KOBANÊ - Kuzey ve Doğu Suriye’de, NATO, ABD, AB ülkeleri, Rusya ve İran çıkar hesapları yaparken, QSD’nin Türkiye’ye yaptığı “400 kilometrelik tüm sınırı güvenli bölge ilan edelim” önerisi masada duruyor.
Türkiye ve ABD’nin üzerinde mutabakata vardığı “güvenli bölge” gündemdeki yerini koruyor. Güvenli bölge konusunda genel bir konsensüs sağlansa da kapsamı ve detayları üzerinde ise tartışmalar sürüyor. Dolaylı olarak görüşmelere dahil olan Demokratik Suriye Güçleri (QSD), Girê Spî’den Serêkanîyê’ye kadar düşünülen güvenli bölge için Fırat’tan Dicle Nehri’ne kadar olmasını önerdi. Suriye sahasındaki tüm aktörleri etkileyecek olan bu öneri üzerine görüşmeler sürüyor.
ABD ve Türkiye heyetlerinin 3 gün süren Ankara toplantılarına katılan NATO’nun üst düzey yöneticileri, görüşmelerde Türkiye’nin Suriye politikasında eksenini yeniden NATO’ya çevirmesi üzerinde durdu. NATO’nun bu çıkışı, Fırat’ın batısında Türkiye’nin Rusya karşısında nasıl bir politika izleyeceği merak konusu oldu. Türkiye sahada ABD ve Rusya arasında denge politikası izlemeyi sürdürüyor.
‘GÜVENLİ BÖLGE’ SINIRLARI
Her ne kadar iktidara yakın medya organları “ABD ile varılan anlaşma gereği Fırat’ın doğusunda ilk devriye atıldı” haberlerini geçse de, antlaşma halen yürürlüğe girmedi. Bu konuda hem QSD güçlerinin hem de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin bazı kaygı ve talepleri bulunuyor. Güvenli bölgenin Şêxler, Kobanê, Girê Spî, Serêkaniyê, Dirbesiyê, Amûdê, Qamişlo ve Derik gibi kentleri kapsaması gerektiğini belirten bölge yönetimi, güvenli bölgenin uzunluğunun yaklaşık 400 kilometre olmasını istiyor. Derinliğini de 5 kilometre olarak talep eden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, kurulması planlanan bölgenin yine koalisyon güçlerinin denetiminde olmasını istiyor.
NEDEN GİRÊ SPÎ’DEN SERÊKANÎYÊ’YE?
Buna karşı Türkiye belirlenen bölgeye askeri olarak girmek istiyor. Türkiye’nin bölgenin Girê Spî’den Serêkanîyê olmasını istemesi ise, bu ara bölgelerde Arap yerleşim yerlerinin çoğunlukta olmasından kaynaklanıyor. Bunun üzerinden gelecek için hesaplar yapan Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik amaçlarını gerçekleştirebilmek için ara kapılar bırakmak istiyor. Türkiye, tüm bölgenin “güvenli bölge” olarak belirlenmesi ve kendisinin de dolaylı olarak içinde yer almasını, bölgenin aynı zamanda resmi bir şekilde tanınması olarak da algılıyor.
TÜRKİYE-NATO NASIL ANLAŞTI?
Türkiye’ye gelen heyetin NATO komutanlarından oluştuğu ortaya çıkmıştı. Dolaysıyla Ankara’da varılan mutabakat, ABD askeri komutanlığından çok NATO komutanlığıyla yapıldı. NATO’ya üye olan 29 ülkenin onayıyla yapılan bu anlaşma da sadece güvenli bölgeye dair değil. Heyet, Türkiye’nin Rusya karşısında izleyeceği politika konusunda ve Fırat’ın batısında özellikle İdlib noktasında güvence aldı. Suriye politikasında NATO ile uyum içerisinde olunması noktasında hem fikir olundu.
