendilerini yalnız bıraktığı bu saldırının YPG güçleri tarafından kırılması sonrası kendi yollarını çizdi. Kurdukları Şengal Demokratik Özerk Meclisi (MXDŞ) ile kendilerini yönetmeye başlayan Êzidîler, yine Ezidxan Asayiş Güçleri adı altında kendi savunma birimlerini oluşturdu.
Bu durumdan rahatsız olan Irak ve Federe Kürdistan hükümetleri ise, 6 yıl aradan sonra 9 Ekim 2020’de imzaladıkları Şengal anlaşması ile Ezidxan Asayiş Güçleri’ni tasfiye etme arayışına girdi. Kendilerini koruyan asayiş güçlerini sahiplenen Şangal halkı ise, sürdürdükleri nöbet eylemi ve farklı protestolarla bu anlaşmaya karşı.
Şengal anlaşmasında büyük pay sahibi olan Türkiye, işbirliği içerisinde olduğu Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile Irak hükümetine baskı uygulayarak Şengal’e yönelik saldırı planı içerisinde. DAİŞ döneminde olduğu gibi yürütülen psikolojik savaş, korku ve baskı politikasıyla ayrıştırılmak istenen Êzidîler her şeye karşı kendi öz güçleriyle topraklarını savunma ısrarında.
Son DAİŞ saldırısı ile tarihlerinde 73’üncü kez soykırıma maruz kalan Şengal Êzidîleri, ilk defa kurdukları meclis ve asayiş güçleri ile özgürce yaşamak istiyorlar, ancak bu da engellenmek isteniyor. DAİŞ’in saldırıları sırasında Şengal’den kaçan KDP güçleri, Türkiye ile birlikte bu durumu kendileri için tehdit saydı ve boğmaya girişti.
ŞENGAL’E YÖNELİK ADIMLAR
Bu yönlü adımlardan ilki Türkiye’nin isteği ile DAİŞ saldırısı sırasında KDP eliyle kurulan kamplardaki ailelerin Şengal’e geri gönderilmesi oldu. Oluşturulan siyasi yapı ve güvenlik sisteme yönelik anti propagandalarla bu aileler üzerinden karışıklık çıkarmak istedi. Bu tutmayınca bu kez Arap şahsiyetlere yönelik saldırılara girişildi. Êzidiler ve Arap aşiretleri yaptıkları görüşmeler neticesinde bu oyunu boşa çıkardı. Bu adımlardan sonra ise Êzidî halkının özsavunma güçlerini dağıtmak amacıyla ABD’nin izniyle Hewlêr ve Bağdat hükümetleri arasında Şengal anlaşması imzalandı.
Bu anlaşma, Êzidî toplumu ve Şengal’deki kurum ve kuruluşlar tarafından 73'üncü fermanın devamı kabul edildi.
ÊZİDÎLER ÖZ GÜÇLERİNİ SAVUNMAKTA KARARLI
Türkiye’nin Şengal anlaşmasının gereklerini yerine getirme konusunda Bağdat hükümeti üzerindeki siyasi, ekonomik ve askeri baskısı sonucu Irak ordusu bölgenin güvenliğinin kendilerine devredilmesi için KDP ile birlikte Şengal'i abluka altına almaya çalıştı. 1 Nisan tarihine kontrolün devredilmemesi halinde saldırı yapılacağı tehdidinde bulunuldu. Irak ve KDP güçlerinin bu tehdidine karşı başta Şengal Demokratik Özerk Meclisi olmak üzere tüm Êzidi toplumu savunma pozisyonu aldı.
Irak yetkilileri bu direnç karşısında hem güvenlik hem de sivil yönetim ile görüşmeler yapmak zorunda kaldı.
Êzidi toplumunun ileri gelenleri, yapılan bu görüşmeler akabinde yaptıkları açıklamalarda Şengal’e dönük plan ve baskıların Türk devleti ve KDP tarafından yapıldığını bildiklerini, bu oyunlara gelmeyecek kendi savunmalarını sürdürme konusundaki kararlılıklarını göstermeye devam etti.
