DİYARBAKIR - Kentsel Dönüşüm Çalıştayı’nın sonuç bildirgesini açıklayan TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu, Sur ve Nusaybin’de kentsel dönüşümlerin "kentsel çöküntü" alanlarına dönüştüğüne dikkat çekerek, bu projelerden ders alınması uyarısı yaptı.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu (İKK), Şehir Plancıları Odası Diyarbakır Şubesi öncülüğünde 21 Kasım 2020 tarihinde gerçekleştirilen "Diyarbakır’da Kentsel Dönüşüm Çalıştayı"nın sonuç bildirgesini açıkladı. Sonuç bildirgesinde, "Nasıl bir kentsel dönüşüm?" sorusuna aranan cevaba, teknik, bilimsel ve yasal gereklilikleri ile teknik ilkelerin gözetildiği; ormanları, kıyıları, doğal kaynakları, kent tarihini, kültürünü esas alan yaklaşımlarla bir kentsel dönüşüm modelinin hedeflendiği belirtilirken, hak arama hürriyetini esas alan toplumsal dayanışma ile toplumu ve kentleri kimliksizleştirmeyen bir "kentsel dönüşüm" anlayışında ortak karar alındığı kaydedildi.
Çalıştayda, "Kentsel Dönüşüm Uygulamaları Nasıl Olmalı, Mevcut Kentsel Dönüşüm Uygulamalarında İşleyiş, Kentsel Dönüşüm Uygulamalarının Etkileri, Kentsel Dönüşüme İlişkin Yasal Düzenlemeler-Hukuki Süreç ve Kentsel Dönüşüm Uygulamalarında Örgütlenme-Deneyim Paylaşımları" başlıkları altında sunumların yapıldığı kaydedilen sonuç bildirgesinde, kentsel dönüşüm kavramı üzerinde duruldu.
Kentlerin karmaşık ve dinamik yapılar olan yerleşim birimleri olduğuna işaret edilen bildirgede, “Bu dinamik yapıları nedeniyle kuruldukları günden bu yana sürekli bir büyüme ve değişim içinde olmuşlardır. Batı ülkelerinde 19. yüzyıl sanayi devrimi sonrası, Türkiye’de ise özellikle 1950 sonrası ve 1990’lı yıllarda gelişen iç çatışma sonucu kentlere yoğun nüfus akışları olmuş ve bununla birlikte başta plansız (imarsız) ve denetimsiz yapılaşma olmak üzere kentsel sorunlar da baş göstermiştir. Tüm bu sorunların açığa çıkmasıyla birlikte kentsel dönüşüm kavramı gündeme gelmiştir. Özellikle Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı sonrası yıkılan kentlerin yeniden inşası amacıyla kentsel dönüşüm uygulamaları hız kazanmıştır” denildi.
RANT ODAKLI FAALİYETLER
Kentsel dönüşüm kavramının 1999 Marmara depremi sonrası gündeme geldiği belirtilen bildirgede, “Türkiye başta deprem olmak üzere çeşitli doğa olaylarından sıkça etkilenen bir coğrafyada bulunmaktadır. Türkiye’de sadece depremler değil, diğer doğa olayları da birer afete dönüşerek can ve mal kayıplarına neden olabilmektedir. Bunu anlamak için yaşadığımız son 30 yılına bakmak bile yeterli olacaktır. Bunların başında en fazla kayıp verilen Gölcük ve Düzce depremleri, Bingöl depremi, Van depremi, son olarak da Elazığ ve İzmir depremi verilebilir. Türkiye’de özellikle 99 depreminden sonra bu imarsız ve denetimsiz yapılaşmanın doğal afetlerdeki can kayıplarını nasıl arttırdığı gerçeği daha görünür olmuştur. Ancak günümüz Türkiye’sinde hala kontrolsüz (yanlış) kentleşmenin ve denetimsiz inşanın önü alınmış değil. Bütüncül planlamadan uzak, proje bazlı, yeterli alt yapı ve sosyal donatıdan yoksun, tarihi, kültürel ve mimari doku kaygısı taşımayan politik nüfusu dağıtma amaçlı ve rant odaklı inşaat faaliyetleri yürütülmektedir. Bunun bir ayağı da kentsel dönüşüm uygulamalarıdır. Kentsel dönüşüm uygulamaları daha çok politize olmuş nüfusun yoğun bulunduğu alanlarda, çarpık kentleşme ve gecekondu bölgelerinde, ekonomik olarak alt gelir grubu olarak tanımlanan nüfusun barındığı alanlarda gerçekleştirilmektedir. Ne yazık ki Türkiye’deki bu uygulamalar sağlıklı kentleşme adına iyi sonuçlar doğurmamaktadır. Bu uygulamalarla birlikte bir kaç yılda bir çıkarılan İmar Affı yasası ile birlikte bu sorunlar daha da derinleştirmektedir” diye belirtildi.
YENİ SOSYOLOJİK SORUNLAR
Bölge kentlerinde “güvenlik” gerekçesiyle riskli alan ilanlarıyla acele kamulaştırma yapıldığına değinilen bildirgede, devamla şunlara yer verildi: “Bu amaçlarla gerçekleşen kentsel dönüşüm projeleri ile mülksüzleştirme, ‘soylulaştırma’ ile birlikte yeni sosyolojik sorunlar oluşmakta, aynı zamanda çevre ve doğa tahribatını arttıran sorunlu kentler oluşmaktadır. Bütün bu örneklerle birlikte coğrafyamızda da bu durum farklı yürütülmemektedir. Özellikle son dönemde şehirlerde yaşanan çatışmalardan sonra kentsel dönüşüm adı altında kentlerin doğasına, tarihine, kültürüne ve kentlinin hafızasına yok etmeye dönük uygulamalar ve çalışmalar geliştirilmektedir. Acele kamulaştırma kararları ile de ilan edilen riskli bölgelerdeki parseller kamulaştırılmıştır. Özellikle tarihi Sur içi gibi bölgelerde çatışmalar sonrası hasar görmemiş yapıların da yıkımına başlanmış ve insanlar göçe zorlanmıştır.
