ANKARA - Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya’dan sonra sürdürdüğü Körfez gezisinin oradaki gelişmelerle ilgisinin olduğuna işaret eden Ortadoğu uzmanlarına göre, İslam’da reformun zamanı gelmiş ama Arabistan’ın bunu yapma şansı yok.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’dan sonra Katar ve Kuveyt’e geçerek ziyaretlerini sürdürüyor. Erdoğan’ın Suriye ekseninde sürdürdüğü ziyaretler, aynı zamanda Körfez’de yaşanan gelişmelere karşı Türkiye’nin pozisyonunu sağlamlaştırma ve bir cephe oluşturma girişimi olarak da nitelendiriliyor. Zira kısa süre önce AKP yandaşları Arabistan’da yaşanan gelişmelerin Türkiye’yi hedef aldığını açıklamışlardı.
YİĞİT: TÜRKİYE FİYASKOLARIN ORTAĞIDIR
Türkiye’nin bölge ziyaretlerini ve bölgedeki gelişmeleri üstüne almasının nedensiz olmadığını belirten yazar Hamide Yiğit, Türkiye’nin Arabistan’da yaşanan gelişmeleri üstüne alınmasının nedenlerini dile getirdi. Yiğit, “Türkiye bir kere bu BOP eş başkanlığına soyunduğu günden beri bu işin tamamen içindedir, fiyaskolarının da ortağıdır. Çok ciddi fiyaskolar geri dönüyor Türkiye’ye. Cihatçı transferlerinden tutun da ekonomik ve lojistik transfere kadar Türkiye elini değil kolunu kaptırdı” dedi. Türkiye’nin bu yüzden bölgede yaşanan her gelişme karşısında huzursuzluk yaşadığını belirten Yiğit, ayrıca Türkiye’nin, Rusya ve İran eksenine kaymasından dolayı da ABD ve Arabistan’ın rahatsız olduğunu belirtti ve ekledi: “Bölgedeki her hamle aslında Türkiye’ye gözdağıdır. Arabistan’da yaşanan gelişmelerden rahatsız olmaları da İhvancı ve Selefi politikanın çökmesinden kaynaklıdır.”
'SÜNNİ EKSEN KAYBETTİ'
Ayrıca Körfez’deki yeni gelişmeleri “çöken BOP projesinin yerine ikame edilen yeni kaos denemeleri” olarak nitelendiren Yiğit, ilk denemenin Katar krizinde yaşandığını dile getirdi. Bölgedeki en derin iflası yaşayan ülkenin Arabistan olduğunun altını çizen ve bunu da “Suriye’ye en fazla silahlı militan transfer eden ülkedir, ABD’yi taklit etmiştir, Yemen’de kaybetmiştir” sözleriyle dile getiren Yiğit, bu tür gelişmelerin devam edeceğini söyledi.
‘KADINLARA ARABA KULLANMA HAKKI TANIMANIN NEDENİ PARASALDIR’
Arabistan’da kadınların araba kullanmasına izin veren kimi değişikliklerin de önemli olduğunu ancak abartılmaması gerektiğini belirten Yiğit, “Bu halkları rahatlatan bir hamle değildir. Vehhabîlik, Selefilik halklara o kadar çok acı çektirdi ki IŞİD, Nusra projesi iflas eden projeleridir. İslam’da reform yapılmasının zamanının geldiği doğrudur. Ama bunu yapabilecek en son ülke Arabistan’dır. Arabistan İhvan-ı ve Vehhabîliği birlikte yaşayan bir ülke” değerlendirmesinde bulundu. Yiğit, bütün bu nedenlerden dolayı Arabistan’ın ılımlı İslam’a geçme şansının olmadığının altını çizerek, “Kadınlara araba kullanma hakkını tanımak ekonomisinin dayattığı bir gelişmedir. Çünkü artık her eve iki araç satacaklar. Kadınların yüzde 80’nine araç satmayı amaçlıyorlar” dedi.
