Tutsak kadınlar: İmralı’daki irademizin özgürlüğünü gerçekleştirelim

img
ANKARA - Nisêbîn’de yasaklar döneminde tutuklanan Dilan Aslan ve Fatma Aslan, “Abdullah Öcalan’a özgürlük” kampanyasının tarihi bir öneme sahip olduğunu belirterek, “İmralı’da tutsak olan irademizin özgürlüğünü gerçekleştirelim” diye kaydetti. 
 
Kürt sorununda tutarsız siyasetiyle “Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur” söyleminden “Kürt sorunu yoktur, çözdük, bitti” söylemine gelen AKP, iktidarı boyunca sürdürdüğü savaş siyasetini çözümün tarihi bir dönemece geldiği 2015 yılında topyekûn hale getirdi. AKP iktidarının PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet heyeti arasında İmralı Adası’nda kurulan müzakere masasını devirerek devreye koyduğu savaş konseptine karşı Kürtler, soykırım operasyonlarına karşı 10 Ağustos 2015’te özyönetim ilan etti. 
 
Halkın özyönetim taleplerine karşı ilan ettiği sokağa çıkma yasaklarıyla binlerce insanın ölümüne neden olan AKP, kentleri yakıp yıktı, on binlerce insanı yerinden etti. AKP’nin savaş konseptine karşı özyönetim ilan edilen Mêrdîn’in Nisêbîn (Nusaybin) ilçesinde halka yönelik saldırılarda sendrom yaşayan AKP, yerle bir ettiği kentin enkazı üzerine astığı Türk bayraklarıyla dünya savaşlarından işgal manzaralarını aratmadı. 
 
Nisêbîn ilçesinde halkın tahliye edildiği 26 Mayıs 2016’da işkenceyle gözaltına alınan Fatma Aslan ve Dilan Aslan, 31 Mayıs’ta çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. 14 yaşında tutuklanan Fatma Aslan’a, “devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” iddiasıyla 20 6 ay hapis cezası verildi. 19 yaşında tutuklanan Dilan Aslan’a ise, yargılandığı dava kapsamında “devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” ve “adam öldürme” iddiasıyla 30 yıl hapis cezası verildi. 
 
Nisêbîn’de özyönetim sürecinde tutuklanan Fatma ve Dilan Aslan, tutuldukları Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde AKP iktidarının savaş konseptinden derinleştirilen özel savaş politikalarına soruları yanıtladı. 
 
Nisêbîn’de gözaltına alındığınız süreçte neler yaşadınız? Bu süreçte yaşadıklarınız ve tanıklıklarınız sizde nasıl bir etki bıraktı?
 
Ben 14 yaşımdayken bu yaşadıklarım, Kürt düşmanlığının ne kadar büyük olduğunu, kendi topraklarımızda özgürlüğünüzü nasıl kaybettiğimizi, nasıl katledildiğimizi, sömürüldüğümüzü görmek en büyük tanıklıklarımdır.
 
Fatma Aslan: Bireyi olduğum toplumun kültürüne sahip çıkmanın bedeli olarak tutuklandım. 2016 senesinde, yani çocuk yaşta gözaltına alındığımda, beş gün boyunca nezarethanede tutuldum. Sanırım çocuk olarak 17, toplamda ise 50’den fazla kişiydik. İlk gün, bir okulun bodrum katında ters kelepçe ile kafalarımıza takılan çuvalla saatlerce işkence gördük. Götürüldüğümüz spor salonunda, polis aracında bu işkence sürekli devam ediyordu. Resmi olarak gözaltına alındığımızda; 17 çocuk arkadaşımla çocuk şubeye götürüldük. Orada da soğuk suyla duş yaptırmaktan, çıplak aramaya kadar birçok fiziki-psikolojik şiddet ve işkenceye maruz kaldık. Tüm bu işkenceler, bırakalım çocuk yaşta birine, normal birinin insan olarak psikolojisine etki bırakmaması, etkilenmemesi mümkün değildir. Elbette bu durum çocuk yaştaki bireylerde daha büyük etkiye sebep oluyor. Ben 14 yaşımdayken bu yaşadıklarım, Kürt düşmanlığının ne kadar büyük olduğunu, kendi topraklarımızda özgürlüğünüzü nasıl kaybettiğimizi, nasıl katledildiğimizi, sömürüldüğümüzü görmek en büyük tanıklıklarımdır. Bu bende özgürlüğümüz, toprağımız ve varlığımız için, ‘Savaşmaya mecburuz’ kararlılığını gösterdi.
 
