SAMSUN - Samsun’un Kavak ilçesinde açılan taş ocakları ve çimento fabrikalarıyla Karadeniz’in en verimli topraklarını verimsiz ve yaşanmaz hale getirildiğini belirten yöre halkı, “Köylüyü insan yerine koymuyorlar. Sadece zengine hizmet ediyorlar” diyerek tepki gösterdi.
Samsun, verimli ovaları ve düz yapısı ile Karadeniz bölgesinin tarıma en elverişli ili. Ancak son yıllarda gelişen ekolojik talan bölgeyi bir tarım kenti olmaktan çıkarmak üzere. Özellikle Kavak ilçesinde yoğunlaşan ekolojik talan geçmişte bölgenin en iyi fasulyelerinin yetiştiği tarlaları ekilemez hale getirdi. İlçenin ortasından geçen Samsun-Ankara Karayolu’nun güney kesimi taş ocağı ve çimento fabrikaları ile kuzey kesimi ise altın madeniyle adeta işgal edilmiş durumda.
Güney kesimde bulunan irili ufaklı çok sayıda taş ocağı ve fabrikalardan çıkan tozlar bölgeyi yaşanmaz hale getirdi. Ruhsatı biten ama hala çalıştırılan taş ocaklarına karşı yöre halkının bütün itirazları ise sonuçsuz kalıyor. Kuzey kesiminde ise yaklaşık 130 bin dönümlük bir alana altın madeni izni verilmiş durumda. Şimdiye kadar 25 sondajın yapıldığı bölgede, yüzlerce ağaç kesilmiş durumda.
KIRSAL BİTİRİLİYOR
Samsun Çevre Platformu (SAMÇEP) Sözcüsü Mehmet Özdağ, Ocak ayında 6231 sayılı Orman Kanununun 16, 17 ve 18’inci maddelerinde yapılan değişikliklerle orman alanları içerisinde her türlü madencilik faaliyetine izin verildiğini hatırlattı. Taş ocaklarının da maden olarak geçtiği için kolayca ruhsatlandırıldığını aktaran Kavak’ın güney kesiminde Bekdemir dağının etrafında 4 büyük taş ocağının faaliyetlerine devam ettiğini kaydetti. 2 dakikada bir 30 tonluk kamyonlarla sürekli malzeme taşındığını aktaran Özdağ, “Taş ocaklarının yoğun bulunduğu Bekdemir, bu yörenin hemen hemen en yüksek kot seviyesine sahip bölgesidir. Dolayısıyla Bekdemir bölgesindeki akarsu ya da yer altı sularının kirletilmesi alt kotlardaki köyleri ve köylerdeki tarım ve hayvancılığı olumsuz etkiliyor. O nedenle bu tür faaliyetlerin bu kadar kolay ruhsatlandırılması kırsalın bitirilmesidir” diye konuştu.
10 TENEKEDEN 3-4 TENEKEYE
Çevre katliamını canlı canlı seyrettiklerini ifade eden Köseli köyünden İsmet Kesici, en önemli şikayetlerinin gürültü olduğunu aktardı. Özellikle gece saatlerine kadar çalışmaların yapıldığını belirten Kesici, “Evde küçük bir çocuk ya da bir hasta olursa o seste uyuması mümkün değil. Gece bilhassa sisli havalarda gazı, tozu olduğu gibi çevreye salıyorlar. Havaya karışan bu toz ektiğimiz sebze ve meyveleri, hayvanlarımızı otlattığımız otları sarıyor. Bunların gözenekleri tozdan dolduğu zaman bunların verim vermesi mümkün mü? Haliyle bir dönüm yerden 10 teneke buğday alacağına 3-4 teneke alıyorsun. Sonra köy hayvanları otlağa çıkınca tozdan hayvanlar otlamıyor” diye belirtti.
