ANKARA - 4 Kasım darbesiyle fiilen etkisiz hale getirilmek istenen HDP, tam aksine bu süreçten başarılı çıkarak, Türkiye siyasetinin belirleyici gücü haline geldi.
Kürt sorununun çözümünde tarihi bir adım olan Dolmabahçe Mutabakatı’nın inkarıyla Türkiye’de yeniden çatışmalı sürece dönüldü. Kürt kentlerinde devreye konulan savaş politikaları, Kürt siyasetçilere yönelik operasyonları beraberinde getirdi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) tarafından “siyasi darbe” olarak adlandırılan peşi sıra yeni operasyonları da getiren 4 Kasım 2016 tarihinin üzerinden 5 yıl geçti. HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu 15 milletvekiline yönelik operasyon ile Türkiye siyaseti dizayn edilmeye çalışıldı. Bu operasyonla halklar arasında yeşeren umudun ve barışının yerini, yeniden çatışma, baskı ve sindirme politikaları aldı.
HDP’ye yönelik siyasi darbe, 2 Mart 1994’te Demokrasi ve Emek Partili (DEP) milletvekillerinin tutuklanma sürecini hatırlattı. 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından tek başına iktidar olmayı kaybeden AKP, hızla 30 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen ve yaklaşık 10 saat süren Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında kararlaştırdığı “Çöktürme Planı”nı devre koydu.
SAVAŞ POLİTİKALARINA DÖNÜŞ
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde “400 vekil verin bu iş bitsin” talebi karşılanmayınca, Türkiye’yi çatışma ve kaosa sürükledi. Bu sürecin ilk sinyalleri 7 Haziran seçimleri öncesi 18 Mayıs 2015’te Adana ve Mersin il binalarında, 5 Haziran 2015’te Diyarbakır’da düzenlenen “Büyük İnsanlık” mitingine yönelik DAİŞ’in bombalı saldırısıyla verildi. Buna karşı halkların cevabı ise HDP’yi 80 milletvekiliyle Meclis’e göndermek oldu. Seçimlerin ardından koalisyon tartışmaları devam ederken, harekete geçen DAİŞ’in Antep hücresi, adım adım Türkiye’de rejim değişikliğine gidilecek süreci hazırladı. İlk olarak Urfa’nın Suruç ilçesinde 33 sosyalist gence yönelik canlı bomba saldırısı, ardından Ceylanpınar’da iki polisin şüpheli ölümlüyle birlikte, Türkiye artık geri dönülmez bir kaosun içine sürüklendi.
ERDOĞAN’IN TALİMATI
Ceylanpınar’da şüpheli polis ölümlerinin ardından 24 Temmuz’da Kandil’in bombalamasıyla sonlandırılan çatışmasızlık süreci, topyekün savaş sürecine evrildi. Bununla birlikte Kürt siyasetinin tasfiyesine yönelik düğmeye basıldı. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 28 Temmuz 2015 tarihinde, Çin yolculuğu öncesi “Dokunulmazlık zırhından bunları sıyırmak suretiyle, terör örgütünün kendi arkasında görünler ‘Biz sırtımızı şuraya buraya dayıyoruz’ diyenler, bu ifadelerin bedelini ödemelidir” açıklamasıyla siyasi darbenin talimatını vermiş oldu.
