HDK Kültür Sanat Komisyonu’ndan ‘Barış sanat buluşmaları’ paneli

img

İSTANBUL- HDK Kültür Sanat Komisyonu, "Barış sanat buluşmaları" kapsamında düzenlenen panelde konuşan Sosyolog  Nazlı Buket Yazıcı, "Politik müzik karanlık zamanlarda toplumun acılarını müzikle yansıtarak acılarına ses olmaktır" dedi.  

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Kültür Sanat Komisyonu, "Barış sanat buluşmaları" kapsamında panel düzenledi. "Karanlık zamanlarda politik müzik ve Kürt müziğinin kırılma noktaları" başlığıyla Mezopotamya Kültür Merkezi’nde (MKM) düzenlenen panelin moderatörlüğünü müzisyen Sinan Gökçe yaptı. Panelde, Sosyolog  Nazlı Buket Yazıcı ve Müzisyen Arif Adalı da konuşmacı olarak yer aldı.

‘POLİTİK MÜZİK BASKI ALTINDA’

Açılış konuşmasını yapan müzisyen Sinan Gökçe, panele ilişkin bilgilendirmelerde bulundu. Tarihten  günümüze politik müzik yapan sanatçıların büyük bedeller ödediğini vurgulayan Gökçe, Pir Sultan Abdal, Ahmet Kaya gibi ozan ve sanatçıları örnek göstererek hayatlarının sürgünde geçtiğini hatırlattı. "Hepsinin ortak  kaderi bedel ödemek" diyen Gökçe, "Her dönem politik sanatçılar egemenler kaşı  büyük bir bedel ödemek zorunda kaldılar ama  asla üretimden  vazgeçmediler" dedi. Politik müzik üreten ve diktatör yönetimler tarafından baskıya maruz kalan Ahmet Kaya, Victor Jara,  Zülfü Livaneli gibi isimlerden örnek veren Gökçe, faşizm koşullarında bile üretmeye ve kültürel direnişlerini sürdürmeye  devam ettiklerini söyledi. Türkiye'de de Kürtçe müzikte konusunda 90'lı yıllarda Şivan  Perwer'in "Kinem" şarkısının Kürtler üzerindeki etkisine dikkat çeken Gökçe, "Var olan bir özgürlük mücadelesi devam ederken bu şarkıyla kimlik kazandı.Baskının hat safhada olduğu bir süreçte  her şey  durgun geçse de müzikal süreçler hep aktif oldu” diye belirtti.

HALKLAR İÇİN BİR PROPAGANDA ARACI

“Karanlık zamanlarda politik müzik” başlığına değinen Sosyolog Nazlı Buket Yazıcı da, egemenlerin zaman zaman politik müziğin bir propaganda aracı olarak kullandığını kaydetti. Yazıcı şöyle devam etti: “Egemenler politik müziği çoğu zaman halklar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanırken aynı zamanda kendi propagandasını yaparak halka ulaşmaya çalışıyor. Ama devrimci politik müzik bundan çok farklıdır. Her dönem toplumun yaşadığı baskı, sürgün ve isyanları anlatır. Devrimci müzik bir yerde acı ve hüznü anlatırken, aynı zamanda topluma bir umut aşılayarak bir başkaldırıyı da örgütleyebilir. Ezilenler için genelde politik müzik bir propaganda aracıdır ve  müziği yaşama tutunmak için sarılıyorlar. Baskı dönemlerinde  devlet  zor aygıtını kullanarak  bütün muhalif sanatçıları  sürgüne gönderdi.12 Eylül darbesinden sonra sürgüne giden bütün sanatçılar memleket hasreti hüzünlü ve topluma umutsuzluk aşılayan  teması işledi. Çünkü örgütleri dağıtılmış  ama politik bir geçmişleri vardı. Darbeyle sonrası bir umutsuzluk yaşıyorlardı. Ama 90'larda  geldiğimizde kitlelere biraz daha umut var eden aşılayan bir yerde. Örneğin  Ahmet Kaya'nın  çıkardığı 'Baş kaldırıyorum' şarkısı 12 Eylül'de yaşananlara ilişkin  bir yüzleşmeyi getirerek önemli bir direnişi örgütledi. Kürt müziği üzerindeki baskılara karşı bir tavır sergileyerek Kürtçe müzik yapmak  istediğini söyledi. Bu çıkışı sonrası sürgün edildi ve aslına Türkiye'de Kürt müziğin üzerinde de  bir kırılma yaşanmasına neden oldu. Çünkü Kürtçe müzik hala yasak ve baskı altında. Ama Kürtçe albüm yapmak demek bir halkın müziğini kültürünü yaşatmaktır. O karanlık zamanlarda toplumun yaşadığı acılarını müzikle yansıtmak ve halka öncülük etmektir. Bu yüzden müzik aslında kendi çağını zamanın ruhunu da yansıtır ışık tutar" ifadelerini kullandı.

KÜRT MÜZİĞİNDE SAPMA

Sanatçı Arif Adalı ise Kürt müziğinin çok fazla dışsal baskıya maruz kaldığını belirterek, Kürt müziğinin kendini politik olarak tanımlamada yetersiz kaldığını söyledi. Kürtçe müziğin içeriğin yanı sıra ideolojik, kadın özgürlükçü, komünal ve ekolojik paradigma temelinde olması gerektiğini aktaran Adalı, “Aksi halde bu bir Kürt müziğinde bir  kısırlaşmaya  neden oluyor. Yozlaşma ve çürümeye yol açar. Kürt müziği devrim niteliğini kaybetti. Nedeni ise ideolojik söylem ve sanat arasındaki kopukluktur. Politik Kürt sanatçısı kendini buna göre nasıl tanımladığı önemli” dedi.

Panel konuşmaların ardından soru cevap şeklinde sona erdi.