TOKİ eliyle inşası tamamlanan ve yapımı süren geleneksel dokuya uygun olmayacak şekilde sağlıksız yapılar inşa edilmiş ve göç eden nüfusun geri dönmesi için uygun koşullar yaratılmamıştır. Yıkılan kentlerde; her kentin kendi özgül koşulları dikkate alınarak uygulamalar geliştirilmemiştir. Tüm yıkımlara rağmen bölgesel dokunuşlarla kentler eski haline yakın bir forma getirilip, yerel halkın barınması sağlanabilir, göçlere engel oluna bilinirdi. Son dönemde yapılan uygulamalar incelendiğinde, yerleşim alanları 6306 sayılı afet riski atındaki alanların dönüştürülmesine dair kanun ile riskli alanlar ilan edilmiş ve parçacı planlama yaklaşımları ile kent dokusu, kent mimarisi, sosyolojik, ekonomik, demografik vs. gibi birçok etken göz ardı edilmiş olduğu görülmektedir. Bölgemizde en son Diyarbakır Merkez İlçelerinden Bağlar İlçesi Kaynartepe Mahallesi’nin bir bölümü ile Mardin Merkez İlçelerinden Artuklu İlçesi Saraçoğlu ve Ensar Mahalleleri’nin bir bölümü Riskli alan ilan edilmiştir. Bu 6306 sayılı afet riski atındaki alanların dönüştürülmesine dair kanununa esas kentsel dönüşüm çalışmalarının başlatıldığı açıklanmıştır. TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu ve ilgili meslek odalarımız Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Diyarbakır Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Diyarbakır Bağlar Belediyesi ve Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne bölgemizde yürütülen kentsel dönüşüm uygulama projelerinin biz meslek odaları ile paylaşılması için bilgi talebinde bulunulmuş buna rağmen herhangi bir bilgi paylaşılmamıştır. Ne yazık ki bu uygulamalar sadece biz meslek odalarından değil yerel halktan ve kent dinamiklerinin tümünden kopuk bir şekilde kapalı kapılar ardında yönetilmektedir.”
ÖNERİLER
TMMOB Diyarbakır İKK, kentsel dönüşüme dair önerilerini şöyle sıraladı:
"* Öncelikle yerel halkın gelmiş olduğu yer, eğitim durumu, yöreden hoşnutluğu, ekonomik durumu, kültürel özellikleri, gelenekleri ve görenekleri, bilinçlilik düzeyi, kullanıcı türünün çeşitliliği vb. dönüşüm alanında alınacak kararları etkilemeli, biçimlendirmeli ve yönlendirmelidir.
* Kentsel Dönüşüm alanlarında planlamanın ve tasarımın bütüncüllüğü, sürdürülebilirliği, dönüşümün planlamanın doğal bir parçası olarak ele alınabilmesi, yaşam kalitesini ve toplumsal yapının niteliğini yükselten planlama ve tasarım kararları doğrultusunda projeler üretilmelidir.
* Sosyalleşme, erişebilirlik, yeterli sosyal donatı, belediye hizmetleri, güçlü altyapı, toplu taşım olanakları, fiziksel ve tarihi çevre koruma ve iletişim olanakları iyi değerlendirilmelidir.
* Kentsel dönüşüm projeleri her şeyden önce ulusal (1961 Anayasası, Anayasası 1982) ve uluslararası hukukta yer alan, ülke olarak taraf olunan ve imzalanan sözleşmelerin ( İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi) gereğine uygun olarak Barınma Hakkı ve yeterli yaşam düzeyi gözetilerek yapılmalıdır.
* İyi bir uygulama, toplumsal sorunları azaltmak, toplumsal kutuplaşmaları ortadan kaldırmak, sosyal programlar aracılığı ile yerel ekonomik kapasiteyi geliştirmek, istihdam olanaklarına kavuşma, nitelikli konutlarda yaşam şansı, mülkiyet sorunlarının çözümü, alandaki yaşam ve mekân kalitesini alanın sakinleri için iyileştirmek amacı ile yapılmalıdır.
* Tüm bunlarla birlikte yerinden etmenin engellenmesi, alanda yüksek rantın üretiminin engellenmesi, dönüşüm sonrası ortaya çıkan rantın topluma hakça bölüşülmesi, rant dengesinde kamunun lehine gelişim modelleri yaratılması, kamunun üretilen ranttan aldığı payın kamuya geri dönüşü sağlanmalıdır."
‘KENTSEL ÇÖKÜNTÜ’ UYARISI
Sonuç bildirgesinde, Türkiye'de kentsel dönüşümün; sistemin yarattığı ekonomik kriz sonucu yoksullaşan topluma herhangi bir yarar sağlamadan yapı odaklı ve kullanıcı değişimi merkezli projeler bütünü olarak ortaya çıktığı vurgulandı. Diyarbakır Sur ve Mardin Nusaybin’de bakanlık eliyle yapılan kentsel dönüşümlerin, "kentsel çöküntü" alanlarına dönüştüğü ve bu projelerden ders alınması gerektiği uyarısı yapılan bildirgede, "Özellikle Diyarbakır Kaynartepe, Mardin Saraçoğlu ve Ensar Mahallelerinde yapılması planlanan kentsel dönüşüm projelerinin yeni kentsel çöküntü alanlarına dönüşmemesi temennisindeyiz" denildi.