Dilan Aslan: 26 Mayıs 2016 tarihinde Nisêbîn’de jandarma tarafından gözaltına alınıp, bir gün boyunca işkence altında kaldık. Önce TEM’e, daha sonrasında da çocuk şubeye götürüldük. Her yolculuğa çıkarılırken bize ‘Ölürüm Türkiyem’ ve ‘Mehter Marşı’ gibi parçalar son ses açılarak dinletildi. Hatta eşlik etmemiz için de işkence yapıldı. Hem TEM’de hem de çocuk şubede doktor muayenesinde taciz edilip, çıplak aramaya maruz kaldım. Dört günlük gözaltı sonrasında tutuklandık.
 
Çok genç yaşta, hatta resmi tanımlamalara göre çocuk yaşta iken tutuklandınız. Böylesi bir yaşta, cezaevi gibi insan yaşamına dair her şeyden izole tutulan bir alanda neler yaşadınız? Baskılar nelerdi? Buna karşı nasıl bir duruş sergilediniz?
 
Fatma Aslan: Bu gerçeklikler doğrultusunda, her yönde sömürülen bir halkın çocuğu, çocukları olmak, devlet tarafından kabul edilmez. Devlet ancak Kürtlüğünü, varlığını inkâr ettiğin oranda kabul eder. Gözaltı sonrasında Nisêbîn Devlet Hastanesi’ne götürüldük. Orada savcı ve hakim karşısına çıkartılarak tutuklandık. İlk olarak Mardin Cezaevi’ne götürüldük. 15 gün sonra beş arkadaşımla birlikte Tarsus’a sürgün edildim. Orada 7 ay gibi bir süre kaldıktan sonra Hatay’a sürgün edildim. Dört arkadaşımla birlikte sürgün edilmiştik. Beşimiz de Nusaybin davasında tutuklanmıştık. Hatay Cezaevi’ndeki hak ihlalleri uygulamaları, o zaman çok gündem olmuştu. Ben de arkadaşlarımla beraber birebir bu sürecin tanığı ve yaşayanıyız. Bir yıl orada tutuldum. Girişte bizi çıplak arama ile karşıladılar. Başlangıç gidişatın habercisiydi: ayakta sayım, askerlerin sözlü-küfürlü tacizine kadar çok şey uygulandı. Yani çocuk cezaevinden daha çok, çocuk işkencehanesiydi. 
 
Her gün ya bir işkence yaşıyor ya da şahit oluyorduk. Birebir detaylarına giremeyeceğim ama bize yaşatılan bu zulüm, işkence, bizde yansımasını direniş olarak doğuruyordu. Çocuktuk, çoğu zaman, çoğu şeye anlam veremiyorduk. Öfkeleniyor, yapılanları kabul etmiyor, ama yöntem olarak nasıl yaklaşacağımızı da bilemiyorduk. Yine de çocuk halimizle bazen bize uygulananlara kayıtsız kalarak, ki gücümüz yetmiyordu, bazen ise cevap vererek karşı çıkıyorduk. Greve girdik. Bazen ayakta sayıma karşı onlarca erkek gardiyanla geldiklerinde, o zaman yanımızda olan arkadaşlarımız sürgün olmuş, iki kişi kalmıştık. Oturduğumuz yere ya da kalorifere kenetleniyorduk. Tek sıra askeri nizama karşı protesto amaçlı spor alanına, havalandırma veya benzeri etkinliklere çıkmıyorduk. Pencereleri, kafes misali olan ‘Kutu kafes’ diyebileceğimiz bir koğuşta 7/24 kalıyorduk. Özcesi, cezaevleri yani asıl adıyla zindanlar, söz konusu siyasiler, Kürtler hele de kadınlar olunca, her daim öğütücü rolünü oynamaya çalıştı. Ben özce yaşadıklarımın bir boyutunu paylaştım. Her anın direniş eksenli olmasının gerekliliğini bu süreçler ve bu gerçeklik ışığında çocuk yaşta öğrendim. Direniş ve mücadele ile her Kürt çocuğu gibi çok genç yaşta tanıştım. Çünkü bize yaşatılanalar, bunun önemini her saniye bize gösteriyordu. Oyunlarımız bile mücadele ile doluydu, Kürt çocuğu olarak oyunlarımız bile saldırıya karşı ‘Nasıl kendimi savunurum’ üzerineydi. Küçük yaşta kendimizi savunmayı öğrendik. Çünkü karşımızdaki devlet çocuk bile tanımazdı.
 
