İSTANBUL - Adalarda tahribatın son yıllarda arttığını belirten Dünya Mirası Adalar Girişimi üyesi Derya Tolgay, adanın gelecek kuşaklara aktarılması için korunması gerektiğini söyledi.
Kent dışında olan İstanbul Adaları ya da Prens Adaları, 9 ada ve kıyıya yakın iki kayalıktan oluşuyor. İstanbul’un Anadolu Yakası kıyılarında yer alan Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Sivriada ve Sedefadası’nda yerleşim varken Yassıada, Kaşık Adası ve Tavşan Adası'nda ise düzenli yerleşim bulunmuyor. Adalar zengin bitki örtüsüne sahipken yüz ölçüsünün çoğunluğunu yeşil alanlar oluşturuyor.
Nüfusun değişkenlik gösterdiği adalar, birçok canlıya da ev sahipliği yapıyor. Adalarda tarih boyunca balıkçılığın ana uğraş olmasına rağmen 1970'lerden sonra balık cinslerinin büyük kısmının nesilleri hızla tükendi. Doğa ile yurttaşların bir arada yaşadığı bir yer olan adalar, iktidarın da hedefinde. İktidarlar her zaman olduğu gibi yeşil alanı sermaye olarak burada da görmeye devam ediyor.
Heybeliada’da bulunan Çam Limanı bölgesi geçtiğimiz yıllarda çokça yangına teslim olurken, yangın sonrasında yine adanın kaderi ağaç kıyımı oldu. Bu yıl yangın bahanesiyle adanın çeşitli yerlerinde sağlıklı ağaçlar Orman Genel Müdürlüğü (OGM) tarafından kesiliyor. Ada halkının bu konudaki soruları ise cevapsız bırakılıyor.
TARİHİ YAPILAR YIKILDI
Dünya Mirası Adalar Girişimi üyesi Derya Tolgay, 6 senedir adaların UNESCO dünya Mirası geçici listesine girebilmesi için çalışmalar yaptıklarını söyledi. Farklı disiplinlerle çeşitli toplantılar yaptıklarını belirten Tolgay, Adalar Belediyesi işbirliği ile 2 yıl önce hazırladıkları dosyanın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yolladıklarını söyledi.
Adalarda yaşanan tahribatın başlangıcının 1980’li yıllara gittiğini söyleyen Tolgay, “Aynı İstanbul’un aldığı tahribatı aldı. Birçok köşk, tarihi yapı yıkıldı, bahçelerine apartmanlar dikildi. Fakat yine de adalar, son İstanbul olarak günümüze kadar kendini koruyarak, geçmişle bağ kurabileceğimiz şekilde bugüne gelebildi” dedi.
TAHRİBAT YAŞANIYOR
Son yıllarda adalarda kırılmaların üst üste yaşandığını belirten Tolgay, adaların yaya bölgesi olmaktan çıkarılarak motorlu taşıtlara açılmasının ise en büyük kırılma olduğunun altını çizdi. Tolgay, “Marmara denizini bütün kirleten adalarmış gibi tüm Marmara, özel çevre koruma bölgesi ilan edilerek, İBB’nin yetkisinden alındı. Yetki cumhurbaşkanlığı kararıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına devredildi. Bu planlar için yaklaşık 2 senedir belediye ile vatandaş, katılımcı bir model ile ortak çalışıyordu. Dünya Mirası Adalar da bu katılımcı modelin daha iyileştirilebilmesi için katkı vermeye çalışıyordu. Yetkilerin Bakanlığa geçmesi ile yapılan çalışmalar çöpe gitti, kadük oldu. Belediyenin elinde sadece çöp toplama görevi kaldı. Adaların yüzde 70’e yakını orman, ormana başka bakanlık, kıyılarına başka başka bakanlık bakıyor. Bu kadar parçalı olmasının yanı sıra, birlikte çalışma ve hesap verme kültürü de olmadığı için adalar korkunç bir tahribat yaşıyor” diye belirtti.
ZARAR VERİYOR
Heybeliada’da ağaç kesiminin yoğunlaştığını söyleyen Tolgay, son 5 senedir aynı noktada yangın çıktığına işaret ederek, “Orada ciddi bir alan açılmış oldu. Sonrasında burada ağaçlar kesiliyor. Bu da ekosistem açısından problemli bir durum. Geldiğimiz günün şartlarında iklim krizi, su krizi, yani krizlerin afetlerin hepsini yaşarken eski uygulamaları yapmak ekosisteme zarar veriyor” dedi.
KIZILÇAMLARI EĞİK DİYE KESİYORLAR
Yangın bahanesiyle kesilen ağaçların yanı sıra sağlam ağaçların da kesilmeye başlandığını belirten Tolgay, bunların nedenlerini sahada çalışma yapanlara sorduklarında ise, “İnsanın üzerine devrilme ihtimali olan ağaçlar kesiliyor” cevabını aldıklarını aktardı. Tolgay, adalarda daha önce böyle bir şeyle karşılaşmadıklarının altını çizerek, “Çok yadırgadık. Kurumuş ve eğik ağaçlar derken kızılçamlardan bahsediyorlar. Bu ağaçların bütün özelliği gövdelerinin eğik olmasıdır. Prens adalarına bu kadar güzel görüntüyü veren şey bu gövde şekilleridir. Kalem gibi değiller, hepsi eğriler. Haliyle böyle bakarsanız burada ağaç kalmaz” ifadelerini kullandı.
