Çevre mitingine katılım çağrısı: Direniş meşrudur 2025-11-13 09:18:56   DÊRSIM - Dêrsim Doğa, Yaşam ve Çevre Platformu tarafından 16 Kasım’da düzenlenecek olan mitinge katılım çağrısında bulunan ekolojist Yusuf Topçu, talana karşı yapılacak buluşmaya herkesi ses vermeye çağırdı.    Dêrsim Doğa, Yaşam ve Çevre Platformu, Dêrsim doğasının Güneş Enerji Sistemler (GES) Hidroelektrik Elektrik Santralleri (HES) ve maden ocakları ile yok edilmek istenmesine karşı  “Talana ve ranta geçit vermeyeceğiz, biz kazanacağız, yaşam kazanacak” şiarıyla 16 Kasım’da Seyit Rıza Meydanı’nda çevre mitingi düzenleyecek.    Doğa talanına karşı yapılacak mitinge ilişkin konuşan Munzur Çevre Derneği Dêrsim Temsilcisi Yusuf Topçu, herkesi yapılacak çevre mitingine katılıp talana karşı ses vermeye çağırdı.   Dêrsim’in geçmişten bu yana farklı saldırılara maruz kaldığını söyleyen Topçu, Dêrsim’de doğaya karşı yapılan saldırıların tarihsel boyutunu göz ardı etmeden bakmak gerektiğini vurguladı.    ‘90’LI YILLARDAKİ POLİTİKA SÜRÜYOR’    Topçu, “90'lı yıllarda herkesin de bildiği gibi korkunç bir göç ettirme başladı. Zorla göç, zorla sürgün, köy yakmalar, orman yakmaları nedeniyle birçok köy insanı dışarıda ve yersiz, yurtsuz kaldı. Bu şartlarda o dönemde doğamız, insanımız, dilimiz, kültürümüz topyekun bir katliamla karşı karşıya kalmıştı. Ve Dêrsim'in büyük bir çoğunluğu metropol kentlere ve yurt dışına zorunlu olarak göç etmiştir. Ancak 2000'li yılların başlarından itibaren Dêrsim’liler yeniden Dêrsim’i yeşertmek, tahrip edilen doğasını, yok edilen coğrafyasını, köylerini yeniden imar edebilmek için geri döndü. Tekrardan kendi köylerini, kendi yerlerini atalarından kalma topraklarını yeşertmeye, imar etmeye başladılar. Ancak bugün doğamıza karşı bir saldırı varsa bu 90'lı yıllardaki devlet politikasının bir devamıdır” dedi.   ‘SALDIRILARA KARŞI DİRENİŞ MEŞRUDUR’   Dêrsim’in dört tarafının maden şirketleri tarafından projelendirilip ruhsatlandırıldığını ifade eden Topçu, 100'ün üzerinde ruhsatlandırmanın söz konusu olduğunu belirtti. Bunların en dikkat çekici olanların Bağır ve Hel Dağı olduğunu söyleyen Topçu, “Bu taraftan Ovacık Birman’lardır, Kızılçayır’dır. Cevizlidere’dir, Geyiksuyu, Sin köyü, Otlubahçer, Aliboğazı barajı ve Sekasur’dur. Buna benzer irili ufaklı birçok proje ile maden şirketlerinin doğamıza, toprağımıza saldırısı söz konusudur” diye belirtti. Dêrsim’in geçmişte olduğu gibi bugün de direnenlerin kenti olduğunu söyleyen Topçu, doğa talanına karşı direnişinde meşru olduğunu söyledi. Topçu, “Nerede bir işgal varsa, nerede bir saldırı varsa direnişle mücadele de meşrudur. Bu yapılan saldırılar karşısında doğamıza sahip çıkacağız” diye konuştu.    Dêrsim’in, Yukarı Fırat havzasının tamamen su kaynaklarının olduğu bir bölge olduğunu belirten Topçu, “Buralarda maden faaliyetlerinin oluşuyla birlikte korkunç bir zehirlenme olacaktır ve sularımız yok olacaktır. Bunun Bergama'da örneğini gördük. Türkiye'nin birçok yerinde siyanür ayrıştırma, altın madeni müdahalesi sonucu çölleştiğini, vadilerin ve suların yok olduğunu, toprağın zehirlendiğini gördük. Dêrsim’de doğaya yapılan saldırıya karşı doğayı savunmak için kararlıyız” ifadelerini kullandı.    ‘MADEN ŞİRKETLEREİNİ İZİN VERMEYECEĞİZ’   Hiçbir maden şirketini buraya sokmayacaklarını söyleyen Topçu, “Munzur havzasının, Yukarı Fırat Havzası’nın kimse tarafından kirletmesine müsaade etmeyeceğiz. Bilindiği üzere Keban Barajı’da 1970'li yıllarda tutulmaya başladı. Dêrsim'in büyük bir ovası su altında kaldı. O dönemde Demirel’in, ‘biz buraları turizme açacağız. Buralar bolluk olacak, bereket olacak’  gibi yalanları biz o tarihten biliyoruz. Bugün Keban Barajı'nın etrafına baktığımızda tamamen bir çölleşme görülüyor ve koca bir tarih, koca bir hafızayı yok ettiler” diye konuştu.   MİTİNGE ÇAĞRI   Topçu sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin değil şirketlerin enerji ihtiyacı var. Buradaki temel amaç şirketleri zenginleştirmektir. Halkın ne GES'e ne de barajlara ihtiyacı yok. Aliboğazı'na yapılan barajı kesinlikle istemiyoruz. Dêrsim'in enerjiye ihtiyacı yoktur. Kamunun da enerjiye ihtiyacı yoktur. Tamamen şirketlerin zenginleşmesine yönelik izlenen bir politikadır. Biz de bütün bu olumsuzluklara karşı, doğamızın talanına karşı 16 Kasım'da yapacağımız mitingin çalışmalarını yürütüyoruz. Güçlü bir ses olabilmek için tüm Dêrsim'lileri, tüm doğa severleri, tüm yaşam severleri, yaşam savunucularını 16 Kasım'daki mitingimize destek vermeye çağırıyoruz. Coşkun bir su gibi seslerimizi birleştirip bu düzene, sisteme, talana karşı ‘Dur’ demek için 16 Kasım'da herkesi mitingde buluşmaya çağırıyoruz.”    MA / Şirvan Şilan Çil