Haziran sonunda temeli atılacak Kanal İstanbul uyarısı

img

İSTANBUL - Haziran sonunda temeli atılacak Kanal İstanbul projesinin iptal edilmesi gerektiğini belirten ÇMO yöneticisi Ömür Yaşayan, rant projeleriyle siyasi ömrünü uzatmaya çalışan AKP’ye karşı mücadeleyi yükselteceklerini söyledi.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 2011 yılında “Çılgın Proje” olarak tanıtılan Kanal İstanbul projesi 10 yıldır ülkenin gündeminde. İstanbul’u ikiye bölecek olan proje, Karadeniz kıyısındaki Karaburun'dan başlayıp Arnavutköy, Esenyurt, Başakşehir, Avcılar ve Esenyurt'tan geçerek Marmara'ya Küçükçekmece'den bağlanacak. Uzmanların, ekolojistlerin ve siyasi muhalefetin itirazlarına rağmen iktidar projeyi hayata geçirmekte ısrarlı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haziran ayının sonunda projenin temellerini atmaya başlayacaklarını duyurdu. 
 
Kanal İstanbul projesinin kentte yol açacağı olumsuzlukları anlatan Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ömür Yaşayan, projenin iptali için mücadelelerini sürdüreceklerini dile getirdi.
 
YIKIM PROJESİ
 
Yaşayan, iktidar tarafından “Su Yolu Projesi” olarak tanıtılan Kanal İstanbul’un aslında bir “yıkım projesi” olduğunu ifade etti. Projeyle birlikte ortak yaşam alanlarının yağmalanarak sermayenin rant alanlarına dönüştürüleceğini belirten Yaşayan, “2007-2020 yılları arasında bölgede arsa bedellerinin ortalama yüzde 2 bin 800 oranında artış göstermesi, bu durumu daha anlaşılır hale getirmektedir. Sermaye sınıfının yaşamış olduğu krizden çıkmak için kullandığı kozlardan bir tanesi olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
 
YAŞAM ALANLARINDAN UZAKLAŞMA
 
Kanal İstanbul ve yeni şehir yapılaşmasıyla bölgede yeni nitelikli kent oluşturularak bölge halkının mülkiyetinde bulunan tarım, hayvancılık ve barınma alanlarının toplu yapı yönetimlerine devredileceğinin altını çizen Yaşayan, böylelikle bölgede yaşayan yurttaşların uzun yıllardır bulundukları yaşam alanlarından uzaklaşacağını belirtti.
 
Yaşayan, Kanal İstanbul projesiyle dünyanın sayılı lagünlerinden biri olan Küçükçekmece Lagünü ile onu besleyen Sazlıdere, tarım alanları ve ormanlarında yıkıma yol açılacağını da vurguladı. Yaşayan, “Bölgede bugüne değin yaşamakta olan tüm canlılar, balıklar, endemik olan olmayan bitkiler, börtü böcek, yabanıllar, göçmen olan olmayan kuşlar yaşam alanlarından, yaşamdan koparılacak. Geçimini balıkçılıktan, hayvancılıktan, tarımdan sağlayan yöre halkı yaşam güvencelerinden koparacaktır. Kanal İstanbul ve kıyı yapıları yapımı sürecinde ÇED raporunda 4 yıl boyunca süreceği belirtilen çalışmalar geri alınamayacak yıkımlarla sonuçlanacaktır. Üzerinde yapılaşma oluşacak orman ekosistemi, tarım alanları, su ekosistemleri ekolojik özelliklerini yitirecek. Deniz suyu kara ekosistemini baskılayacak, Durusu/ Terkos Gölü ve yeraltı su katmanları, topraklar tuzlanacak. Su ve tuza doyan toprakta kayma-sıvılaşma riski artacak" diye belirtti.
 
SUSUZLUK KAPIDA
 
Yine yanlış kentleşme politikalarından dolayı İstanbul nüfusunun her geçen gün arttığına işaret eden Yaşayan, bu durumun getirdiği en büyük sorunlardan bir tanesinin ise su sorunu olduğunun altını çizdi. Bu politikanın yanına yanlış su politikalarının eklenmesiyle birlikte kaçınılmaz son olan susuzluğun kapıda olduğu uyarısında bulunan Yaşayan, iktidarın İstanbul’daki barajların son 10 yılın en düşük seviyelere gelmesine rağmen su havzaları için bir yıkım olan bu projeyi yapma ısrarı içerisinde olduğunu kaydetti.
 
YIKIM SINIRLI OLMAYACAK
 
Yaşayan, yapılmak istenen projelerin tamamının İstanbul Avrupa Yakası’nın su ihtiyacını karşılayan su havzalarının önemli bir bölümünde yıkıma neden olacağını, bu yıkımın ise sadece proje bölgeleriyle sınırlı kalmayacağı da ifade etti.
 
Yaşayan, bu konuda şunları söyledi: “İstanbul’un su depolama kapasitesinin yüzde 5,24’ünü karşılayan Sazlıdere Barajı tamamen yok olacak. İstanbul’un su ihtiyacının yüzde 19,65’ini karşılayan Terkos’ta ise önemli kayıplar yaşanacak. Ayrıca Kanal İstanbul kapsamında açılacak kanal sebebiyle barajın tuzlanma riski de vardır. Bu riskin gerçekleşmesi durumunda İstanbul’a su sağlayan barajların yüzde 24,89 u yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır.” 
 
Yaşamı katledecek projelerin durdurulması ve iptal edilmesi gerektiğini söyleyen Yaşayan, son olarak “Bu projelerin tehdidi altında olan Küçükçekmece Lagünü, Durusu, Kilyos havzalarının korunması, doğal ve kültürel varlıkların sermaye birikimine sokulmaması, yapılaşmaya açılmaması yaşamın sürmesi için zorunluluktur. Yurttaşların kendini güvende hissetmediği bir kentte, bilim ve teknikten uzak ekolojik yıkım projesine karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Ormanını, suyunu, toprağını ve yaşam alanı için direnenlerin yanında ülkenin dört bir yanında rant projeleri ile kendi siyasi ömrünü uzatmaya çalışan AKP’ye ve sermaye sınıfına karşı mücadelemizi yükselteceğiz” diye konuştu.
 
MA / Kadir Güney