Özcesi, bu kadını yok sayan ve hor gören yaklaşıma, zihniyete karşı düşünce geliştirme, buna göre mücadele yürütünce direniş gelişiyor. 
 
Dilan Aslan: Genç kadın olarak yaşamın her alanında kısıtlamalara maruz kalıyoruz. Kadın olarak bize ‘bahşedilen’ evlerden biri de cezaevleridir. Bunu her yönü ile hissedebiliyorum. Gençlik döneminde kadın olarak sana seçenek sunulur, bunları seçmek zorunda bırakırsın. Bununla bağlantılı olarak, cezaevinde kadın, egemen zihniyetin daha fazla denetimindedir. Bu haliyle ‘ev’ aracılığı ile yozlaştırılarak ve farklı yöntemler kullanılarak kimliğinden soyutlanacaktır. Aslında kadın cezaevinde ideallerini oluşturmadan, düşüncelerine ulaşmadan ve tabi kendi kendini tanımadan ‘Bu yönlü bir çabası varsa’ daha avantajlı konumda oluyor. Fakat kadın olarak erkek egemen zihniyete maruz kaldığımız için kadın ortamında zorluklar da yaşıyoruz. Ama egemen zihniyetle direniş halinde olmak güç veriyor. Özcesi, bu kadını yok sayan ve hor gören yaklaşıma, zihniyete karşı düşünce geliştirme, buna göre mücadele yürütünce direniş gelişiyor. Etrafımdaki kadınların da katkıları olunca, daha güç alıyorum. 
 
Gençler toplumların gelecekleri olarak görülüyor. Bu nedenle her dönem iktidar ve sistemlerin gençlere özel yönelimleri oluyor. İktidarın Kürt gençleri başta olmak üzere gençlere yönelik politikalarını, özel yönelimlerini nasıl tanımlıyorsunuz, bu yönelimlerin temelinde neler var? 
 
Fatma Aslan: Elbette ki gençler toplumun geleceğidir. Hatta insanlığın dünyayı getirmiş olduğu durumu göz önünde bulundurursak, o vakit gençlik insanlık soyunun, dünya akıbetinin belirleyicisidir. Bunu hafife almamak lazım diye düşünüyorum. Ekolojik yıkımın S.O.S verdiği, tarihsel toplumun çürümeye maruz bırakıldığı bu devirde gençlik ufku kadar tayin edicidir. Özelde kendini, dünyayı, insanlığı düze çıkarma, anlamlaşma arayışındaki gençlik ruhu müthiş bir dinamizmdir. Dolayısıyla ve maalesef sistemler bu nedenle en çok gençliğe yönelir ve onu kendi sistemlerine yedeklemek ister. Küresel çapta ve tarihsel akışta bu realite hep geçerli olmuş, misal en çok bildiğimiz Nemrut/Dehaq metaforu var. Özelde gençlerin kanı-beyniyle beslenen bir Firavun timsali. Bugün bu metaforun bin bir haline tanıklık ediyoruz. Diğer yandan sistemin bu çarkına en çok kafa tutan, o cesaret ve düşünceyi yaratan ruh gençliktir. Var olana tabi olmadan önce, onu sorgulama yetkisini yakaladıktan sonra direnen, kafa tutan da yine gençliktir. Bu yüzden iktidarların dikta rejimlerinin temel hedefindeler. 
 