HDP’YE SİSTEMATİK SALDIRI
Adım adım alınan hedef haline getirilen HDP, Hakkari’nin Dağlıca bölgesinde 16 askerin yaşamını yitirmesiyle birlikte sistematik saldırıya uğradı. HDP, 23 Temmuz -23 Ekim 2015 tarihleri arasında saldırıya uğrayan HDP il ve ilçe binalarının sayısını 127 olarak açıkladı. Aynı tarihler aralığında ise 2 bin 950’yi aşkın HDP’li gözaltına alınırken, tutuklananlar ise 630’u aştı. Yoğun bir saldırı ve baskı altında gidilen 1 Kasım seçimleri öncesi de emek güçleri tarafından barış talebiyle 10 Ekim 2015’te Ankara Gar Meydanı’nda gerçekleştirilen barış mitingine yönelik DAİŞ’in canlı bombalı saldırısında, 104 kişinin yaşamını yitirdi. Toplumda bir araya gelmenin korkulu hale getirildiği bu süreçte, AKP yeniden iktidar oldu. “Çöktürme Planı” kapsamında bölge kentlerinde gözaltı ve tutuklamalar başladı, ardından sokağa çıkma yasağı ilan edilerek, operasyonların startı verildi. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİVH) verilerine göre, bu süreçte 78’i çocuk, 71’i kadın, 322 sivil yaşamını yitirdi.
DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI
Bölge kentlerinde çatışmaların yaşandığı 1 Ocak 2016’da muhtarlarla yaptığı toplantı Erdoğan, dokunulmazlıkların kaldırılması talebini bir üst seviyeye çıkararak, “Meclis’te 160’ı aşkın dosya var. Bunlar gözden geçirildiği zaman neyi kapsıyor, masaya yatırılacak ve ona göre adım atılacaktır” diyerek, harekete geçilmesi talimatını verdi. Benzer bir açıklamayı Şubat 2016’da yapan Erdoğan’ın, “Meclis’e gönderilen fezlekeler karşılığını bulmalıdır, diye düşünüyorum” sözleri, dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde açık talimat oldu.
ORHAN DOĞAN HATIRLATMASI
Savaş politikalarıyla Kürtleri ve siyasetçilerini teslim alamayan iktidar, 12 Nisan 2016’da Anayasa’da yapacağı geçici bir değişiklikle, Kürt siyasetine yönelik operasyonun zeminini oluşturdu. AKP’li 316 milletvekilinin imzasıyla Meclis’e sunulan dokunulmazlıkların kaldırılması teklifine, CHP “Anayasa’ya aykırı ama evet” diyerek destek verdi. Meclis Genel Kurulu’nda konuşan HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, DEP Milletvekili Orhan Doğan’ı hatırlatarak, “Dokunulmazlığımın kaldırılmasından ve yargılanmaktan korkmuyorum. Çünkü ben rüşvet almadım, ihaleye fesat karıştırmadım, vergi kaçakçılığı yapmadım. Ben tarihe ve tarih içinde halka hesap vermekten korkarım… Beni, beynimi, demokrasiye olan sevdamı, insanlara olan tutkumu asla mahkum edemeyecekler” şeklinde sarf ettiği bu sözler, HDP’nin yol haritası oldu. Tüm tartışmalara rağmen dokunulmazlıkları kaldıran Anayasa değişikliği, 20 Mayıs 2016 tarihinde 376 oyla kabul edildi. Meclis’te kabul edilen değişiklik, Erdoğan’ın ilk kez tek başına iktidar olmayı kaybettiği seçimlerin yıldönümü olan 7 Haziran 2016 tarihinde onandı.
HDP: BİZİ ANCAK HALK SORGULAYABİLİR
Anayasa değişikliğinin ardından 55 HDP’li milletvekili hakkında Meclis’e gelen fezleke sayısı 510’a çıktı. Bu fezlekelerde HDP’li siyasetçiler hakkında rekor cezalar isteniyordu. “İfadeye gitmeme” kararı alan HDP'liler, zorla götürülmeleri halinde, "Sizden hiçbir talebim ve beklentim yoktur. Siyasi faaliyetlerim nedeniyle ancak beni seçen halkım sorgulayabilir" şeklinde ortak savunma kararı aldı. Değişikliğin yürürlüğe girmesiyle ilk olarak 22 Haziran’da HDP milletvekilleri Ahmet Yıldırım ve Burcu Özkan ifadeye çağrıldı. 30 Haziran’da ise HDP dönemin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ifadeye çağrıldı.