MİT VE KDP TOPLANTILARI
Bir tarafta bunlar yaşanırken diğer tarafta Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve KDP’nin üst düzey yetkililerinin Şengal’e dönük saldırı planıyla Hewlêr’in Mesif Alanı ve Şoreş mıntıkasında iki toplantı gerçekleştirdikleri yönünde bilgiler sözkonusu.
KDP’li bir kaynaktan edinilen bilgilere göre, 14 Mart günü saat 17.00’de Mesif alanında yapılan görüşmede aralarında bir müsteşar yardımcısının da bulunduğu MİT yetkilileri ile KDP adına Mesrur Barzani, Weysi Barzani, Rêber Ahmed ile Parastin sorumlularından iki kişi yer aldı.
Toplantıda Şengal'e yönelik saldırı planı masaya yatırılıp, KDP’nin hangi pozisyonda yer alacağı tartışıldı.
Bu bilgileri veren kaynak, Ramazan ayı öncesinde 9 koldan başlatılması tartışılan Şengal’e yönelik saldırıya ABD’nin yeşil ışık yakmış olabileceğini de ifade etti. Irak yetkililerinden kimsenin bulunmadığı toplantıda, Bağdat hükümetinin saldırıya destek vermesi ve İran’ın bu konuda sorun çıkarmaması için ikna görüşmelerine hız verilmesinin kararlaştırıldığı belirtildi.
MOSSAD YETKİLİLERİ DE YER ALDI
Eşzamanlı olarak Hewlêr’in Şoreş mıntıkasında yapılan diğer toplantıya ise, bir MİT heyeti, Parastın ve Peşmerge komutanları ile üst düzey MOSSAD yetkililerinin katıldığı belirtildi. Kaynağın verdiği bilgilere göre, Türkmen asıllı bir ismin evinde yapılan bu toplantıda İran eksenli ‘Şii Hilali’ planının kırılması için ortak hareket edilmesi, PKK’nin Şengal’den tasfiye edilmesi, Şengal hattında bulunan Haşdi Şabi güçlerinin PKK ile ilişkilerinin engellenmesi için gerekli tedbirlerin alınması, Haşdi Şabi güçlerinin bu ortak operasyon sürecinin tarafı olmaması için ABD’nin İran’a karşı kendilerine destek vermeye ikna edilmesi yönünde kararlar alındığı öğrenildi.
IRAK HÜKÜMETİ ŞİİLERİ KARŞISINA ALIR MI?
Yapılan bu toplantılarda alındığı belirtilen bu kararlara dair Irak ve İran'ın ne tavır sergileyeceği merak konusu olurken, Irak'ın yaşadığı ekonomik, toplumsal krizlere Şii ve Sunni çatışmasını eklemek istemediği görüşü hakim. Türkiye ise, Türkmen cephesine yeni bir format kazandırarak Ortadoğu’da etkili güç olma arayışını sürdürmek istiyor. Bu politikasıyla Irak içinde Şii lider Ali El Sistani’in çağrısıyla oluşan Haşdi Şabi’ye karşı Sünni bir cephe oluşturarak bir yanıyla İran’ın Irak içindeki politikalarını dengelerken, diğer yanıyla da Kerkük ve Musul başta olmak üzere bu alanları denetiminde tutmanın önünü açmaya çalışıyor. Irak hükümeti de Türkiye ve ABD ile girdiği siyasi, askeri ve diplomatik ilişkiler nedeniyle Şii güçlerle arasını açarak bu politikaya çanak tutuyor.
TÜRKMENLER
Ankara’nın Türkmenler üzerinden kurguladığı planın ilk adımı 2004 yılından bu yana Kerkük’te Türkmeneli cephesi sorumluluğunu yürüten ve üç dönem Irak parlamenteri olan Erşad Salihi’nin soruşturmaya alınmasıyla atıldı.
Türkmeneli Cephesi, uzun süredir infial düzeyine ulaşan yolsuzluk tartışmaları içerisindeydi. Türkiye’nin bölgedeki politikalarını yürütmek amacıyla gönderdiği belirtilen aylık 1 milyon dolarlık mali desteğin Erşad Salihi tarafından zimmetine geçirildiği yönünde yansıyan bilgiler bardağı taşıran son damla oldu. Taraftarların bir kısmı Türkmeneli Cephesi’nden kopmak üzere iken AKP-MHP iktidarı Erşad Salihi ve ITC Merkez İcra Kurulu'nu Ankara’ya çağırdı. İddialara göre, yürütülen soruşturma sonucunda Erşad Salihi’nin görevine son verildi.
