AYDIN - Didim’in sulak alanlarının, doğal ve tarihi yapısının yok edildiğini belirten Didim Çevre Platformu Üyesi Saime Özarslan, herkesi ilçeye sahip çıkmaya çağırarak, “Yoksa yarın çok geç olabilir” dedi.
Türkiye tarımı açısından önemli kentlerden olan aynı zamanda incir ve üzüm üretiminin merkezi olan Aydın, son yıllarda ekolojik talanın getirdiği kuraklıkla gündemde. Plansızca açılan kuyular nedeniyle yeraltı suları tehlikede olan kentin neredeyse her ilçesinde onlarca proje hayata geçirilirken, onlarca proje ise sırada. Ekolojik talan altındaki ilçelerden biri de turizm ile anılan Didim ilçesi. Tarihi ve doğasıyla her yıl yüzbinlerce kişinin ilgisini çeken ilçede, son 10 yılda artan talan deniz kirliliği başta olmak üzere birçok sorunu beraberinde getirdi. Büyük Menderes’in taşıdığı kirlilikle uğraşan ilçe, aynı zamanda balık çiftlikleri ve su ürünleri organize sanayi sitesi projeleriyle mücadele ediyor.
Yine hazine arazilerine yapılaşmanın yoğun olduğu bölgede, Rüzgar Enerji Santrali (RES ve Jeotermal Enerji Santrali (JES) projeleri dikkat çekiyor.
Didim Çevre Platformu üyesi Saime Özarslan ile bölgede yaşanan tahribatı konuştuk.
HAZİNE ARAZİLERİ ÖZELLEŞTİRİLİYOR
Didim’in en büyük sorunlarından birinin Milli Emlak İdaresi’ne ait hazine arazilerinin özelleştirilmesi olduğuna dikkat çeken Özarslan, bunlardan en önemlisinin daha önce Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile otel yapılan Manastır Koyu’nda ki talan olduğunu aktardı. Bölgeye şimdi de Cumhurbaşkanı Kararı ile yüzde 50 emsal ve 5 katlı inşaat izni verildiğini belirten Özarslan, “Böyle bir şeyin bu koyda meydana gelmesi demek o koyun beton duvarla şehirden koparılıp alınması, kamunun kullanımına kapatılması ve yapı yoğunluğunun arttırılması demektir. Bu da turizm ve sağlıklı bir çevre anlamında tehlikedir. Oradaki doğal yapının bozulacağına ilişkin açtığımız dava halen sürüyor. Ülkedeki her şey gibi mahkeme sürecinde de sıkıntılar çekiyoruz” dedi.
BAKANLIĞIN JES ISRARI
İkinci önemli sorunun yer altı su kaynaklarının bulunduğu bir alanda yaşandığını kaydeden Özarslan, özellikle yaz aylarında 1 milyon nüfusu bulan ilçenin bu kaynaklarının yok edilmek istendiğini dile getirdi. İlçenin su havzasına sera amaçlı jeotermal arama kuyuları açılmak istendiğini ifade eden Özarslan, “Daha önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı buna ilişkin ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir’ kararı verdi. Buna karşı açtığımız davayı kazandık. Fakat halen vazgeçilmiş değil. Şimdi de ÇED süreci başlattılar. Bakanlık ya da herhangi bir kurum, bir şehrin içme suyunu bizden önce korumak zorundadır. Bunların yanı sıra JES sondajı için 2 ayrı bölgede ‘ÇED gerekli değildir’ kararı var. İtirazlarımızı sunmamıza rağmen Bakanlıktan ‘ÇED süreci devam etmektedir’ diye bir yanıt geldi. Bunlara da dava açtık. Yargılama süreci devam ediyor” diye belirtti.