‘SUSUZ, HAVASIZ KALACAĞIZ’
Kavak’ın bütün köylerinde taş ocağı faaliyeti olduğunu ve daha da açılmak istendiğini dile getiren Kesici, “Eğer bu olursa zaten ilçenin coğrafi durumu çanak şeklinde olduğu için bu kirli havanın dışarı gitmesi mümkün değil. Bu kirli hava ilçeye çökecek. Bütün Kavak halkı bunun zararını somut bir şekilde görecek. Anında olmayabilir ama yıllar sonra astım ya da diğer akciğer hastalıkları ve kanser olabilirler. Yine sularımızı etkileniyor. Burası su kaynağı. Burada dinamik atıldığı zaman su kaynaklarının kayma ihtimali var. Susuz ve havasız kalacağız. O zaman burada yaşam olmaz” ifadelerini kullandı.
AİHM’E BAŞVURU
Taş ocaklarının açılmaması için çok mücadele ettiklerini belirten Kesici, sözlerine şöyle devam etti: “ÇED raporları iptal edilip daha sonra devam edildi. Biz yapmayın diye mücadele verdik. Emniyeti aradılar. Emniyet bize ‘Neden bunları rahatsız ediyorsunuz’ dedi. Suçlu biz olduk. Sonra mahkemeye verdik mahkeme ‘taş ocağı uygun değildir’ kararıyla birlikte ‘eski haline getirilirse, yapılabilir’ dedi. En son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gittik. Oradan sonuç bekliyoruz” diye konuştu.
ZENGİNE HİZMET
2 sene önce emekli olduktan sonra köyüne döndüğünü ifade eden Dağardı Mahallesi sakinlerinden Musa Lafçı, 100 senedir ekip biçtikleri bahçelerin zorla istimlak edildiğini söyledi. Taş ocağının küçük bir alanda başladıktan sonra yıkama tesisleri ile büyütüldüğünü kaydeden Lafçı, “Bu yıkamada kullanılan sular dereye akacak. Bu sular hayvanları zehirliyor. Bunların dışında, kurtlar, ceylanlar var. Bu hayvanlarda zehirlenecek. Büyükşehir belediyesini adına ama sadece arabalarda büyükşehir yazıyor. Bu özel bir şirket olarak devam ediyor. ‘Biz buraya başlıyoruz ama razı mısınız? Bir talebiniz var mı?’ diyen yok. Köylüyü insan yerine koymuyorlar. Sadece zengine hizmet ediyorlar” dedi.
BİTKİLER KÖKÜNDEN KURUYOR
Ailesine ait 1 buçuk dönümlük alanın taş ocağı için elinden alındığını ifade eden Lafçı, devamında şunları söyledi: “Fasulye, mısır, nohut gibi geçim kaynaklarımız vardı. Meyvelerin bu mevsimde olgunlaşması gerekirken, kuruyup dökülüyor. Meyveler benek benek kir oluyor. Samsun’un en ünlü fasulyesi buradan çıkıyordu. Ama şimdi kökünden sararıp, kuruyor. Nohut hiç olmuyor. Önceden hem kendimiz yiyor hem de satıyorduk. Şimdi kendimize yemeye bile bulamıyoruz. Taş ocakları ve çimento fabrikalarının tozu tüm bitkileri öldürüyor. Köylüyü bitirdiler.”
Arsaların senelerce vergisini ödediklerini aktaran Lafçı, bir anda hazineye devredildiğini söyledi. Ödedikleri vergiler ile ilgili defalarca dilekçe verdiklerini dile getiren Lafçı, kendilerine makbuzların kaybolduğunun söylendiğini kaydetti.
DOĞAL YAŞAMI KORUMAK İSTİYORUZ
Dağardı Mahallesinden İsa Lafçı ise, tapulu arazilerinin işgal edildiğini belirtti. Arsaları ile ilgili alınan acele kamulaştırma kararına karşı dava açtıklarını dile getiren Lafçı, “Mahkemeye kararını beklemeden çalışmalara başladılar. Tarım yapamıyoruz. Önceden salep bitkisi yetişiyordu. Artık o da yetişmiyor. Ormanlar bembeyaz oldu. Sağlığımızı da etkiliyor. Meyve ve sebzelerimizi toz kaplıyor. Buradan akan suyu 5-6 köy içiyor. Bu su yok olacak. Hayvanların içeceği su kalmayacak. Bir an önce taş ocaklarının durdurulmasını ve buradan gitmelerini istiyoruz. Doğal yaşamımızı korumak istiyoruz” diye konuştu.
MA / Tolga Güney