Kendisini kanıtlaması için Erşad Salihi’nin önüne ise, Irak’taki diğer Türkmen partilerini yeni oluşum içinde yer almaları için ikna etme görevi konuldu.
İHVANCI TÜRKMENLER
27 Mart’ta Kerkük’te yapılan Irak Türkmen Cephesi Yürütme Kurulu toplantısı sonucunda 2011 yılından bu yana ITC Genel Başkanlığını yürüten Erşad Salihi’nin yerine yardımcısı Hasan Turan seçildi. Hasan Turan’ın Erşad Salihi’yle aynı siyasi eğilimde olsa da, esas olarak turanist radikal İslam’ın İhvan çizgisinde olduğu belirtiliyor.
Hasan Turan'a parti içinde yeni İhvancı çizgiyi örgütleme misyonu verildi. Bu çizginin Bağdat’taki temsilciliği ve diplomatik örgütlenmesini ise Erşad Salihi’nin yürütmesi kararlaştırıldı.
AMAÇ Şİİ - SUNNİ ÇATIŞMASI
AKP-MHP iktidarı Türkmeneli Cephesi yönetiminde bu değişiklikleri yapsa da, bütün Türkmenleri bu politikaya katmakta zorluk yaşıyor. Her ne kadar 'Türkmenlere yardım yapıyoruz' denilse de, bunun AKP-MHP iktidarının çıkarlarını korumak için yapıldığı biliniyor. Türkiye’den gelen paraların İTC içinde üst düzeyde yer alanların kendi aralarında paylaştıkları da yine yaygın bir kanı.
SİLAH SEVKİYATI
AKP-MHP, Sünni Türkmenleri politikalarına katmak için güçlü bir zemini olan Şii ve Sünni kesimleri birbirine çatıştırarak Irak içinde kaosu derinleştirme planı içerisinde. Bu plan dahilinde Sünni Türkmenlerin Şii saldırılarından korunmak için İTC eliyle geliştirilen cepheye katılması amaçlanmakta. Öyle ki Türkiye’den bölgeye son günlerde ciddi silah sevkiyatı yapıldığına ilişkin bilgiler de sözkonusu.
Bu bilgilere göre, 20 Mart’ta Habur Sınır Kapısından Dihok’a konteynırlar içinde 8 TIR ve 14 kamyondan uluşan bir sevkiyat yapıldı. Silah ve cephanenin önemli bir bölümü ise Irak merkezi hükümetine muhalif olan Tarık El Haşimi ile hareket eden eski Musul Valisi Esil En Nuceyfi ve Sünni aşiret liderlerinden olan Ali Hatem Süleyman’a bağlı güçlere gönderildi. Silahların bir kısmı da Türkmen Cephesine bağlı güçlere gönderildi.
KİMSE MÜSAADE ETMEZ!
Yapılan tüm adımlar ve hazırlıklara rağmen Türkiye’nin Kerkük-Musul eksenli giriştiği bu planın tutmayacağına inanılıyor. KDP, Türkiye yanlısı politika izlese de bölgedeki diğer Kürt güçlerin bu plana karşı çıkacaktır. Irak merkezi hükümetinin ise Türkmenlerin güçlenmesini kabul etmeyeceği ve denetiminde tuttuğu Kerkük ve Musul’u Türkiye ile paylaşmayacağı açık.
Diğer taraftan Irak içinde güçlü bir örgütlülüğe sahip olan Haşdi Şabi ile Sünni Türkmenler arasında yaşanacak olası bir çatışmanın Türkiye ve İran’ın uzun süredir bölgede sessizce giriştikleri güç mücadelesini ayyuka çıkaracağı varsayılıyor. ABD, İsrail, Fransa, Almanya gibi ülkeler bu gelişmelere sessiz kalsalar da, Arap devletlerinin Türkiye'nin Arap coğrafyasında güçlenmesini kabul etmeyecektir.
MA / Erdoğan Altan