Dilan Aslan: Gençlik tanımı her daim, “toy, çaylak” vs. olarak bilinir ve yaklaşılır. Eski toplumlarda gördüğümüz de bu yönlüdür. Fakat, o dönemin özgünlüğü, iyi olanı, doğru olanı güzel olanı, öğretmeye yönelikken, bu durum, gençlere hükmetmeye dönüştü zamanla. Sistemlerin de ilk başta gençliği hedef almasının sebebi, ‘Toy’ olmasıdır. Kurdistan boyutunda bu daha etkilidir. Çünkü Kurdistan doğal toplum özelliklerini, kültürünü korumaya çalışan ve fazla yozlaşmayan coğrafyaya sahiptir.  
 
Kurdistan’da gençlere yönelik derinleştirilen özel savaş politikaları var. Özelde de son yıllarda uyuşturucu, fuhuş, ajanlaştırma gibi birçok uygulamadan söz etmek mümkün. Böylesi bir özel savaş politikası, toplumun tamamını nasıl etkiler?
 
Fatma Aslan: Açıkçası Türkiye gerçekliğinde bu durum içler acısı. Kırmızı bültenle arananların, Escobarların, çete başlarının ‘Teksas’a’ çevirdiği bir memleket tablosu var. Ben de bu insanların bu tabloya bakarken, neler hissettiğini merak ediyorum. Devletin, iktidarın mafyaya bulandığı, onun ‘Raconu’ ile halka hesap kestiği bir resimde, kaos kaçınılmazdır. Türkiye’nin batısında sistem mafyalaştırılırken, Kurdistan’da bu sistemin vahşeti başkadır. Çünkü birebir devlet eliyle, izni ile ya da göz yumması ile yürütülmektedir. Neden peki? Çünkü istenmeyen Kürtlük bilinci, Kürt varlığı olunca, inkara giden tüm yollar da mubah oluyor. Özelde Kurdistan’da yaşanan özgürlük direnişi, bu direnişin yaratmış olduğu demokratik-sosyalist etik ve politik insan, kendisi ile beraber Türkiye’nin dönüşümüne kaynaklık ediyor. Bu dönüşüm, bu toprakların ihtiyacı olan adalet ve barışın habercisidir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ideolojisi ile yaratmış olduğu özgürlük hareketinin direniş mücadelesi, Kürt halkında yeniden dirilişi yaratmıştır. 
 
Kürt halkı, bu dirilişe sımsıkı tutunmuştur. Özel savaş politikalarının amacı da Kürt halkının ve özgürlük hareketinin bağlarını kopartmaya yöneliktir. Kürt gençlerinin bu savaşın bire bir hedefinin olmasının sebebi, özgürlük hareketine yakın bulunmasındandır.
 
Kürt halkı, bu dirilişe sımsıkı tutunmuştur. Özel savaş politikalarının amacı da Kürt halkının ve özgürlük hareketinin bağlarını kopartmaya yöneliktir. Kürt gençlerinin bu savaşın bire bir hedefinin olmasının sebebi, özgürlük hareketine yakın bulunmasındandır. Bu sebeple gençlerin özgürlük hareketine olan yönelimini engellemek için onları uyuşturmaya çalışır. Bunu teknolojisinin bağlılıkları ile ‘3 S’ ile, eğitim ile, son zamanlarda gündemleşen tarikatlarla aile değerlerini, kültürünü, dilini kendine göre yorumlayarak, müzik sanatını kişiyi depresyona sokacak, toplumdan uzaklaştıracak, kendini yalnız ve hiç duygusuna sürükleyecek boyutta sunması ile gerçekleştiriyor. Bu politikaya, boyun eğen bir gençlik, özellikle Kürt genci yaratmak amaçlanıyor. Özel savaş yöntemlerinin hedefinde bu realite vardır. Bu savaş öncelikli olarak toplumun değerlerine yöneliktir. Gençlik, kadın, güven bağları bunların başındadır. Zira bu maneviyatın, bu değerlerin fuhuş-uyuşturucu-ajanlaştırma ile çürütüldüğü yerde, toplumsal çürümüşlük sonucunda geriye sadece enkaz yani ölü Kürt, ölü toplum kalır. 
 
