Erdoğmuş: Barış ve demokrasi mücadelesi Kürtlerin omuzlarına yüklenmemeli 2025-04-22 09:12:46 ANKARA - Siyasetçi-yazar Abdülbaki Erdoğmuş, barış ve demokrasi mücadelesinin yalnızca Kürtlerin omuzlarına yüklenmemesi gerektiğini belirterek, "Bu sürecin somut adımlarla desteklenmesi gerekiyor" dedi.  Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat’ta açıkladığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın yankıları sürüyor. Siyasetçi-yazar Abdülbaki Erdoğmuş, Abdullah Öcalan'ın çağrısı ve buna karşı atılması gereken adımları değerlendirdi.    Erdoğmuş, barış ve demokrasi mücadelesinin yalnızca Kürt halkının omuzlarına yüklenemeyeceğini belirterek, “PKK’nin silahlı mücadeleyi sonlandırması gerçekten çok kıymetli bir adımdır. Ancak bu süreçte oluşabilecek tereddütlerin giderilmesi ve kamuoyunun sağlıklı bir şekilde bilgilendirilmesi için devletin daha fazla açıklama yapmasına ihtiyaç vardır. Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla birlikte, öncelikle bu çağrının gereğini yerine getirmesi beklenen çeşitli birimlerin sürece yanıt vermesi büyük önem taşıyor. Artık bu sürecin somut adımlarla desteklenmesi gerekiyor. Özellikle uzun yıllardır cezaevlerinde bulunanlar ya da dağda olanlar için somut adımların atılması gündeme gelmelidir” dedi.    'BU SÜREÇ 2015'E BENZEMEZ'   Erdoğmuş, Kürt sorunun çözümü noktasındaki yeni tartışmaların Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla birlikte sonuç alacağını belirterek, "2015 süreci, iktidarın esas olarak halka bir tezgah kurmasıydı. Süreç, tezgah bağlamında ve çevresinde yürüyordu, bu yüzden sonuç alması mümkün değildi. Sonuçlar, iktidarın planladığı şekilde ortaya çıktı ve süreç sonrası Kürt siyasetçileri, hatta süreçte rol alanlar cezalandırıldı. Fakat bu sefer çok farklı bir süreç var ve bunu diğer süreçle ilişkilendirmemek gerektiğini düşünüyorum. Ortada benzerlik yok. Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla birlikte bir sonuç alındı” ifadelerini kullandı.    ‘TUTSAKLAR SERBEST KALMALI'   İlk iş olarak devletin yapması gerekenin cezaevinde bulunan tutsakları serbest bırakması olduğuna da dikkat çeken Erdoğmuş, “Bizim beklentimiz, cezaevindeki, sürgündeki ve yurtdışına giden insanların yeniden özgürlüklerine kavuşmasıdır. Eğer bu yapılmazsa, bu süreç fazla anlam ifade etmez. Buna biz barış süreci diyemeyiz. Barış olması için tarafların en azından rahat bir ortama kavuşturulması gerekiyor. Yani çocukları cezaevinde olan ailelere 'gelin barışın' diyebilir misiniz? Kiminle barışacaklar, neyle barışacaklar? Barış, onların çocuklarıyla kucaklaşması ile mümkündür. Dolayısıyla bu sürecin en önemli yanı cezaevindeki tutukluların serbest kalmasıdır. Bu yapılmazsa, zihinlerde ve kafalarda daha fazla sorunlar, sorgulamalar, huzursuzluklar ve iç tartışmalar yoğunlaşacaktır. Bu hem iki taraf için de sıkıntılı bir sürece yol açabilir ve toplumda güvensizlik artabilir” dedi.   ‘EŞİTLİK VE HUKUK GÜVENCESİ ŞART’       Türkiye'de Kürtlerin esas olarak talep ettiği şeyin eşitlik ve hukuk güvencesi olduğunu ifade eden Erdoğmuş, “Bu konuda henüz bir adım atılmış değil. Kürt kimliği hukuk güvencesine alınmadığı sürece böyle bir eşitlikten bahsetmek mümkün değildir. Türkiye bu konuda direnmeye devam ediyor ve direneceğe de benziyor. Türkiye, bu mücadelesinde devlet olarak büyük kayıplara uğramasına rağmen, Kürtlerle birlikte Türklerin de demokrasi, hukuk, özgürlüklerden mahrum bir şekilde yaşamalarına rağmen hiçbir adım atılmamaktadır. Yani Kürtler hak ve hürriyetlerini kullanmasın diye, aslında Türkler de demokrasi ve hukuk güvencesi alamıyor. Bu açmazın aşılması gerekiyor. Türkiye demokrasiye direnmeye devam ediyor ve demokrasiye direndikçe sadece Kürtler kaybetmiyor, Türkler de kaybediyor. Demokrasi ve hukuk mücadelesi, hak ve hürriyet mücadelesi toplumun bilinçleşmesiyle mümkündür. Bu mücadeleyi Kürtler de, Türkler de yapmak zorundadır” diye belirtti.   'KÜRT VE TÜRK BİRLİKTE MÜCADELE ETMELİ'   Erdoğmuş, toplumda genel bir yanlış anlamanın oluştuğunu da belirterek şöyle devam etti: “20. yüzyılın en önemli mücadelelerinden biri olan sosyalist mücadele, Türkiye'de Kürtlerin omuzlarına yüklenmişti. Bugün, evet, PKK silah bırakıyor, silahlı mücadele son buluyor. Ama gördüğüm kadarıyla Kürtlere yeni bir rol biçiliyor; bu sefer de 'barış ve demokrasi' mücadelesi Kürtlerin omuzlarına yüklenmek isteniyor. Bunu doğru bulmuyorum. Demokrasi ve barışa sadece Kürtlerin ihtiyacı yok, en az Kürtler kadar Türklerin de bu ihtiyacı var. Bu nedenle, bu yükümlülüğü ve sorumluluğu Kürtler açısından son derece ağır buluyorum. Bu yüzden Türkler de Kürtler de birlikte mücadele etmelidir.”   MA / Melik Varol