4 KASIM GECESİ
AKP’nin savaş politikalarını sürdürdüğü süreçte, 15 Temmuz 2016’da darbe mekaniği devreye konuldu. Erdoğan’ın “Allah’ın lütfu” dediği darbe girişimi sonrası 20 Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte çıkarılan ilk Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile birlikte Demokratik Bölgeler Partili (DBP) 24 belediyeye kayyım atandı. Kayyım atamalarının yapıldığı günlerde, iktidar medyası “sıra milletvekillerinde” manşetleri atmaya başladı. AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım’ı 4 Kasım’a bağlayan gece, Diyarbakır, Bingöl, Hakkari ve Van savcılıkları siyasi darbe sürecini başlattı.
SİYASETÇİLER GÖZALTINDA
İlk olarak dönemin HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın 00.45’te Ankara Esat’ta bulunan evine gelen polisler, kapıları kırarak, Yüksekdağ’ı gözaltına alındı. Hemen ardından saat 01.30’da HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sanal medya hesabından "Diyarbakır'da evimde zorla gözaltına alınma kararı ile emniyet yetkilileri kapımdalar” mesajıyla operasyonu duyurdu. Yüksekdağ ve Demirtaş ile birlikte aynı gece gözaltına alınan Grup Başkanvekili İdris Baluken, milletvekilleri Selma Irmak, Leyla Birlik, Gülser Yıldırım, Abdullah Zeydan, Ferhat Encü, Nihat Akdoğan ve Nursel Aydoğan, daha sonra çıkarıladıkları mahkemece tutuklandı. Sonrasında devam eden operasyonlarda, 11 Aralık 2016 tarihinde HDP Grup Başkanvekili Çağlar Demirel ve milletvekili Besime Konca, Meclis çıkışında gözaltına alınarak tutuklandı. HDP’li Burcu Çelik Özkan ise 19 Nisan 2017’de Muş’ta tutuklandı.
27 MİLLETVEKİLİ 67 KEZ GÖZALTINA ALINDI
HDP'lilere dönük gözaltı ve tutuklama operasyonları 4 Kasım günüyle sınırlı kalmadı. O günden bu yana devam eden tutuklamalarda toplam HDP’li 15 milletvekili tutuklandı. Bu süreçte 27 milletvekili, bir kısmı birden fazla olmak üzere toplam 67 kez gözaltına alındı. Milletvekillerinin büyük bir bölümü duruşmalara "güvenlik" gerekçesiyle getirilmezken, aylar sonrasına duruşma tarihleri verildi.
HDP’LİLERE ÖZEL UYGULAMA
Tutuklamaların ardından ilk tahliye 30 Ocak 2017 tarihinde Leyla Birlik ile gerçekleşti. Akabinde Baluken hakkında tahliye kararı verildi ancak daha sonra rutin bir uygulama haline gelecek şekilde, yapılan itiraz nedeniyle tekrar tutuklama kararı verildi. Aynı yöntem halen tutuklu olan Hakkari Milletvekili Abdullah Zeydan’a da uygulandı.
VEKİLLİKLERE CEZA YAĞDIRILDI
HDP’liler hakkında fezleke hazırlayan savı ve hakimler Fetullah Gülen Cemaati soruşturması kapsamında tasfiye olsa da usulsüz hazırlanan dosyalardan siyasetçilere ceza yağdırıldı. Yüksekdağ ve Demirtaş’a 4 yıl 8 ay, Sırrı Süreyya Önder’e 3 yıl 6 ay, Abdullah Zeydan’a 8 yıl 1 ay 15 gün, Çağlar Demirel’e 7,5 yıl, Selma Irmak’a 10 yıl, Burçu Çelik Özkan’a 7 yıl 3 ay, Dilek Öcalan’a 2 yıl 6 ay, Ferhat Encü’ye 3 yıl 9 ay 10 gün, İdris Baluken’e 16 yıl 8 ay, Lezgin Botan’a 19 yıl 10 ay 15 gün, Leyla Birlik’e 1 yıl 9 ay, Dilan Dirayet Taşdemir’e 1 yıl 8 ay, Ziya Pir’e 11 ay, Osman Baydemir’e 1 yıl 5 ay 15 gün, Ahmet Yıldırım’a 1 yıl 6 ay, Meral Danış Beştaş’a 2 yıl 3 ay, Behçet Yıldırım’a 5 yıl, Mahmut Toğrul’a 2 yıl 6 ay, İbrahim Ayhan’a 1 yıl 3 ay, Besime Konca’ya 2 yıl 6 ay, Nursel Aydoğan’a 4 yıl 8 ay hapis cezaları verildi. Bu süreçte, Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 11 milletvekilinin vekilliği düşürüldü.