Dilan Aslan: Elbette toplumu bu durum etkiler. Çünkü gençlere bir misyon düşüyor. Bahsi geçen yöntemlerle sistem, gençleri kendisine bağlıyor ve olmazsa olmazı yapıyor. Kurdistan’a ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi boyutta tecrit uygulanıyor. Uygulanan tecride karşılık bu yöntemlerle gençleri yozlaştırıp toplumdan uzaklaştırıyor. Bu politikalarla savaştığı zaman da ‘Terörist’ ilan ediyor gençleri. Ya da ‘Kaderine razı gençlik’ yaratıyor. Bunun da her türlü yöntemi var. Ama bir açığı da ‘Arabesk’ kültürünü yeniden canlandırması oldu. Müziği ile, yaşam tarzı ile, arabesk bir gençlik yaratıyor. Özcesi toplum, umudunun, geleceğinin elinden alınmasına razı gelip, izlemekle yetiniyor. 
 
Özel savaş yöntemleri ve politikası çok uzun süredir konuşulup, tartışılıyor. Peki buna karşı nasıl bir mücadele örgütlenmeli? 
 
Fatma Aslan: Öncelikli olarak, devletin özel savaş yöntemini çok ciddiye aldığını unutmamalıyız. Devlet tüm imkanlarını ‘İçeride-dışarıda’ bu uğurda seferber ediyor. Toplumu dizayn etmek, devletin kendi iktidarını sağlamlaştırması demektir. Dolayısıyla, medyasından spor alanına, eğitiminden tüm bürokrasi kurumlarına, hepsi bir kaide, kural tanımadan yürütülüyor. Bir taraftan dini-inancı kullanıyorlar. Diğer yandan kapitalist sistem tüm imkanlarını seferber ediyor. Hem zorun hem de iknanın yolunu kullanıyorlar. ‘Nasıl bir mücadele ve nasıl bir örgütlenmenin’ cevabı, öncelikli olarak nasıl yaşamalıdadır. Verili olan yaşam, mahkûm olduğumuz, kaderine yazıldığımız yaşam değildir. Yalan ve yanlışın sanal ve sahtekarlığın her şeyin maddiyatta, paraya dönüştüğü bir yaşamın içine doğmadık ki, iyiyi, güzeli tanımamış olalım. Abdullah Öcalan, ‘Verili olanı tersten okumalı ki, doğru olan elde edilsin’ diyordu. Velev ki doğruyu bulmakta güçlük çekiyoruz. O vakit, yalan ve yanlışı elemeyi bilmeliyiz. Yani mücadelenin ilk şartı bilinçlenmedir. Salt akıl yolu ile değil, zira sistem kendini mantık üzerine konumlandırmıştır. Dolayısıyla boşluk bırakmak istemez. 
 
Genç kadınların bilinçlenmesi, kendisine dayatılmak istenenleri bilmesi ve bu uğurda mücadele etmesi gerekir. Çünkü toplumsallığı oluşturan güç kadındadır. 
 
O vakit aklın yetmediğine sezgilerin gücü ön ayak olmalı. Bilinçlilik hali insanın harekete geçirir. Ve ikinci şartı örgütlülüğü yakalamak, yani toplumsal bilinci güçlendirmek, yanındaki insanları teker teker bilinçlendirmektir. İnsanlık tarihi, zora-zulme, özel savaşa direnmenin örnekleriyle doludur. Yeter ki yaratmak için önce kendimiz harekete geçelim. Yeter ki bu doğruya, güzele, iyiye inanalım. Bundan sonraki adımda ‘Ne yapmalı’ devreye girer, ki kendisi ile somut adımlar geliştirir. Anlamsız, boşluk, hiçlik yaşamayan insanımız, o vakit kendini unutmak için uyuşturucuya başvurmaz. İşsiz olduğu için ailesini katletmez. Kendi kimliği ile farkını ortaya koyduğu için, toplumdan alan yarattığı için sistemsel arayışları olmaz. Para, mal, mülk için kendini inkar etmez, ajanlaşma ve ihanet de olmaz. 
 