DENİZ KİRLİLİĞİ
JES için seçilen bölgenin Taşburun Balıkçı Barınağı ve Taşburun Milli Park bölgesinde bulunduğunu belirten Özarslan, bölgenin aynı zamanda sulak alan ve göçmen kuşların konaklama merkezi olduğunu söyleyerek, ekledi: “Deniz ekosistemi içerisinde Akdeniz foklarının yaşadığı bölgenin sınırı ki doğadaki canlılar bizim koyduğumuz sınırları tanımıyor. Bölgede 2011 yılından beri aynı bölgede balık çiftlikleri kuruluyor. 4 bölge de ‘su ürünleri potansiyel alanı’ ilan edildi. Bu 4 bölgede 11 tane çiftlik varken, sürekli kapasite artımı ve yeni çiftlikler için başvurular devam ediyor. Son 3 projeye karşı ‘Burası yarı kapalı bir deniz ve bir taşıma kapasitesi var. Siz bunun üzerinde çok planlama yapıyorsunuz ve denizdeki kirlilik artık hissedilmeye başlandı’ diyerek dava açtık. Balıkçılar ve dalgıçlar, 4-5 yıl öncesine kadar denizin dibini görürken şimdi 3 metreden fazlasını göremediklerini söylüyor. Bu Didim denizi için korkunç bir tehlike.”
ORGANİZE SANAYİSİ BÖLGESİ PROJESİ
Yaptıkları tüm itirazların şirketlerin gücü karşısında dikkate alınmadığının altını çizen Özarslan, aynı bölgede balık çiftliklerinin yem üretimi için organize sanayi bölgesinin yapılmak istendiğini söyledi. Daha önce rafa kaldırılan projenin tekrar gündeme getirildiğine işaret eden Özarslan, “Geçtiğimiz hafta Didim Ticaret Odası’nda yapılan toplantıda, Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilisi iptal edildiği söylenen organize sanayi bölgesinin raftan indirilip, hayata geçirileceği ‘müjdesini’ verdi. Kabusumuz yeniden başladı. Bundan sonrası için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘DENİZİ KAYBEDECEĞİZ’
Kirlilikle boğuşurken ekosistem için önemli olan deniz patlıcanlarının avlandığını aktaran Özarslan, “Denizin çöpçüsü olarak bilinen ve kumu vücutlarında filtre ederek denize bırakan bu canlılar 2 yıldır avlanıyor. Bu avlama vahşi şekilde yapıldığı için bölgede bulunan ve denize oksijen sağlayan Poseidon çayırları da tahrip ediliyor. Bu avcılık geçmişte Çeşme’de yapılıyordu. Şimdi orada bu canlılar kalmadı. Bölgemizde bir yılda denizin dibi kurudu. Yine toplanırken en az bir dişi bir erkek bırakma kuralıda uygulanmıyor ki zaten avcıların eğitimleri de yok. Çok uzak olmayan bir gelecekte Didim’in denizini kaybedeceğiz” dedi.
TARIM ALANLARINA RES
Denizde bu sorunlar yaşanırken karanın da tahribattan nasibini aldığını sözlerine ekleyen Özarslan, ilçede iki RES bulunurken şimdi de deniz ve tarım alanlarına yakın bir yere RES yapılmak istendiğini kaydetti. Akköy Bölgesi’nde EnerjiSa tarafından 6 türbin yerleştirileceğini kaydeden Özarslan, “Planlanan bu proje alanında, zeytinlikler, meralar ve orman alanlarının olduğu kendi raporlarında da yer alıyor. Bununla ilgili düzenlenen toplantıya, ÇED sürecini tamamlatmamak adına katılmadık. Fakat Bakanlık ve şirket, yanında getirdiği halkla bu toplantı yapılmış gibi gösterdi. Ülkede şirketler o kadar güçlü durumdaki bütün bu ÇED süreçleri yalnızca kağıt üstünde kalıyor. O zaman neden bu toplantılar yapılıyor?” diye sordu.
‘MÜCADELEYE DEVAM’
Didim’in doğası ve tarihiyle hiçbir rant projesine kurban edilemeyecek kadar değerli olduğunun altını çizen Özarslan, doğa ve yaşamı korumak için Anayasadan aldıkları haklarla mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı. Didim için mücadeleden vazgeçmeyeceklerini belirten Özarslan, şu çağrıda bulundu: “Didim korunmak isteniyorsa ilçedeki tüm kurumlar ve yurttaşların bu konuda çok hassas davranıp ilçeye sahip çıkması gerekiyor. Yoksa yarın çok geç olabilir.”
MA / Tolga Güney