Türkiye ve Ermenistan arasında ‘eriyen buzlar’

img

HABER MERKEZİ - Türkiye ve Ermenistan arasında devam eden normalleşme süreci Ermeni toplumunun bir kesimi tarafından tepki çekiyor. 

Normalleşme sürecini yakından takip eden Ermenilerin bir kısmı olumlu tutum sergilerken, diğer kısmı Erivan yönetimini eleştiriyor. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın diasporayla fikir alış-verişi yapmadan süreci yönettiği, soykırımı kabul ettirme politikasından ve Dağlık Karabağ’daki taleplerden taviz vereceği, özel temsilci Ruben Rubinyan’ın tecrübesiz olduğu yönünde bazı görüşler var. 
 
DETENTEYE GEÇİŞ
 
Türkiye ve Ermenistan arasında “zahiren” bir normalleşme sürecinin başladığı görülüyor. Peki, iki ülke arasında buzlar neden erimeye başladı? Dağlık Karabağ’da yaşanan “husumet”, bir anda nasıl “karşılıklı diyaloğa” dönüştü? Mutlak bir normalleşme sağlanabilecek mi? Bu süreç sadece Ermenistan ve Türkiye’nin teşebbüsleriyle mi ilerliyor? Uluslararası dinamikler “detenteye” nasıl bakıyor? vb. sorular zihinleri meşgul ediyor. İki ülke arasında 30 yıldır sınırlar kapalı. Özellikle Dağlık Karabağ ve Ermeni Soykırımı mevzusu, ikili münasebetlerin gelişimini tıkayan iki amildi. Daha çok Türkiye tarafı bu iki gerekçeyi ileri sürerek Ermenistan üzerinde “tazyik” uyguladı. Ermenistan yönetimi, normalleşme konusunda aslında hep daha istekliydi. Doğal olarak soykırımın tanınmasını talep eden bir ısrarı vardı. Sınırların açılması ve ticari ilişkilerin başlaması durumunda da bu ısrarından taviz vermesi ihtimal dışıdır. İki taraf arasında aslında 2009’da Zürich’te bazı protokoller imzalandı ama sonuç alınamadı. Ermenistan adına bilhassa diasporanın bir kısmı bu protokollere karşı çıkarken, Türkiye adına ağırlıklı olarak milliyetçi ve mütedeyyin kesim tepki göstermişti. Bu protokollerde soykırıma ilişkin herhangi bir ibarenin olmadığını belirtmekte yarar var. 
 
‘TÜRKİYE TAVİZ VERMEZ’
 
Son birkaç ayda ise Türkiye ve Ermenistan, özel temsilciler (Serdar Kılıç-Ruben Rubinyan) atadı. Diplomatik ve ticari ilişkileri tesis etmek için bazı görüşmeler yürütüyor. Son görüşme Moskova’da gerçekleşti. Rusya’nın “delaleti” ile gerçekleşmesi ayrı bir anlam ifade ediyor. Mevcut süreç hakkında Rusya’dan gazeta.ru adlı haber sitesi, farklı görüşlere sahip araştırmacıların ve uzmanların görüşlerine yer veriyor. Bu konuda Rusya Bilimler Akademisi Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden Viktor Nadein-Rayevskiy, şu anki “konfigürasyonun” Dağlık Karabağ Savaşı’ndan sonra mümkün hale geldiğini belirtiyor. Rayevskiy’e göre bundan sonraki görüşmelerde Türkiye  “doğudaki” sınırların tespitinde ve Ermeni Soykırımı’nı tanımama konusunda asla taviz vermeyecek. Ermenistan’ın bu tutuma hazırlıklı olduğunu ifade eden Rayevskiy, bu açıdan görüşmelerin sonucunu kestirmenin zor olduğunu kaydediyor. İlişkilerin mutlak normalizasyonu için Türkiye’nin bahsi geçen ön şartlardan feragat etmesi gerektiğini düşünen araştırmacı Rayevskiy, 2009 yılında Zürich’teki protokollerin bu ön şartlardan dolayı akamete uğradığını kaydediyor. 
 
ZANGEZUR KORİDORU
 
Politekonomiya Araştırma Enstitüsü’nde siyaset bilimci Benjamin Matevosyan, iki ülke arasındaki normalleşme sürecini daha çok “Zangezur/Zengezur Koridoru” ile bağdaştırıyor. Bilindiği üzere İkinci Dağlık Karabağ Savaşı’ndan sonra Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan ateşkes antlaşmasının 9. maddesi gereği Ermenistan sınırları içinde bir koridor açılması konusunda uzlaşılmıştı. Bu koridorun Azerbaycan ve onun “eksklavı” Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında karadan bir bağlantı sağlayacağı düşünülüyor. Dolayısıyla Matevosyan’a göre, Ermenistan ve Türkiye arasında tesis edilecek bir yumuşama, hem koridora işlevsellik kazandıracak hem de bölgeye ticari bir dinamizm katacaktır. Normalleşme sürecinin aslında Ermenistan, Rusya ve İran’ın çıkarlarına ters olduğunu belirten Matevosyan, Erivan yönetiminin Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşmak, Batılı ülkelerle, NATO ile ilişkileri geliştirmek ve Rusya’nın himayesinden çıkmak için bu sürece destek verdiğini ileri sürüyor. Siyaset bilimci Matevosyan, normalleşmenin aynı zamanda Dağlık Karabağ’dan ve soykırımı kabul ettirme politikasından taviz vermek anlamına geldiğini düşünüyor. 
 
DİASPORA TEPKİLİ
 
Erivan yönetimi veya Paşinyan Hükümeti’nin normalleşme sürecindeki pozisyonu hiç şüphesiz Ermenistan sokaklarında ve diasporada da tartışılıyor. JAMnews adlı haber sitesinde bazı görüşlere rastlamak mümkün. Öncelikli olarak özel temsilci Ruben Rubinyan’ın çok tecrübeli olmadığı ve bazı “gedikler” bırakacağı düşünülüyor. İkinci olarak Türkiye’nin özel temsilcisi Serdar Kılıç’ın Ermenistan karşıtı bir kariyere sahip olduğu ve tecrübesiyle Rubinyan üzerinde baskı kuracağı görüşü hâkim. Üçüncü olarak normalleşmenin Ermenistan’daki yerel üreticinin konumunu tehlikeye sokacağı ve ucuz Türkiye mallarının piyasaya olumsuz yansıyacağı tahmin ediliyor. Son olarak Paşinyan Hükümeti’nin özellikle diasporayla herhangi bir fikir teatisi yapmadan bu süreci başlatması ve yürütmesi eleştiriliyor. Örneğin ABD’li Ermenilerin yayımladığı The California Courier adlı gazetede yazan Harut Sassounian, Erivan yönetimini birçok açıdan tenkit ediyor. Türkiye’nin “çıkarcı” ve sorunlu bir devlet olduğunu, Ermeni Soykırımı’nı her defasında inkâr ettiğini, 2020’deki savaşta Suriye’den cihatçı teröristleri savaşa sürdüğünü ve çok sayıda Ermeni askerinin ölümüne sebep olduğunu belirten Sassounian, Başbakan Paşinyan’ın böyle bir güçle masaya oturmasını çok sert bir üslupla hicvediyor. Dağlık Karabağ’da yaşananlardan sonra güç kaybına uğrayan bir başbakanın normalleşme sürecini başarıyla yürütmesinin mümkün olmadığını ifade eden Sassounian, diyaloğun çok zorunlu olması durumunda yeni bir hükümetle bu sürecin yürütülmesinden yana. 
 
MA / İsmet Konak