Dilan Aslan: Aslında toplumda gençlere dönük bir beklenti var. Gençlik bunun farkına varmalıdır. Özelde de Kurdistan gençliği her zaman bu beklentiye yanıt olmalıdır. Sistemin gençlere ‘özel’ yaklaştığını, her yönüyle hedef aldığını bilmesi gerekir. Genç kadınlar hem kadın olmaları hem de ulus kimlikleri nedeniyle hedef alınıyor. Kadın kimliği en açık hedef şekilde alınıyor. Başta kendi tarihini araştırıp, toplumsal kültürünü oluşturmakla birlikte, zaman geçirmelidir. Gençler, sanal medyanın tuzağından kurtulmalıdır. Çünkü bu platformun sanal bir kimlik yaratıp, yalnızlaştırdığını bilmek gerekiyor. Bu yüzden de genç kadınların bilinçlenmesi, kendisine dayatılmak istenenleri bilmesi ve bu uğurda mücadele etmesi gerekir. Çünkü toplumsallığı oluşturan güç kadındadır. 
 
Nisêbîn’de özyönetim tüm saldırılara rağmen bir haliyle vücut buldu. Bu saldırı altında kurulu, kolektif bir yaşam filizlendi. Nasıl bir deneyim açığa çıktı? 
 
Fatma Aslan: Tam da tüm bu nedenlerle yeni sistemin özellikle kirli savaşına karşı gelişen bir direniştir Nisêbîn. Kendi topraklarında inkâr edilen, var olmaya çalıştıkça devlet aygıtının tüm zorbalığına uğrayan bir halkın kendini savunma ve özgür kılma çabasıdır. Bu açıdan, Nisêbîn’de özyönetim süreci büyük bir heyecanla başlamıştı. Herkesin bir noktada buluştuğu güzel ve coşku dolu bir heyecan. Elbette bu heyecan içerisinde birçok duygu yer edinmişti. Korkunun, acının, sevincin bir arada buluştuğu ve en derinliklerinde kendini yaşatan duygulardı. Kürt halkının dirilişi, yaşadığı tüm acılardan ve o acıların haykırışlarından doğuyordu. Bu doğuş karanlığı aydınlatıyor, tarihten bu yana kanayan yaralarının kabuk bağlayacağına olan inancı büyütüyordu. 
 
Sesim halkımın sesi ile buluştuğunda; halkımın güçlülüğünü, iradesini bütün olduğu müddetçe her acının ve zorluğun üstesinde geleceğine olan inancım büyüdü.
 
Bir Kürt çocuğu olarak bu inancı ben de en derinde hissetmiş ve kendimi sürecin içinde bulmuştum. Sesim halkımın sesi ile buluştuğunda; halkımın güçlülüğünü, iradesini bütün olduğu müddetçe her acının ve zorluğun üstesinde geleceğine olan inancım büyüdü. Zor bir süreçti. Evet ancak o süreçte yaşanan tarihi direniş, tüm saldırılara, kirli politikalara karşı büyük bir cevaptı. Nisêbîn, Sûr, Cizîr ve diğer birçok alanda yaşanan tarihi direniş günleri, benim için, bizim için ‘Sonu muhteşem olacak’ günlerinin habercisiydi. O gün yaratılan bir çağrıydı. Bugün direniş dolu bir anı ve yarın gerçekleştirilecek bir hakikattir. Bu vesile ile yürek ve düşüncesini direniş ile bütünleştiren tüm şehitlerimizi anıyorum.
 
