İZMİR - KHK ile ihraç edilen Orman Muhafaza Memuru Sibel Çelik, yangınların asıl nedeninin iklim krizi olduğunu ve önümüzdeki günlerde sıcaklıkların artmasıyla daha büyük ekolojik felaketlerin yaşanabileceği uyarısında bulunarak, “Paris İklim Anlaşması acilen imzalanıp, yürürlüğe girmelidir” dedi.
Türkiye’yi günlerdir etkisi altına alan orman yangınları, her geçen gün büyüyor. 28 Temmuz’da Antalya’nın Manavgat ilçesinde çıkan yangın hala sürerken, 5 gün içinde 32 kentten peş peşe yangın haberleri geldi. Resmi verilere göre, 28 Temmuz-1 Ağustos arası çıkan 125 orman yangının 117’si kontrol altına alındı, Muğla ve Antalya’daki yangınlar ise devam ediyor. Yüzlerce hektarlık ormanlar küle dönerken, yaşanan yangınlar küresel ısınmayı yeniden gündeme getirdi. 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması’nda, küresel ısınmanın 2 derecenin altına indirilmesi gerektiği önlem alınmaması durumunda bu oranın iki katına çıkacağı belirtilmişti.
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 2017 yılında yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Orman Muhafaza Memuru Sibel Çelik, yangınların nedenleri ve yaşanan iklim krizine dair değerlendirmelerde bulundu.
YANGIN NEDENLERİ?
Orman yangınlarının yıldırım düşmesi, yüksek gerilim hatları ve ihmalsizlik gibi birçok nedenden kaynaklı yaşanabileceğini söyleyen Çelik, şuan asıl olarak iklim değişikliklerinin konuşulması gerektiğine işaret etti. Yangınlara en büyük etkinin iklim değişikliği olduğunu vurgulayan Çelik, “Şuanda sanayi devleri, gaz salınımlarını dikkate almadan metan gazlarını atmosfere salıyor. Buzullarda erime ve yüzey sularında ısınma meydana geliyor. Yangınlar daha çok Akdeniz bitki örtüsünün ve kızılçam ormanlarının yoğunlukta olduğu bölgelerde çıkıyor. Isınan hava ile birlikte orman içerisindeki nem azalıyor. Burada insan faktörü devreye giriyor. Yakılan bir piknik ateşi ya da ormana atılan bir cam parçası sonucu yangınlar çıkabiliyor. Ormanda nem olmadığı ve sıcaklık fazla olduğu için yangınlar çok daha hızlı yayılabiliyor. İklim değişikliğinin böyle bir etkisi var” dedi.
YETERSİZLİKLER
Yangınların kontrol altına alınmamasının nedeninin teknik ve yönetememe olduğunu ifade eden Çelik, yangınların söndürülmesi için ormanlarda su göletlerinin olması gerektiğini aktardı. Arazilerin sarp olmasından kaynaklı araçların bölgeye ulaşamadığını dile getiren Çelik, “O anda rüzgar şiddetini arttırsa yangın kontrolden çıkabiliyor. Kızılçam ağaçlarının en önemli özelliği yangın sırasında kozalaklarını uzak bölgelere fırlatabilmesidir. Fırlayan bu kozalaklar yeni bir yerde yangın çıkarabiliyor. Bir diğer sıkıntı ise yeterli özenin, teknik alet ya da kişilerin olmamasıdır. Bir arazöz de 4 kişinin olması gerekirken 2 kişi gönderiliyor. Yeterli personel olmadığı için iki kişi yangın sönene kadar bölgede kalmak zorunda bırakılıyor. Bu da enerjiyi tüketen, motivasyonu düşüren bir duruma yol açıyor” diye belirtti.
