'Herkes Heyecanlanır Sanmıştım’ sergisi duygulara odaklanıyor

img

İSTANBUL - Akademisyen Nazım Hikmet Richard Dikbaş'ın altıncı kişisel sergisi olan ve duygulara odaklanan “Herkes Heyecanlanır Sanmıştım” sergisi ziyaretçileriyle buluşmaya devam ediyor.

 
Akademisyen ve sanatçı Nazım Hikmet Richard Dikbaş'ın altıncı sergisi olan "Herkes Heyecanlanır Sanmıştım" sergisi 12 Ocak'ta İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Kıraathane Edebiyat Evi’nde açıldı. Umut, umutsuzluk, heyecan ve heyecansızlık gibi konulara odaklanan sergi, 16 Şubat'a kadar sürecek. Karikatür çizimleri iki odada sergileniyor. Bir odada tek tek karikatürlerin “konuştuğu” çizimler yer alıyor. Diğer odada ise çizimlerin bir araya getirilerek oluşturulan el broşürü yer alıyor. 
 
AKLINA GELENLERİ ÇİZDİ
 
Sergiye ve çalışmalarına dair konuşan Dikbaş, her an aklına gelenleri not aldığını ve sürekli resim yaptığını belirtti. Dikbaş, "Çalışırken, toplantılarda, otobüste... Aklıma gelen fikirleri not alıyorum. Yatıp artık uyuyacağım, o an aklıma bir fikir gelirse kalkıp not alıyorum. Bu hep böyle devam etti. Ama bir sergi vesilesi olmadı. Kıraathane’deki bu mekan güzel bir mekan ve aynı zamanda edebiyatla ilişkili olduğu için sergiye uygun bir mekan olarak gördüm" dedi. 
 
Dikbaş, serginin ismini, karikatürde çizdiği insan ve hayvanların konuşmalarından seçtiğini belirtti. Dikbaş, "Mevcut sergimin isminde açıklayıcı bir tavır, net bir şey yok. ‘Acaba ne demek istiyor?’ sorusu akla geliyor. Bence burada bir heves var. Mesela güzel bir parça dinledik ve heyecanlandık. Burada bazen insan şöyle düşünür, ‘Bunu mutlaka herkes sever.’ Bu türden şeyleri de arkadaşlarımıza tavsiye ederiz. İşte bunun birinci anlamı oradaki durumdur. Daha birebir veya iki kişi arasında, yakın olan insanlar arasındaki bir his” diye belirtti.  
 
Akademisyen Nazım Hikmet Richard Dikbaş
 
‘HEYECANLANMAYI BİLMEYEN SÜKUNETİ BİLMEZ’
 
Sergi ismiyle heyecan ve heyecansızlık haline de dikkat çekmek istediğini belirten Dikbaş, "Diğer ve daha geniş anlamı ise, geçen günlerde haber konusu oldu; insanların metrobüste toplu işe giderken fotoğraflarını çekmişler ve insanlar o fotoğrafta mutsuz görünüyorlar. Tabi bu o insanlara haksızlık olur. Kim bilir ne dertleri var? Ama böyle genel bir mutsuzluk hali var. Orayla doğrudan örtüşmezse de insanların hepsinde bir heyecan olduğunu ummak, hepsinin aslında heyecan duymaya temel bir isteği, talebi olduğunu düşünmek gerekiyor. Ama bakıyoruz bazı insanlar pek bir şeye heyecanlanmıyor. Onu da şöyle bağladım; heyecanlanmayı bilmeyen, sakin kalmayı ve sükûneti de bilmez. Bana göre ikisinin de bir arada olması lazım. Tabi ki bu sergi tek bir yere bağlanacak, tek bir anlama gelecek şekilde değil; okuyanların, izleyenlerin ve bakanların zihninde bir yaratıcılık süreci başlatacak şekilde birden çok anlama gelebilmesidir. Bu anlamda sergi, sadece bir başlangıca vesile olacaktır" diye konuştu. 
 
SERGİDEKİ KONULAR 
 
İngilizce ve Türkçe bir çok edebi eser okuduğunu ve sergideki eserlerinin edebiyatla ilişkilerinin olduğunu dile getiren Dikbaş, eserlerinin çizgi romanla da ilişkisi olduğunu söyledi. Dikbaş, “Sık sık da Türkçe edebiyatın beni etkileyen yazarlarını aklımdan geçiriyorum. Tabi bu doğrudan bir etkilenme değil, neticede bu başka bir tarz. Belki edebiyattan etkilendiği kadar, karikatürden etkilenen bir tarz. Ama mesela Sevim Burak için yazmış olduğum kısa bir hikaye vardı. Dolayısıyla yazarların sergi üzerinde bir etkisi olduğu doğrudur diyebilirim” ifadelerini kullandı. 
 
Dikbaş, sergide çeşitli konulara yer verildiğine işaret ederek, "Resimleri asarken, üzerine düşündüğümü bildiğim ancak bu kadar sık çizdiğimin de farkında olmadığım bazı konular öbeklenmiş. Mesela rüyalar, yaşlanmak, uzaylılar gibi. Uzaylılar konusu komik olmaya çok müsait bir konu. Uzaylılar hakkında kolayca hayal gücümüzü çalıştırabileceğimiz ve bu vesileyle kendimizle ilgili de bir şeyler söyleyebileceğimiz bir konu. Yaşlanmak da hepimizin başına gelen konulardan biridir. Bütün bunlardan hareketle hep aslında anlamaya çalıştığım şey; biz nasıl düşünüyoruz, etrafımızda olup biteni nasıl gözlemliyoruz. Bizim bütün düşüncelerimizi belirleyen ana hatları kırmamız ve kesmemiz, yeni, yaratıcı ve farklı bir düşünce oluşturmamız nasıl mümkün? Bunun da tabi ki yolları var. Örneğin gülmek, her zaman bunun bir yoludur. Bir şey yaratmak, çizmek de bunun bir yoludur. Bu sergi de öyle bir yol” dedi. 
 
MA / Ömer İbrahimoğlu