Ekolojist Çırak: Yenilenebilir enerji kaynakları masum değil

img
İZMİR - Yenilenebilir enerji kaynağı olarak sunulan GES, HES, RES ve JES'lerin “masum” olmadıklarını belirten HDK Ekoloji Komisyonu üyesi Erol Çırak, yaşanan zararların önlenmemesi halinde geleceğin tehlike altında olduğunu söyledi.  
 
Ekolojik kırım; madenler, taş ocakları, termik ve nükleer santraller ile küresel ısınma, kuraklık ve ormansızlaştırma ile büyüyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı internet sayfasında her gün onlarca talan projesi için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci başlatıldığı duyurulurken, son yıllarda ise yenilenebilir enerji adı altında birçok talan gerçekleşiyor. Güneş Enerji Santralleri (GES), Hidroelektrik Santrali (HES), Rüzgar Enerji Santrali (RES) ve Jeotermal Enerji Santralleri (JES) ile bir yandan elektrik elde edilirken, bir yandan da bu sistemlerin kurulduğu yerlerde ekolojik talan yapılıyor. Tarım arazileri, ormanlar, zeytinlikler ve dereler, bu sistemler nedeniyle bir bir yok edilirken, kuruldukları bölgelerde de ekosistem tahrip ediliyor. HES'ler özellikle Karadeniz bölgesinde ciddi iklim değişikliğine yol açarken, JES, GES ve RES'ler ise Ege başta olmak üzere insan sağlığının yanı sıra zeytin, narenciye, incir ve üzüm gibi ürünlere zarar verdi.
 
HDK Ekoloji Komisyonu üyesi Erol Çırak
 
‘ÇOK CİDDİ BİR SORUN KAYNAĞI OLDU’
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ekoloji Komisyonu Üyesi Erol Çırak ile yenilenebilir enerji adı altında yapılan ekolojik talanı konuştuk. Dünyada sanayi devriminden sonra enerji üreten kaynakların fosil yakıtlara dayandığını kaydeden Çırak, bunların uzun süre içinde insan sağlığını, doğayı ve iklim döngüsünü değiştirecek olumsuz etkiler yarattığını aktardı. Atmosferde canlı yaşamını yok edecek bir kirlenmeye neden olduklarının vurgulayan Çırak, "Aynı zamanda küresel ısınma dediğimiz bir neden ortaya çıkardığı için çok ciddi bir sorun kaynağı oldu. Birleşmiş Milletler, 2030 yılına kadar karbon salınımının azaltılmaması durumunda ciddi kuraklık ve küresel iklim değişikliklerine yol açacağını ortaya koydu. Dolayısıyla son yıllarda yenilenebilir enerji dediğimiz güneş, su, rüzgar gibi sistemlere yönelik girişimler arttı. Çünkü fosil yakıtların bıraktığı enkaz kadar enkaz bırakmıyor ve doğa kendini yeniden üretebiliyor" dedi.
 
TARIM ALANLARININ KULLANIMI
 
Yenilenebilir enerjiye yönelmenin tarihsel bir zorunluluk olduğunu söyleyen Çırak, ancak bu enerji kaynaklarının da nerede, nasıl, hangi yöntemle ve kim için yapıldığının iyi irdelenmesi gerektiğine işaret etti. Türkiye'de özellikle 2021 yılından sonra yaygınlaşan GES'lere değinen Çırak, "Bu panellerin belli bir yönetmeliği yok ve kamu eliyle yapılmıyor. Özel sektörün amacı kardır ve bunu yapmak için en az maliyetle en fazla marjı elde etme mantığıyla hareket eder. GES panellerinin yer seçimi konusunda belirleyici bir yönetmelik olmadığı için bunlar için uygun olmayan tarım alanlarının da yaygın bir şekilde kullanıldığını görmekteyiz. Ama örneğin İzmir Mordoğan bölgesinde yapılmak istenen RES'lerden sonra başımıza bela gibi görünen GES'lerde yaygın olarak köylünün az yağıştan dolayı ekip, biçemediği tarım arazileri kullanılma noktasına geldi. Tarım arazileri de GES'lere feda edilmektedir. Üstelik bu panellerini koyabilmek için Tarım Bakanlığı'ndan bilgi ve onay alınması gerekiyor. Bakanlık böylesi durumlarda tarım yapılması güç hale gelmiş alanlarda birçok arazinin vasfını değiştirip GES panellerine zemin hazırlayabilir" dedi.
 
GES PANELLERİNİN İÇERİĞİ
 
GES panellerinin yapımında kullanılan malzemelerine de dikkati çeken Çırak, şöyle devam etti: "Bu panellerin ömürleri var. Panellerin imalatı esnasında kullanılan malzemelerin içeriği de önemli. Avrupa örneklerinde ortaya çıktı ki ömrü 20 yıl olan bu panellerin sökülüp bir kenara atılması gerekiyor. Dolayısıyla hurdaya ayrılan bu panellerin içindeki kanserojen unsurların varlığı bilinmekte. Örneğin kadmiyum, çinko ve kurşun yaygın olarak bu panellerin içerisinde var. Bunlar sökülüp atıldıktan sonra ne kadar insanı kanserojen etkiye maruz bıraktığını ancak görebileceğiz. Bunu şimdiden görüp gerekli önlemlerin alınması elzemdir" diye belirtti.
 