UÇAK TARŞTIŞMALARI
Tartışmalara neden olan uçak ve helikopter eksikliğine de değinen Çelik, şöyle devam etti: “Özellikle yangın helikopterlerinin az olması büyük bir sorun. Helikopterlerin uçaklara göre daha fazla manevra alanı var. Ormanda yapılan göletlerden daha rahat su alabiliyor. Bunun için yangına müdahalesi daha kolay olabiliyor. İhraç olmadan önce yangın anında 3’ten fazla uçağı havada görebiliyordum. Şuan Türkiye genelinde 3 tane uçağın olduğu söyleniyor. Türk Hava Kurumu’na kayyım atandıktan sonra muhtemelen uçaklar da satıldı. Zaten kayyumun atandığı her yer yok olma krizi yaşıyor. Orman İşletmede de durum aynı. Bu kurumlarda eskiden yangınlara müdahalede yetkin insanlar vardı. Fakat bunlar KHK zulmü ile ihraç edildi. Buda yangına müdahaleyi geciktirirken, daha fazla alanın yanmasına neden oluyor. ”
PARİS İKLİM ANLAŞMASI
Önümüzdeki günlerde hava sıcaklıklarının artacağına işaret eden Çelik, bu durumun daha büyük ekolojik felaketlere yol açacağı uyarısında bulunarak, “Artan sıcak hava dalgasında daha büyük bir kriz ve kaos yaşanacak. Bu yöntemlerle mevcut krizin yönetilemeyeceği gösteriliyor. Daha büyüğünü kaldıracak ne teknik ekipman ne de zihniyet var. Daha büyük yangınların olmaması için biran önce hazırlıklara başlanmalı. Daha büyük felaketlerin önüne geçilmesi için Paris İklim Anlaşması biran önce imzalanmalıdır. Acilen imzalanıp, yürürlüğe girmesi gerekir. Atmosferi daha fazla ısıtmamak adına gaz salınımlarını dengelemek lazım" ifadelerini kullandı.
FİDAN KAMPANYASI
Yanan bölgelerde fidan dikilmesi için kampanya başlatılmasının hatalı bir girişim olduğunu aktaran Çelik, ağaçlandırmanın büyük bir ekolojik yıkıma neden olacağına dikkat çekti. Çelik, “Müdahale edilmeyen alanlar bir sonraki seneye kadar kendiliğinden çimlenmeye başlar. Daha sonra çimlenen alanlarda fidan sayımı yapılır. Çimlenmeyen yerlere tohum atılarak çimlenmesi sağlanır. Yani dozer, kepçe gibi araçlarla araziye girilmez. Kızılçam yangına dayanıklı bir ağaç değil ama bu ağaçlarda bulunan kapalı kozalaklar toprağa düşerek tohumlarını etrafa yayar. Yine orman içerisinde endemik bitkiler ya da Akdeniz iklimine özgü ardıç, keçiboynuzu ve pıynar meşesi var. Eğer biz müdahale ederek fidan ekmeye çalışırsak bitki örtüsünü yok etmiş oluruz. Bu da ekosistemi etkiler. Ormandan kastımız sadece ağaçlar olmamalı. O yüzden bu alanlara insanın kesinlikle müdahale etmemesi ve ranta açılmaması için uğraş vermek gerekir” diye belirtti.
RANT KAYGISI
Yanan alanların turizme açılması kaygısına da değinen Çelik, “Bu kaygıyı en çok besleyen şey ise 28 Temmuzda çıkan 7334 sayılı kanunda yaşanan değişiklik. Bu yasa ile birlikte otel veya diğer tesislerin kurulması için verilen yetki Turizm ve Kültür Bakanlığı’na bırakıldı. Bu kararla bakanlık kamu yararına herhangi bir tesis açabilecek. Mesela 30 hektarlık bir alan yanmışsa 10 hektarlık alanına otel ya da başka bir tesis kurulabilir” dedi.
BÖLGE AYRIMI
Çelik, yangınların son bulması için amasız, bölge ayrımı yapılmadan yaklaşılması gerektiğini söyleyerek, “Bölge kentlerinde özellikle yakılan ve müdahale edilmeyen ormanlar var. Dersim, Cudi ve Bingöl’de gördük bunları. Tüm bunları da bir felaket olarak görmek gerekiyor. Yaşanan bütün ekolojik felaketlere karşı ortak ses çıkarmamız gerekiyor. ‘Güvenlik’ gerekçesi ile Dersim’de bir orman yanarken sessiz kaldığımız an kaybederiz. Bu mücadele bütüncül bir mücadeledir. Türkiye ve dünyada yaşanan felaketlerin tamamı yaratılan ekolojik yıkımların sonucudur” diye konuştu.
EKOLOJİK BAKIŞ AÇISI
Yangınlar sonrası yetkililerin yaptığı “can kaybımız yok” açıklamalarına da tepki gösteren Çelik, şöyle devam etti: “Orada yanan ağaçlar, bitkiler ve hayvanlarda can. Ama hala bunları can olarak göremiyoruz. İnsan kaynaklı baktığımız için insan ölmemişse can kaybının olmadığı söyleniyor. Doğa ve içerisindeki canlılar hiç umursanmıyor. İnsanlar, doğadaki bütün canlıların kendisi için yaratıldığını ve sınırsız kullanma hakkı olduğunu düşünüyor. Artık doğayla eşit olmamız gerektiğini örgütlemeliyiz. Daha ekolojik yöntemler kullanılarak bireyden devlete kadar her yere ekolojik bakış açısını yerleştirmek gerekiyor.”
MA/ Semra Turan