RUSYA’NIN HAMLELERİ
Bu gelişmelerin yaşandığı sırada devreye giren Rusya, sahada kazanım elde edebilmek için Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye bölgesine yönelik askeri operasyon yapma isteğini destekleyecek şekilde hareket etti. ABD ile Türkiye arasında yapılan görüşmeler esnasında Türkiye’ye farklı tekliflerle giden Rusya, ABD ve diğer koalisyon güçlerini zorda bırakmak için Türkiye’yi Kuzey ve Doğu Suriye konusunda cesaretlendirdi. Hatta Türkiye ve Suriye’nin bölgeye olası bir operasyon konusunda anlaşmalarını sağlayan Rusya, öte taraftan yaşanacak kargaşada Rakka, Tabqa ve Dêra Zor gibi yerler için de kolları sıvadı. Bu alanda İran ile birlikte hareket eden Rusya, İran’ın Dêra Zor’un Meyadin bölgesine güç yığmasını sağlarken, Rakka ve Tabqa gibi kentlerde kimi yerlerin de Suriye rejimine bırakılacağı söylentilerini dolaşıma soktu. Bunların gerçekleşebilmesi için İdlib’de Türkiye’nin isteği olan ateşkesi sağlasa da, dengeler yerine oturmadı.
FIRAT’IN DOĞUSU İLE BATISI DENKLEMİ
NATO ile bu yakınlaşma Türkiye’nin önüne Fırat’ın batısını koydu. Bu alanda Cerablus’tan İdlib’e kadar Rusya ile kimi ekonomik, siyasi ve askeri anlaşmaları bulunan Türkiye’nin, Rusya karşısında zor bir sınav vereceği öngörülüyor. Bu durumu gören Rusya, İdlib’deki saldırılarına ağırlık verdi. Aralarında ateşkes anlaşması olmasına rağmen Türkiye’nin uyarılarını dikkate almayan Rusya, havadan Suriye rejimine verdiği destekle Türkiye’nin İdlib’in güneyinde yer alan Morek’teki 9’uncu askeri gözlem noktasını çembere alma aşamasına geldi. Gözlem noktasının batı ve doğusunda bulunan birçok köy, mezra ve yerleşim yerini alan Suriye rejimi, 9’uncu gözlem noktasının kuzeyinde bulunan Han Şeyhun’u alması halinde TSK üssü kuşatılacak. Bu durum, Rusya ve Türkiye ilişkilerinde gerginliğe neden olurken, Türkiye ise çıkış yolları arıyor. Rusya’nın NATO’ya karşı Türkiye kartını hemen harcamak istemeyeceği, ancak ilişkilerin de eskisi gibi olamayacağı görüşü hakim.
SOÇİ’DE NE OLACAK?
Halen ABD ve Rusya arasındaki çelişkilerden yararlanmak isteyen Türkiye, bunu devam ettirmek istiyor. Rusya, İran ve Türkiye arasında gerçekleşen Soçi görüşmelerinin 5’incisinin 11 Eylül’de Ankara’da yapılması bekleniyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılması beklenen görüşme masasının öncelikli gündemi güvenli bölge ve İdlib olacak.
Soçi görüşmeleri gereğince daha önce Rusya ve Türkiye arasında varılan anlaşma kapsamında; bölgenin 15-20 kilometre radikal gruplardan arındırılarak, “silahsızlandırılmış bölge” olarak ilan edilmesi ve Halep-Şam uluslararası yolunun açılması kararlaştırılmıştı. Ateşkes karşılığında bu sorumluluklar Türkiye’ye verilmişti, ancak Türkiye bugüne kadar anlaşmanın gereklerini yerine getirmedi.
DÖRTLÜ ZİRVE
NATO’ya yeniden yakınlaşmak ve İdlib’de Rusya karşısında durabilmek için yardım bekleyen Türkiye, bu görüşmeden sonra Rusya, Fransa ve Almanya'nın katılımıyla dörtlü Suriye zirvesini yapmaya hazırlanıyor. İkincisi olan dörtlü zirvenin İstanbul’da yapılması beklenirken, zirvede Rusya’nın Türkiye dönük hamlelerinin önü alınmaya çalışılacak.
MA / Nazım Daştan