ÜLKE KAYNAKLARI SATILIYOR
Orman içinde toplanan kuru ağaçların ekosistemin ihtiyaçları için gerekli olduğunu söyleyen Tolgay, “Bu da bu seneye kadar görülmemiş bir şeydi. Onun için biz oldukça tedirginiz. Baktığımız da Türkiye’nin ormanlardan 70 milyarlık bir gelir elde ediliyor. Burada kesilen ağaçlar kamyonlarla bilmediğimiz bir yere götürüldü. Ama bu kadar borçlu olan her ülkenin kaynaklarını, ormanlarını, madenlerini satmaktan başka bir çaresi olmadığını görüyoruz. Türkiye’nin ormanlardan elde ettiği gelire bakıldığında dünyada birincisi durumdaymışız. Bu sene bu durum epey arttı. Sıra adaların küçücük ormanlarına geldi” diye belirtti.
AĞAÇLAR KESİLDİ
Heybeliada üzerinden adalarda yaşanan tahribatlara örnekler veren Tolgay, “Cevahir Holding inşaat yaptığı alanda bütün ağaçları kesti. Dozerlerle tamamen kıyı teras haline getirildi. Kıyısı tamamen betonla dolduruldu. Bununla da kalmadılar, bugün kıyıya belli metre içerisinde ev yapmak yasakken orada evler inşa edildi. Buranın yanında ise Asaf plajı yer alıyor. Buraya da 50 ton beton dökülerek bir kıyı şeridi yapıldı. Ve yine arkasındaki ormanın bir kısmını kullanıyor. Ormanda yangın çıkma olasılığı nedeniyle elektrik çekmek yasaktır ama bu Asaf plajının kullanıldığı yerde ormanın içini elektrikli ledlerle, kablolar döşendi. Gece boyunca bu ışıklar yanıyor ve bu ormandaki hayvanlar düşünülmeden yapılıyor” ifadelerini kullandı.
DOĞAYA ZARAR VERİYOR
Adaların toplamında 10 bin civarında plakasız akülü araçların olduğunu belirten Tolgay, bu araçların önlem alınmadan adalara getirildiğini ve kazalara neden olduğunu söyledi. Tolgay, “Hatta ilk getirilenler devletin kendi vapur işletmesi hatlarıyla getirildi. Bu kadar rahat geliyordu. Bu araçlar adalarda tehlike yaratıyor. Sadece ben 2 kez kaza geçirdim. Çarptıklarında tanımda yapamıyorsunuz, plakaları yok! Bir taraftan da akülü denilerek temiz bir şey imajı verilmeye çalışılıyor. Hayır bu araçlar HES’lerden üretilen enerji kaynaklarını kullanılıyor. Kaldı ki bir de aküleri var. Aküleri de muazzam şekilde toprak ve tabiata zarar veriyor” diye belirtti.
800 AT ÖLDÜ
Ekosistemin bir parçası olarak hayvanlarla birlikte adada yaşadıklarını söyleyen Tolgay, hayvanların elektrikli ya da akülü araçlara alışamadığını ve çok fazlasının yaşamını yitirdiğini belirtti. Adalarda yakın zamana kadar bin 800’e yakın atın yaşadığını dile getiren Tolgay, “İncelemeler, çalışmalar, bir ön hazırlık yapılmadan faytonlar kaldırıldı. Öncesinde yaşanan tartışmalar sadece ‘faytonlar kaldırılsın’ denilerek yetinildi, daha sonrası için bir şey planlanmadı. 800’e yakın at burada ruam gerekçesiyle hapsedildikleri ahırlarda hareketsizlikten öldü. İlk ruam gerekçesiyle öldürülen 105 atın içinden bir tanesi kaçarak sahibinin yanına geldi. Daha sonra yapılan tahlilde atın ruam olmadığı tespit edildi. Bu hepimizin kafasında şüphe uyandırdı” ifadelerini kullandı.
GELECEK KUŞAKLARA AKTARILMALI
Adaların korunması gerektiğinin altını çizen Tolgay, şu ifadelerde bulundu: “Buraya gelenler şehirdeki ezberledikleri her şeyi unutarak doğa ile buluşmaya, yürümeye, doğadaki canlıların sesini dinlemek için gelmeliler. Şehrin bütün konforunu buraya getirmek, burayı bitirmek anlamına gelir. Onun için bunu çok iyi düşünmemiz gerekiyor. Hem seçilmişlerin hem de seçilmemişlerin geleceğe, gençlere olan borçları var. Buranın gelecek kuşaklara aktarılması lazım. Buranın şehirleşmemesi gerekiyor. Hepimizin burayı kullanabilmesi için bundan başka çaremiz yok.”
MA / Kadir Güney