Tutsakların tahliyelerinin engellenmesi Meclis gündeminde 2025-11-17 17:26:52 ANKARA - Tahliyeleri engellenen tutsaklara dikkat çeken DEM Partili Sabahat Erdoğan Sarıtaş, tutsaklara baş eğdirilmeye çalışıldığını ancak baş eğmediklerini belirterek, “İradeleri duvardan daha güçlüdür” dedi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sêrt Milletvekili Sabahat Erdoğan Sarıtaş, Meclis'te Sêrt genelinde yaşanan sorun ve ihlaller yanı sıra cezaevinde tutsakların yaşadığı ihlallere değindi.    Sêrt’ halkının kuraklık, yoksulluk ve işsizlik ile sınandığını paylaşan Sabahat Erdoğan Sarıtaş, derelerinin kurutulduğunu da aktardı. Botan Vadisi ve Besta bölgelerine de dikkat çeken Sabahat Erdoğan Sarıtaş, buralarda ormanların kesildiğini kaydetti. Sabahat Erdoğan Sarıtaş, “Bir yanda emeğinin karşılığını alamayan çiftçiler, bir yanda hastane kapısında bekleyen yurttaşlar, bir yanda okulsuz kalan çocuklar… Evet, bugün Siirt’in karşı karşıya olduğu tablo maalesef budur” dedi.   ‘BETON İLE KUŞATILDI’   İktidarın rant odaklı politikalar güttüğünü ve bu politikalar nedeniyle Sêrt’in adım adım kurutulduğunu belirten Sabahat Erdoğan Sarıtaş, “Botan Vadisi, sadece Siirt’in değil, bütün Mezopotamya’nın kalbidir. Tarih, kültür ve doğa burada iç içe geçmiştir. Ama ne yazık ki yıllardır Botan Vadisi ve çevresi barajlarla, HES’lerle, betonla kuşatılmış durumdadır. Rant uğruna yaptıkları barajlar Siirt’in hiçbir derdine derman olmadı. Tam tersine, tarımı bitirdi, iklimi bozdu, kuraklığı hızlandırdı” diye kaydetti.   ‘BARAJLAR ÖLÜM SAÇIYOR’   Botan Vadisi Milli Parkı içinde balıkların toplu bir şekilde ölmeye başladığını da aktaran Sabahat Erdoğan Sarıtaş, “Ilısu Baraj gölü altındaki bölgede binlerce balık ölü bulundu. Bu ölümler su kirliliğinden mi, oksijen yetersizliğinden mi, yoksa zehirli deşarjlardan mı kaynaklanıyor, bilmiyoruz! Çünkü ne bir şeffaf inceleme var ne de halka bilgi veriliyor. Planlanan onlarca baraj projesi tamamlandığında, Siirt’in vadileri, mikroklimaları, köyleri, tarım arazileri geri dönülmez biçimde tahrip olacak. Doğanın dengesi, insanların yaşamı, kadim köylerin belleği bu beton setlerin altında kalacak” ifadelerini kullandı.   ‘MİKS ÇAYI DA YOK EDİLİYOR!’   Pervari’deki Beğendik Beldesi’nde yapılmak istenen Beşik Regülatörü ve HES projesinin yanı sıra kırma-eleme-yıkama tesisi ve beton santraliyle birlikte Miks Çayı’nın da yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını belirten Sabahat Erdoğan Sarıtaş, “Halk kaygılı, çünkü haklı. Bu projeler yalnızca suyun akışını değil, yaşamın akışını da durduracak. Ekosistemi, toprağı, iklimi geri dönülmez biçimde değiştirecek. Bu nedenle bu projeler derhal durdurulmalı, bağımsız bilim insanlarının katıldığı çevresel etki araştırmaları yapılmalıdır” dedi.   ‘DOKTOR YOK’   Sêrt’de sağlık hakkının da gasp edildiğini belirten Sabahat Erdoğan Sarıtaş, “Uzun süreli ve ağır bir hastalık olan kanser tedavisi ve ameliyatı yapılamıyor. Bazı branşlarda doktor yok. Siirt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde geçtiğimiz eylülde 10 uzman hekim istifa etti. Dahiliyeden cerrahiye, çocuk hastalıklarından beyin cerrahisine kadar… Hastane neredeyse boşaldı. Bu da halkın sağlık hizmetlerine ulaşımını neredeyse felç etti. Zaten hali hazırda aylar sonraya randevu alabilen yurttaş bu kez de buna benzer sorunlar nedeniyle uzun saatler hastane koridorlarında beklemek zorunda. Kente atanan hekimler zorunlu görev süresini doldurur doldurmaz tayin istiyor. Çünkü koşullar kötü, altyapı ve ekipman yetersiz ve ne yazık ki hekimler ağır iş yükü altında eziliyor. Bundan dolayı ya tayin isteyor ya da istifa ediyor. Sonuç itibariyle hekimler Siirt’i terk ediyor” diye kaydetti.   ‘İŞSİZLİK TÜRKİYE ORTALAMASININ ÜSTÜNDE’   Kentte işsizlik oranının Türkiye ortalamasının çok üstünde olduğuna vurgu yapan Sabahat Erdoğan Sarıtaş, “Siirt Üniversitesi mezunları dahi kendi şehirlerinde iş bulamıyor; her yıl yüzlerce genç başka illere göç ediyor. Bu göç, sadece ekonomik bir sonuç değil; kentin kültürel hafızasının, emeğinin, geleceğinin kaybı anlamına geliyor. Her çocuğun ulaşabileceği mesafede, nitelikli kamu okulları kurulmalıdır. Öğretmen açığı derhal kapatılmalı, tüm öğretmenler güvenceli kadrolara alınmalıdır. Anadilinde eğitim hakkı anayasal güvence altına alınmalıdır. Bunları yapmak bu kadar zor olmamalı. Bir ayağımız uzay çağında diyoruz ancak şu tabloya bakıldığında taş devrinde desek daha yerinde olur” diye kaydetti.   ‘HAVALİMANI KAPATILDI’   Sabahat Erdoğan Sarıtaş, kentin havalimanın da kapatıldığını ve 18 Uçak’a kadar da uçuşlarının olmayacağını ifade etti. Sabahat Erdoğan Sarıtaş, “Siirt’te 1998’den beri bir havaalanı var ancak hala bu havaalanından sağlıklı bir ulaşım ağı sağlanabilmiş değil. Şunu çok açık söyleyelim ki Siirt havaalanının alana ihtiyacı var. Çünkü mevcut yerinin coğrafi koşulları bir hava alanı için uygun değil. Bunu bir türlü dinletemedik. Aslında onlar da bunu biliyor ancak işin içinde rant olunca hal de böyle oluyor” ifadelerini kullandı.   KEYFİ ŞEKİLDE ERTELENİYOR   Cezaevindeki kadın tutsaklara yönelik şiddete de değinen Sabahat Erdoğan Sarıtaş, “İnfazlar keyfi şekilde erteleniyor. Kendini mahkemelerin yerine koyan İdare Gözlem Kurullarının, pratikleri tamamen keyfi ve hukuk dışıdır. Aynı zamanda iki yüzlülüktür çünkü, Adalet Bakanı, her defasında İdare Gözlem Kurullarının bağımsız olduğunu ifade ediyor. Ancak özellikle Sincan Cezaevi yönetimi bu durumun aksini uyguluyor. Cezaevi müdüresi ne diyor ‘ Ben onu bunu bilmem, önüme gelen yazılı talimatı uyguluyorum’ bu durumda Adalet Bakanı’nın çıkıp tutarlı bir açıklama yapması gerekmektedir. Sayın bakana soruyoruz, bu kurullara yazılı talimatları kim gönderiyor, hani bağımsızdı? Tutsaklar tarafından gönderilen şikâyet dilekçesi, bakanlık tarafından cezaevinde kusur yok denilerek geri gönderiliyor. Peki, infazların bu şekilde ertelenmesi kusur değil midir?” diye sordu.   TEPKİ GÖSTERDİ   Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutsakları ziyaret ettiğini paylaşan Sabahat Erdoğan Sarıtaş, “Semin Demirdağ 34 yıldır cezaevinde 4 yıldır tahliyesi keyfi bir şekilde erteleniyor. Nedime Yaklav 33 yıldır cezaevinde 3 yılda 7 defa ertelendi. Melike Göksu’nun 3 defadır infazı erteleniyor. Hicran Binici 32 yıldır tutuklu, 2 yıldır tahliye erteleniyor. Elif Çetinbaş 11 yıldır tutuklu, 1 içinde 3 kere tahliyesi ertelendi. Şimdi hal böyle olunca bu tutsaklar artık kurula çıkmanın bir anlam ifade etmediğini, kurulun zaten talimatla hareket ettiğini belirtiyor.   BAŞ EĞMEYECEKLER   Konu elbette sadece Sincan Cezaevi ile sınırlı değil, bugün Türkiye cezaevlerindeki bütün siyasi tutsaklar bu işkence ile karşı karşıyadır. İktidar aklı, yıllardır cezaevinde kalmış insanları ve özellikle kadınları ‘pişmanlık göstermedi’, ‘örgütsel tutumunu sürdürdü’ gibi soyut gerekçelerle baş eğdirebileceğini düşünüyor. Bu insanlar bu akla baş eğmiş olsaydı bu kadar yıldır cezaevlerinde kalmazdı, siz daha bunu anlamadınız mı? Şunu açıkça ifade etmek isterim ki; cezaevlerindeki bu hukuk dışı uygulamalar er ya da geç bunu yapanların karşısına hukuki yollardan çıkacaktır. Kadınlar içerde de olsa dışarda olsa özgürlük mücadelesini sürdürecektir. Bunun önüne koymak istediğiniz engeller yıllardır bu yolda yürüyen kadınların önünde bir set değildir olamayacak da.     İRADELERİ DAHA GÜÇLÜ   Hiçbir duvar kadınların iradesinden güçlü değildir, hiçbir kurul kararı kadınları mücadele azminden kararlı değildir, hiçbir insanlık dışı uygulama kadınların onurundan güçlü değildir. Biz dışarda olan kadınlar her koşulda tutsak edilen kadın yoldaşlarımızın sesi olmaya, kadından korkan erkek egemen sistemin insanlık dışı uygulamalarını teşhir etmeye devam edeceğiz. Bir yıldan fazladır devam eden ve bütün topluma yeni bir soluk, yeni bir yaşam modeli sunan Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin ruhu da özgürlüğü, barışı ve demokrasiyi esas alıyor. Dolayısıyla bizlerin de pusulası ve yol haritası bu temel esaslar üzerine kurulu olacaktır.”