‘Kadın katliamları dosyaları 'şüpheli ölüm' denilerek kapatılıyor’ 2025-11-23 09:29:30 İSTANBUL - İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Özlem Özkan, kadın katliamları davalarındaki dosyalarda son yıllarda “şüpheli ölüm” değerlendirilmesinin öne çıktığını belirterek, bu şekilde katliamların üzerinin kolay örtüldüğünü söyledi.  Kürdistan ve Türkiye’de kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü şiddet ve katliamların günden güne arttığı bir tabloyla karşılıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre, Kasım 2024’ten bugüne 281 kadın katledildi, 295 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Yine platformun 2025’in ilk 6 ayını kapsayan raporuna göre, 136 kadın katledildi, 145 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Kadınların yüzde 35’inin evli olduğu erkek tarafından, yine yüzde 65’inin evinde katledildiği dikkat çekti. JINNEWS’in erkek şiddeti çetelesine göre, sadece Ekim ayında 25 kadın ve 1 çocuk katledildi; 8 kadın ve 3 çocuk ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.    İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Özlem Özkan ile kadın katliamları, şiddet davaları ve buna karşı yürüttükleri çalışmalara dair konuştuk.     ‘SORUN YASALARIN UYGULANMAMASI’   Mevcut yasaların erkek şiddetinin önlemesi konusunda “yeterli” olduğunu belirten Özlem Özkan, Türk Ceza Kanunu (TCK), 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadın Yönelik Şiddeti Önlenmesi kanunu örnek göstererek, asıl sorunun yasaların uygulanmasında olduğunu vurguladı. Yasaların etkin ve bütünlüklü uygulanmadığının altını çizen Özlem Özkan, “Yasanın ruhunu uygun olmayan düzenlemeler ya da uygulayıcılar yani hakim ve savcıların, kolluk kuvvetinin bu yasalar çerçeveye uygun hareket etmesi gerekir. Hızlı ve etkin önlem almak, hâksiz tahrik indirimlerinin uygulanmaması özellikle kadına yönelik şiddet suçlarında, yine çeşitli infaz düzenlemeleriyle ‘affın’ kadına yönelik suçlarda uygulanmaması gerektiğini savunuyoruz. Ve özellikle yargılamaların hızlı yapılması gerektiğini, kadınların özellikle şiddete dair taleplerinin hızla ele alınarak etkin bir güvenlikle birlikte koruma altına alınmaları gerektiğini belirtiyoruz” dedi.   ‘FAİLLERİN KORUNDUĞUNU GÖREBİLİYORUZ’   Yasalar etkin uygulanmadığı için doğal olarak kadına şiddeti önleyen mekanizmalarında olmadığını söyleyen Özlem Özkan, şöyle konuştu: “Her şey başvuru mekanizmasıyla başlıyor. Mesela şiddetin önleyici birimlerinin kurulması önemlidir. 6284 yasası ilk çıktığı zamanlarda uygulama yönetmeliği ve genelgeler de yayınlanıyordu ayrıca uygulayıcılara eğitimler de veriliyordu. Bu eğitimler kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet temelli bir ayrımcılık olduğunu vurguluyor. Burada başvurucuların nasıl bir psikolojik hallerinden tutunda sonuçlarının neler olabileceğine kadar geniş bir çerçeve de eğitimler düzenleniyordu. Bu eğitimler de uzun süredir uygulanmıyor. Dolayısıyla yasalar bütünlüklü uygulanması çok önemli. Uygulayıcı önüne gelen dosyada akut olduğunu görebilmesi gerekiyor. O akut durumu içerisinde başvuruyu hızlıca alıp koruma kararı, sığınak talebi gibi kararları almalı. Ama bu yapılmıyor. Mesela defalarca kere şikayet başvurusunda bulunan kadınların başvurularının dikkate alınmadığını görüyoruz. En son Ayşe Tokyaz dosyasında, Rojin Kabaiş dosyasında olduğu gibi. Buralarda defalarca kez başvuru yapıldığını görüyoruz. Ayşe’nin dosyasında diğer tarafın eski polis olmasından kaynaklı getirdiği bir avantajın kullanıldığını görüyoruz. Bunlar çifte standarttır. Yani faillerin korunduğunu görebiliyoruz, kimi dosyalarda. Zamanın da etkin bir soruşturma yapılsaydı bugün Ayşe hayatta olabilirdi. Rojin Kabaiş dosyasında ise etkin ve hızlı şekilde bir Adli Tıp raporunu yapılmadığını görüyoruz. Üstünün de örtülmeye çalışıldığını görüyoruz. Dolayısıyla yasanın gerçekten ruhuna uygun şekilde uygulanması yapılması halinde kadına yönelik şiddetin bu kadar artış göstermeyeceğini ifade ediyoruz.”   