REJİM DEĞİŞİKLİĞİ
Başvuruların yapıldığı Anayasa Mahkemesi (AYM), 2014 yılında verdiği “Milletvekili tutuklu yargılanamaz” kararını hiçe sayarak, 16 Kasım 2017 tarihli oturumunda, HDP’li Gülser Yıldırım’ın “tutuklanmanın hukuki olmadığı” yönündeki başvurusunu dayanaktan yoksun buldu. HDP’li siyasetçilerin tutuklu kaldığı süreçte 16 Nisan 2017 referandumu ile Türkiye’de rejim değişikliğine gidildi. 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen seçimlerle tek başına iktidar olamayan AKP, yeni ortağı MHP ile seçimlere girdi. AKP ve MHP ortaklığıyla Türkiye artık egemenliğin tek kişide toplandığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yönetilmeye başlandı.
DEMİRTAŞ KARARI
Türkiye’de Kürt siyasetçilerin rehin alınmasına dair iç hukuk yollarında yargıya yapılan müdahalelere karşı HDP’li seçilmişler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurularda bulundu. AİHM’e yapılan başvurulara dair ilk karar 20 Kasım 2018 tarihinde Demirtaş hakkında çıktı. Demirtaş’ın siyasi nedenlerle tutuklandığına karar veren AİHM, derhal serbest bırakılması yönünde karar verdi. Kararın açıklandığı saatlerde partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, “Bizi bağlamaz, karşı hamle yapar, işi bitiririz” açıklamasında bulundu.
HDP’liler hakkında açılan Kobanê Davası’nın iddianamesini hazırlayan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman, aynı akşam AKP’li Cumhurbaşkanı ile bir araya geldi. O sıralarda Demirtaş’ın avukatları da Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuru da bulunuyordu. Erdoğan’ın “karşı” hamlesiyle Demirtaş’ın aldığı 4 yıl 8 ay hapis cezası, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından onaylandı ve Demirtaş hükümlü hale getirildi.
TASFİYEYE KARŞI SİYASETİ BELİRLEDİ
4 Kasım’la sınırlı kalmayan siyasi darbe, daha sonra yine kayyım atamaları, vekilliklerin düşürülmesi ve tutuklamalarla devam etti. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde iktidarın kayyım politikalarına karşı sahaya çıkan HDP, “Kürdistan’da kazanma, Türkiye’de AKP’ye kaybettirme” stratejisiyle seçim çalışması yürüttü. Tasfiye operasyonlarına karşı direnmeyi ve mücadele etmeyi bırakmayan HDP, onlarca siyasetçisinin tutuklu olmasına karşın uyguladığı stratejiyle, Türkiye siyasetinin de rengini değiştirdi. AKP’nin kayyım politikasını boşa çıkaran HDP, aynı zamanda iktidarın İstanbul, Ankara, Adana ve Mersin gibi büyükşehirlerde de kaybetmesini sağladı.
Kaybetmeyi hazmedemeyen AKP, ikinci kayyım rejimini devreye koydu. Seçimlerden kısa bir süre sonra 19 Ağustos 2019’da HDP’li Mardin, Diyarbakır ve Van Büyükşehir belediyelerine kayyım atandı. Akabinde geliştirilen operasyonlarla, 48 HDP’li belediyeye daha kayyım atandı.