Dilan Aslan: Nisêbîn’de gençler hep ön planda olmak için çabalardı. Büyük bir emek verme isteği hakimdi. Her şeyi ile kolektif bir ruh vardı. Birlikte inşa etme isteği vardı. Aslında devletten, baskısından azade bir yaşam inşa etmek, bu inşayı daimileştirmek için tüm gençlerin toplandığını ve mücadele ettiğini gördüm. Bunun içindir ki yönelimler en sert şekilde oldu. Beni kabul etmeyen, kurmak istediğim yaşamı yıkmaya, tanklarla, panzerlerle üzerinden geçmek isteyen anlayışa, pratiğe karşı intikam vardı. 
 
Özel savaş politikalarının en derin şekilde yürütüldüğü İmralı Adası’ndan 35 aydır haber alınamıyor. Dünya çapında “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” kampanyası başlatıldı ve cezaevlerinde de yankısını buldu. İmralı Adası’nı nasıl tanımlıyorsunuz, siyasi tutsaklar ve halkların özgürlük talepleriyle yükselen bu kampanyayı nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
Fatma Aslan: Öncelikle tarihi bir gerçeklikle beraber, ilerleyen bir süreçten geçiyoruz. Bu tarihi süreç, dışarıda olduğu gibi zindanlar açısından da önemli bir yer tutmaktadır. Başlatılan kampanyaya siyasi tutsaklar açlık grevine güçlü bir direnişle katılmaktadır. Bu eylemi, kampanyayı selamlıyorum. Bu direniş tarihidir, aynı zamanda da yürütülen özel savaş politikalarına karşıdır. Bu halkın çocuklarıyız. Toplumumuz bize güzeli yüceltme, doğrunun peşinde gitme kabiliyeti verdi. Son nefesimize değin direnmeyi öğretti. Açlık grevleri de kültürün direnişten başka yol olmadığının, direnişin ancak ve ancak zaferi göğüsleyebileceğinin nişanesi ve sonucudur. En nihayetinde bu eylem sürecimiz; zora-zulme, soykırım kıskacına dur diyebilmek adına bir çağrıdır. Faşizm sürecinin bir mahareti olan şu günlerde, ‘Barış’ korkulan bir şey oldu. Bizim eylemimizi ise barışın yüceliğine laik olan, onu hak eden bu toplum için barışa cesaret edebilme çağrısıdır. İmralı’da 25 yıldır süren işkence sistemine, mutlak tecride karşı Kürt halkının haykırışı, bir bütündür. Bu işkence sisteminin sonlandırılması için direniyor, kendi kaderini tayin etmek hakkı için direniyor. 
 
İmralı’da tutsak olan irademizin özgürlüğünü gerçekleştirelim. Bu mücadele tarihi bir öneme sahiptir. Bu süreç, herkesin elini taşın altına koyması gereken bir süreçtir.
 
Sayın Öcalan Kürt halkının önderidir. Kürt halkının iradesi, muhatabı ve önderi dikkate alınarak ancak çözüme kavuşulur. Dünyada eşi benzeri olmayan İmralı sistemi küçümsenmemeli. Bunun etkisi çok büyüktür. Bir halkın iradesi tutsak edilmiştir. Tutsak tutulan irade tüm dünyayı, özel de Ortadoğu’yu kapsayan bir durumdur. Salt bir halkı değil. Bu nedenle İmralı’da eşi benzeri olmayan büyük bir mücadele, direniş söz konusu. Bu direnişe sahip çıkıp, yıllarca mücadelesini büyük azim ile sürdürdüğümüz direnişimizin haykırışını daha fazla büyütüp, İmralı’da tutsak olan irademizin özgürlüğünü gerçekleştirelim. Bu mücadele tarihi bir öneme sahiptir. Bu süreç, herkesin elini taşın altına koyması gereken bir süreçtir. Bu mücadele tüm soykırım savaşlarına, inkara karşıdır. Bu mücadele, ‘Êdî bes e’ haykırışının doruğa çıktığının göstergesidir. Bu direnişe herkesi davet etmek ve kendi üstüne düşen insani sorumluluğu yerine getirmesi için bir an önce harekete geçmesi için çağrıda bulunuyorum. Herkese başarılar diliyorum. 
 