İSTANBUL BAROSU KADINLAR İÇİN NE YAPIYOR?   İstanbul Barosu olarak kadına yönelik şiddet kapsamında yasaların etkin uygulanması için kadın örgütlerinin içerisinde yer aldıklarını ve fikir alışverişinde bulunduklarını belirten Özlem Özkan, Medeni yasa, TCK, 6284 yasa ve İstanbul Sözleşmesinin etkisizleştirilmesine dair basın açıklamaları, raporlamalar gibi çalışmalar yaptıklarını ifade etti. Avukatlar ve kadınların barolarına başvurmaları halinde dava süreçlerinde de “gözlemci” olarak takip ettiklerini belirten Özlem Özkan, “Örneğin 6 senedir devam eden bir boşanma davasında İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak davada gözlemci olarak yer alıp davanın neden bu kadar uzun sürdüğüne dair tespitler yaparak, sonradan bunları raporlara ekliyoruz. Yine kadınlar ve avukatlar davalarına müdahil olmamızı isteyebilirler. Bu şekilde takip ettiğimiz dosyalar mevcut. Kamuoyunda bilinen H.K.G. davasında Türkiye Barolar Birliği’yle (TBB) beraber ihbar görevini gerçekleştirmişti. Orada kemik yaşının tespitinde sahtecilik yapılmasına dair bir suç tespiti yapılmıştı. En son 19 Mart’ta Saraçhane eylemlerinde özellikle kadınlara yönelik hak ihlalleri gerçekleşmişti. Gözaltı ve hapishane süreçlerinde bu hak ihlallerini raporlaştırmıştık. Burada öne çıkanlar arasında çıplak arama, gözaltına cinsel taciz ve saçlarından sürüklenerek darp gibi pek çok bize yapılan başvuruyu takip edip raporlamıştık” dedi.   Özlem Özkan, ayrıca şiddete maruz kalan kadınların başvurularında İstanbul Barosu Adli Yardım Bürosu’nun kendilerine ücretsiz avukat desteği ve şiddete dair yapılacak savcılık şikayetlerinde de ücretsiz avukat desteği verdiklerini belirtti.   KADIN DOSYALARINDA ‘ŞÜPHELİ ÖLÜM’   Kadın cinayetleri davalarındaki dosyalarda son yıllarda “şüpheli ölüm” değerlendirilmesinin çok öne çıktığını gördüklerini söyleyen Özlem Özkan, bu tür dosyalarda failin “gizlendiğini”, soruşturmanın delilerin olmasına rağmen “şüpheli ölüm” olarak başlatıldığını ve bu şekilde cinayetlerin üstünün “kolay” saklanılabildiğini dile getirdi. Bu durumun cezasızlık politikasıyla bağlantılı olduğunu ve az bir ceza alacağını bilen faillerin cesaret kazandıklarını, kadın cinayetlerinin tasarlayarak olmasına rağmen soruşturma süreçlerinde bunların üstünden atlandığını gördüklerini vurgulayan Özlem Özkan, “Özellikle failin tanıdıklarının olması, eski polis ya da halen görevde olan kamu görevlisi dosyalarında sık sık karşılaşıyoruz. En son Şule Çet’in katilinin de açık cezaevine geçtiğini ve fotoğraf paylaşması sonrasında basına yansıdığını gördük. İşte bunlar faili cesaretlendiren durumlar. ‘Bu cinayeti işleyebilir ama aradan 1 sene geçtikten sonra bu fotoğrafı verebilir’ gibi bir görüntü var. Bu görüntü devletin bu mekanizmaları etkin bir şekilde uygulanmadığını, yasaları uygulamadığını ve kamuoyuna kadınları koruyacak bir güvence vermediğini gösteriyor. Kadınlar adalet mekanizmalarına başvururken tereddütle başvuruyorlar” diye konuştu.    25 KASIM İÇİN DESTEK HATTI   25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün de değinen Özlem Özkan, 25 Kasım eylemlerine kadınlara yapılan saldırıları kınadıklarını vurguladı. İstanbul Barosu’nun 25 Kasım ve 8 Mart Beyoğlu’nun yasaklanmasıyla ilgili yaptığı başvuruda “yürütmeyi durdurma” kararı verildiği bilgisini paylaşan Özlem Özkan, kararın önemli olduğunu ve kadınların en önemli günlerde eylem yapmalarının engellenmemesi gerektiğini söyledi. Özlem Özkan, “Biz hem 25 Kasım Kadın Platformu içerisinde yer alacağız hem de İstanbul Barosu destek hattı oluşturacağız. Vatandaşlar o gün herhangi bir hak ihlalleriyle karşılaştıkları halde destek hattını arayarak, hukuki destek isteyebilir. Bizlerde o gün başvuruda bulunan kadınlara destek olmaya devam edeceğiz” dedi.   MA / Ömer İbrahimoğlu