KOBANÊ TUTUKLAMASI
Bununla da sınırlı kalmayan iktidar, yargı yoluyla HDP’den intikam almaya devam etti. AİHM Büyük Daire’de görülecek duruşma öncesi, Demirtaş’ın yargılandığı Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, avukatların dahi katılmadığı duruşmada tahliye kararı verdi. 18 Eylül 2019’de görülen AİHM Büyük Daire’si sonrası Demirtaş’ın tahliyesi edilmesi beklenirken, yargıya bir müdahale daha geldi. Yüksekdağ ve Demirtaş hakkında 20 Eylül 2019 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 6-8 Ekim Kobanê eylemleri gerekçesiyle yürütülen soruşturmada tutuklama talep edildi. Apar topar cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile ifadeleri alınan Yüksekdağ ve Demirtaş, aynı gün mükerrer soruşturmadan tutuklandı. Yargılandığı ana davadan tahliye edilmeyen Yüksekdağ hakkında da ikinci tutuklama kararı verildi.
YİNE VEKİLLİKLER DÜŞÜRÜLDÜ
Yargıyı denetimi altına alan iktidar, 4 Haziran 2020’de Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven ile HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları’yla birlikte CHP’li Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığı kaldırıldı. Berberoğlu, AYM kararıyla yeniden milletvekilliğini kazanırken, Güven ve Farisoğulları ise tutuklandı.
KOBANÊ DAVASI
HDP’li siyasetçilere yönelik operasyonun üçüncü dalgası ise 25 Eylül 2020’de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından mükerrer olarak başlatılan Kobanê Davası kapsamında yerine kayyım atanan Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen, eski milletvekilleri Beyza Üstün, İbrahim Binici, Ayla Akat Ata, de aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin gözaltına alınmasıyla gerçekleşti. Yapılan operasyon kapsamında daha önce hakkında tutuklama kararı verilen Yüksekdağ ve Demirtaş ile birlikte 28 kişi tutuklandı.
AİHM KARARINA İKİNCİ KARŞI HAMLE
AİHM Büyük Daire, 22 Aralık 2020’de Demirtaş hakkında ihlal kararı vererek, tahliye edilmesine hükmetti. AİHM tarafından Kobanê Davası’na gerekçe yapılan tweetlerde suç olmadığı tespitleri de yapıldı. AİHM kararının ardından hızla devreye giren yargı, bir kez daha şaşırtmadı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 6 yıl boyunca rafta tutulan Kobanê soruşturması, hızla tamamlandı ve mahkemeye sunuldu. HDP’nin kapatma gerekçesi yapılan Kobanê iddianamesi, 7 Ocak 2021’de kabul edildi.
HDP'Yİ KAPATMA DAVASI
HDP Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve milletvekillerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi hakkında açılan ve 350 ek klasörden oluşan iddianamenin kabulünün ardından başlayan yargılamalar devam ediyor. Bu süreçte iktidarın hedefinden düşmeyen HDP hakkında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından 7 Haziran 2021 tarihinde kapatma istemiyle iddianame hazırlandı. İddianamenin Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmesiyle davaya dönüştü.
TARİH TEKERRÜR ETTİ
Savaş politikalarıyla başlattığı ve HDP’nin tasfiyesini amaçlayan iktidar, küçük ortağı MHP ile birlikte toplumsal desteğini kaybediyor. İktidarın tüm baskılarına rağmen HDP, Türkiye’nin siyasetini belirleyici noktaya geldi. Nitekim Türkiye’de iktidar olmanın yolu HDP ve seçmeninden geçtiği iktidarın da muhalefetin de kabulü oldu. Gelinen aşamada tarih bir kez daha tekerrüe etti: Kürde tasfiye dayatanın kendisi tasfiye olur.
MA / Berivan Altan
YARIN - Bakırhan: Diz çöktürmek isteyenler kaybetti