'RES'LER MASUM OLMAKTAN ÇIKTI'
 
Bir diğer yenilenebilir kaynak olan RES'lerin de masum görünen tarafının yanında tehlikelerine de değinen Çırak, RES'lerin de yine özellikle yer seçimi konusundan kaynaklanan ciddi handikapları olduğunu vurguladı. RES'lerin maliyeti düşük tutmak açısından yerleşim yerlerine çok yakın tepeciklerde ve ormanların içinde kurulduğunu kaydeden Çırak, "Ormanın içinde binlerce ağacın kesilmesi, oradaki canlı yaşamın yok edilmesi demek. RES'lerin açığa çıkan bir diğer yönü ise kuşların göç yollarını etkilemesi. Yan yana dizilmiş 5 tane türbin adeta bir baraj etkisi yaratmakta. Yarattığı uğultu ve inilti nedeniyle de bölgedeki arıcılık, hayvancılık sektörlerini mahvetmiş durumda. Söylendiği gibi RES'ler masum enerji olmaktan çıktı. Kamu yararını esas alan yerel yönetimler eliyle ve enerji adaleti açısından yapılması gerekir. Bu böyle yapılmadığı sürece bugün en masum görünen enerji sistemleri arkasında doğaya ve insana zarar verir" ifadelerini kullandı.
 
HES'LERİN ETKİSİ
 
Yine HES'lerin de ilk etapta yenilenebilir enerji olarak sunulduğunu sözlerine ekleyen Çırak, Türkiye'nin giderek su yoksulu olan bir ülke durumuna geldiğini dile getirdi. HES'lerin akan derelerden borulara alınarak yapıldığını anımsatan Çırak, "Bunun arzu edilen enerjiyi sağlaması mümkün değil. Ama bunu yaparken oradaki canlı yaşamı besleyen derelerin borulara hapsedilmesi bölgeyi kupkuru hale getirdi. Ekolojik yaşamın bozulması tüm dengenin bozulması demektir. İnatla halkın geçim kaynaklarına, doğal yaşam alanlarına saldırı devam ediyor. HES'lerle bölgenin derelerine verilen zararlar asla yerine konulacak düzeyde değildir. Bunu şiddetle bırakmak gerekiyor. Endemik doku artık kaybolmaya başladı. Yaban yaşamı olumsuz etkilendi. HES'ler de masum değil" diye aktardı.
 
'JES'LER HASTALIKLARA NEDEN OLUYOR'
 
Bir de yenilenebilir enerji olarak lanse edilen JES'lerin ise son yıllarda Aydın Germencik başta olmak üzere tüm Ege'de yaygınlaştığını ifade eden Çırak, bunların da zeytin tarlalarının içerisinde, incirlerin olduğu yerlerde yapıldığını ifade etti. Çırak, "Peki, ürettikleri enerji doğaya verdikleri zarara değiyor mu? Kamu açısından asla değmiyor. Çünkü yerin altından alınan bu suyun içinde erimiş vaziyette olan binlerce maden var. Yeryüzüne çıktıktan sonra tesiste kullanılıp onun geri pompalanması gerekiyor. Ancak böyle olmuyor. Çıkarılan o sıvının geri gönderilmesi pahalı bir maliyet olduğu için zeytinliklere salıveriliyor. İçindeki ağır metaller havayla buluştuğu zaman gaz şeklinde atmosferde asılı kalıyor ve yağmurla yeryüzüne, ekili olan arazilere geri dönüyor. Asit yağmurlarının doğaya ve insan sağlığına verdiği zarar ortada. JES'lerin bulunduğu bölgelerde erken ölümlere, kanser vakalarına, sakat doğumlara neden olduğuna tanık olduk. JES'lerin de maliyetten kaçarak özel sektör eliyle yapılması doğada ve insan yaşamında telafisi mümkün olmayan zararlar verdi. Dolayısıyla her yenilenebilir enerji bu nedenle masum olmaktan çıkıyor” dedi.
 
'GELECEĞİMİZ TEHLİKE ALTINDA'
 
Enerjinin tüm yurttaşların hakkı ve ihtiyacı olduğunu söyleyen Çırak, fakat bunun üretimi ve dağıtımının kamu eliyle yapılması gerektiğinin altını çizdi. Enerjinin çağımızın kaçınılmazı olduğunu belirten Çırak, "Kimse enerjiye karşı değil. Ama önemli olan onun en insani yöntemlerle doğaya ve insana zarar vermeyecek anlayışla yönetilmesi gerekiyor. Bugün başımıza gelen bela neoliberalizmdir. Yapanın serbest bırakıldığı, kontrol edilmediği, doğanın insanın emrinde bir nesneye çevrildiği bir anlayış var. Burada esas tahribatı yaratan bu anlayıştır. Bu anlayış terk edilmezse geleceğimiz tamamen tehlike altında" diye konuştu.
 
MA / Tolga Güney