‘LÜBNAN MERKEZLİ SAVAŞ O KADAR KOLAY DEĞİL’
Lübnan’ın gündeme gelmesini ve Lübnan’a müdahale etme isteğini de, “İran’ın Ortadoğu’ya açılan kapısını kapatma ve Hizbullah üzerinden Ortadoğu’ya uzanan elini kesmeye yönelik” bir girişim olarak nitelendiren Yiğit, “Evet, Lübnan merkezli bir savaş kışkırtılıyor. Fakat o kadar kolay değil. İsrail daha önce, Lübnan’a saldırdığında Hizbullah’a karşı yenildi. Üstelik şimdi Hizbullah yeni savaş deneyimleri kazandı. Bu koşullarda böyle bir savaşı bu güçlerin hiç biri göze alamaz” diye konuştu.
AYKOL: LÜBNAN MODEL OLABİLİRDİ AMA SAVAŞ ALANINA DÖNÜŞTÜ
Ortadoğu’yu iyi bilen gazeteci-yazar Hüseyin Aykol ise, bölgedeki temel çelişkinin Sünnilik ve Şiiliğe dayanan mezhep çelişkisi olduğunu ve bu çelişkinin Kerbela’dan beri büyük savaşlara ve kıyımlara neden olduğunu hatırlattı. Aykol, “Bu çelişki Ortadoğu’nun iki bilinmeyenli denklemidir. İsrail ise Ortadoğu’nun 3’üncü bilinmeyenli denklemidir” dedi.
Yiğit’in müdahale edilmesinin kolay olmadığını dile getirdiği Lübnan’ı “bir proje devlet” olarak nitelendiren Aykol, bununla Suriye topraklarının azaltıldığını ve Lübnan’ın çok kimlikli, çok kültürlü yapısı ile Ortadoğu’ya bir model ülke sunulduğunu anlattı. Beyrut’un bir dönemler “Doğunun Paris’i” olarak nitelendirildiğini da hatırlatan Aykol, “Hatta bu medeniyetlerin, etnisitelerin ve çok renkliliğin bir arada yaşayabilmesi için şöyle bir model uyarladılar. Mesela cumhurbaşkanlığı Hıristiyanlardan, başbakan Sünnilerden, meclisi başkanı Şiilerden seçiliyor. 3 ana grubun hepsi yönetimde temsil ediliyor” diye konuştu.
“Aslında bu ülkenin herkese örnek olabilecek bir yapısı vardı” diyen Aykol, şöyle devam etti: “Ancak İsrail’in kurulmasından sonra Araplar İsrail’i boğmak istediler ve her savaşta İsrail’e yenildiler; İsrail topraklarını genişletti. Araplar İsrail’e bir şey yapamayacaklarına ikna oldular ama hesaplaşma da bitmedi. Lübnan işte İsrail ile Araplar arasındaki savaş meydanı haline geldi. Dediler ki Lübnan’a kim hakim olursa, yani Şiiler mi Sünniler mi olacak? Bu iç savaştan çok çektiler. Orda da başka bir model ortaya çıktı. Her kesimin bir ordusu, milis gücü oluştu. HAMAS’ın, Hizbullah’ın, Haşdi Şabi’nin, DAİŞ… Bütün bu oluşumların rol modeli Lübnan’dı. Şimdi aynı savaş yeniden Lübnan’a geliyor.”
‘LÜBNAN MODELİ IRAK’A UYARLANDI’
Lübnan’daki modelin Irak’a uyarlandığını ve Irak’taki Anayasa’nın Lübnan’ın kopyası olduğunu söyleyen Aykol, Lübnan’ın gündeme gelmesini de “Hizbullah’a yönelik olası bir operasyonun” işareti olarak nitelendirdi. Aykol, daha önce Hizbullah’a karşı yenilen İsrail’in bir kez daha Lübnan’a olası bir müdahale için hazırlık yaptığını ve Saad Hariri’nin de bunu kışkırttığını söyledi. Aykol, Ortadoğu’daki savaşın Şii eksenine alan açtığını ve bunun karşısında Arabistan ve Batı’nın paniklediğini ve bu ekseni daraltmaya çalıştığını söyledi.
‘TÜRKİYE LİDERLİK İDDİASINI KAYBETTİ’
Türkiye’nin Sünni eksenin liderliğine oynadığını ancak Suriye savaşı ve diğer gelişmelerde bu iddiasını kaybettiğini söyleyen Aykol, “Bunu başaramadığı gibi Kürt düşmanlığı nedeniyle Türkiye Sünni ekseninden vazgeçmesine neden oldu. Mesela Kerkük’ün Haşdi Şabi’nin eline geçmesine razı olması bunu gösteriyor” dedi.
MA / Kenan Kırkaya