MARDİN - Çocukluğundan bu yana büyüklerinden duyduğu ve heybesinde biriktirdiği Koçgiri Katliamı hikayelerini birleştiren Ali Yürekli, tüm bu acıları bir aşk hikayesindeki yaşanmışlıklarının penceresinden okuyucuyla buluşturuyor.
Gazeteci Ali Yürekli, 1921 yılında yüzlerce Alevi Kürdün öldürüldüğü Koçgiri Katliamı’nı sürecinde yaşananları “Bize Kalan İz” ismiyle romanlaştırdı. Çocukluğundan bu yana dinlediği hikayeleri, bölgeye dair inanç, kültür, ritüel ve aşkları derleyen Yürekli tüm bunları Medet ve Xezal'ın aşk hikayesinde birleştirdi.
Gazetecilik yaptığı sırada maruz kaldığı baskılar nedeniyle Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan Yürekli, kendisini “Katledilen bir neslin torunu” olarak tanımlıyor.Romanda 1920’de başlayıp 1983’te son bulan Medet ve Xezal’ın hikayesine odaklanan Yürekli, "Koçgirili Kürt ve Alevi olan bu gençlerin aşkları, bir isyanın gölgesinde başlıyor ve bizler o aşkın izinden bir kıyımın küllerine kadar gidiyoruz. Koçgiri Katliamı'nın yaşandığı süreci, bu iki gencin aşkları ve yaşanmışlıkları penceresinden okuyoruz” dedi.
AŞK İZİNDEN ÇIKILAN YOL
Kitap fikrinin geçmişe dayandığını belirten Yürekli süreci şöyle anlattı: “Türkiye’de gazetecilik yaptığım süreçte Koçgiri’de yaşanan katliamı ve bunun sözlü anlatıcılarıyla röportajlar yapıp bir kitap hazırlama fikri vardı. Ayrıca bunun görselleri aracılığıyla da bir belgesel çalışması yapmayı amaçlıyordum. Ancak süreç çok farklı ilerledi ve ben bu hayallerimi gerçekleştirme fırsatı bulamadan Almanya’ya gelmek zorunda kaldım. Ama bu hikayeyi anlatma fikrinden vazgeçmedim. İlk planladığım gibi olmasa da farklı bir formatla istediğim hikayeyi anlatabileceğimi düşündüm. Bu Koçgiri’yi anlatan ilk roman. Bence bu anlamıyla önemli. Sadece Katliamı ya da kültürü anlatan bir tarih kitabı ya da belgesel değil. Koçgiri’de çok büyük acılar yaşandı: Katledildiler, sürüldüler, dilleri-inançları asimilasyona uğratılmaya çalışıldı ama tüm bu acıların içinde bir yanıyla da aşk hikayeleri vardı. Sevdiği kadın başkasıyla evlendirildiğinde 64 kıtalık bir aşk türküsü olan ‘Zöre’nin yazıldığı bir coğrafyadır Koçgiri. Bu anlamıyla romanımı bir aşkın izinden yola çıkarak yazmaya karar verdim.”
ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ BİRİKTİRİYOR
Kitapta anlattığı acıların, yaşanmışlıkların, aşkların tamamen gerçek olaylardan alındığını belirten Yürekli, “Bu hikayeleri çocukluğumdan beri biriktiriyorum. Yaşlılardan dinlediğim bu hikayeleri kendi tarih okumalarımla birleştirdiğimde ortaya bu roman çıktı. Kitabın yazım aşaması yaklaşık iki sene sürdü. Ve ben bu yazım aşamasında da Koçgirili yaşlılardan öğrenmeye, sormaya devam ederek kitabı tamamladım. Tabi bunların kurgu kısmı ise benim yarattığım karakterler ve aşk hikayesi oldu” diye belirtti.
Yürekli, kitapta kişi ve yer isimlerini değiştirerek vermesinin gerekçesini de şöyle ifade etti; “Bunu bir çekince ya da yanlışlık olarak değil aksine bilinçli olarak yaptım. Çünkü ismimiz ya da köyümüz fark etmiyor. Bizim geçmişten günümüze bunu yaşama sebebimiz bireysel değil, toplumsal yanımızdır. Yani kimliğimizdir... O yüzden de hangi köyde geçtiği ya da kişilerin kim olduğu değil, ortak yaşadıkları acıdır asıl olan. Bir de büyüklerden dinlediğim hikayelerde anlatılan her bir olay ve her bir kahraman farklı farklı köylerdeydi. Ben bu hikayelerin tamamını Medet ve Xezal’in hayatında birleştirdim”
GEÇMİŞTE OLAN ŞİMDİ DE VAR
Kitabı yazarken ve olayları anlatırken aynı acıları tekrar tekrar yaşadığını belirten Yürekli, “Çünkü o hikayede ben de varım. Medet’in yaşadığını yaşıyorum. Ya da Xezal’ı zaten hep tanıyordum. Kitaptaki ağa hep hayatımızdaydı. Xezal’ın düğününde ben de vardım. Topraktan yapılmış bir evin, ahşap çatısının altında yapılan cem töreninde dara durmuşum zaten. Tek yaptığım bu hislerimi kaleme almak oldu. Bu hissiyatın bir sebebi de yaşananların sürekli tekrar edilmesi. Koçgiri’de öldürülen gençlerin cenazelerine yapılan işkencelerin, günümüzde de yapılıyor olması” diye konuştu.
HEM BİR YOL HEM BİR İZ KALDI
Kitabın ismini seçerken, Koçgiri’de katledilenler ardından bugün kendisinin de sürgün edilen Koçgirili bir gazeteci olmasının etkili olduğunu belirten Yürekli, şunları dile getirdi: “Osmanlı döneminde Yavuz eliyle katledilmiş, sürgün yaşamış bir halk. Türkiye’nin ilk kuruluş zamanında aynı zulme bir kez daha maruz kalmış ve kanlı bir katliama uğratılmış. O günden sonra o coğrafya bir kez daha boşaltılmış. Yakın zamanda Cizre’de insanlar diri diri yakılırken, insanların evlerine, yatak odalarına girilirken kapıların üzerine 'Topal Osman’ın torunları geldi' yazmışlardı. Evet Ermeniler gibi Koçgiri’de Topal Osman’ın eliyle katledilmişti ama Topal Osmanlar bitmemişti işte. Katletmeye devam ediyorlardı. Ve yine zamanında dedelerimin yaşadığını şimdi ben de yaşıyordum. Ben de topraklarımdan uzaklarda yaşamaya mecbur bırakılmıştım. Çektiğimiz acıların zamanları ve tarzları belki değişiyordu ama faili ve maktulü değişmemişti. Bu durumu büyük bir pencereden incelemek ve olaya bu şekliyle bakmak gerekiyor. Ve ben de kitabın ismini koyarken bu yüzden ‘Bize Kalan İz’ dedim. Çünkü onlardan bize hem bir yol hem de bir yara kaldı.”
MA / Ahmet Kanbal