Dilan Aslan: Kampanyanın başlaması ile bizlerden büyük heyecan oluştu. Aslında Türkiye’de anlık değişen gündemlerin dışına çıkıp, kendi gündemimizi oluşturmak bakımından çok anlamlı. Zindanda katılımın, yoğunlaşmasının, güçlü ve manevi yönü var. Her arkadaşımızın katılımı, emeği değerlidir. Umudumuz büyük. Önderimiz üzerindeki tecridin kalkması ve halkların refaha kavuşması an meselesi. Herkesi kampanyaya destek olmaya çağırıyorum. Tüm demokrat, aydın, gazeteci ve vicdan sahibi insanlara sesleniyor, ellerini taşın altına koymalarını istiyorum. Birlik olma zamanıdır. Zindanda büyük bir beklenti içinde olduğumuzu söyleyebilirim. Aslında herkesin geleceğinin belirleneceği bir yol olarak, görünmesi lazım ve bunun belki harekete geçireceği olur.”
 
MA / Dicle Müftüoğlu 

Diğer başlıklar

22:55 Sêwereg'te yaşanan kazada 1 kişi yaşamını yitirdi
22:51 Riha’da engelli bakım merkezinde yangın: 1 çocuk yaşamını yitirdi
20:34 Türkiye Kobanê’de çiftçilere ateş açtı
19:44 Kılıçdaroğlu'ndan CHP’nin İmralı kararına tepki: Tarihin doğru tarafında olmak cesaret ister
19:11 25 Kasım etkinliklerinde birlikte mücadele vurgusu
18:39 Tülay Hatimoğulları: Komisyon tarihi bir karar aldı
18:35 Kadınlar katledilmek istenen Yasemin D.'yi ziyaret etti
18:29 Kadın tutsakların çizimleri sanatseverlerle buluştu
18:19 Özel: Komisyonda aldığımız karardan dönmeyeceğiz
17:32 Şax’ta Kadın Yaşam merkezi açıldı
17:29 Ekmek, toprak, adalet mitingi: Ekolojik saldırıya karşı kendimizi korumak zorundayız
17:17 25 Kasım kapsamında medyanın dili tartışıldı
17:10 Halide Türkoğlu: Kadınlar barış ısrarını sürdürmeli
17:02 Ekoloji Kervanı Kuzey Ege'de
16:36 Amedspor maçında Jîna Emînî’nin koreografisi açıldı
16:22 Wan’da Burak Ercan kararı protesto edildi
15:43 Emekçiler bütçe taleplerini açıkladı
15:35 Şevket Epözdemir katledilişinin 32’nci yılında anıldı
15:30 KESK’ten bölge mitingi: Bütçe emeğe ve barışa ayrılmalı
15:23 Pervin Buldan'dan partilere: Çözümün gelişmesi için herkes elini taşın altına koymalı
15:01 Dêrsim Emek ve Demokrasi Platformu: Halkın iradesi derhal teslim edilmeli
14:52 İSKİ’den su tüketimi uyarısı
14:45 Kadınlara yönelik cezaevindeki şiddet tartışıldı
14:22 Hasta tutsakların tahliyesi talep edildi
14:09 Wan’da Çocuk Hakları Dayanışma Ağı kuruldu
14:02 Katledilen ve kaybedilen kadınlar için adalet istendi
13:57 Bakırhan: ‘Şununla oturmam’ diyenler barış istemiyor, bunu da bir yere not ettik!
13:31 Yeni Yol Grubu İmralı'ya gidecek heyete üye vermeyecek
13:09 Cumartesi Anneleri: 45 yıldır Hayrettin Eren’in nerede olduğunu soruyoruz
12:57 Abdullah Öcalan: Hukukun yeniden inşa edilmesi bir gerekliliktir
12:42 Bozkurt ve Akgül’ün taziyesine kitlesel ziyaret
12:37 Mansur Yavaş ve özel kalem müdürü hakkında soruşturma izni
12:31 DEM Parti Mersin’de gazetecilerle bir araya geldi
12:26 Bahis soruşturmasında 149 hakemin kariyeri sona erdi
12:25 Değer Artış Payı Uygulama Yönetmeliği değiştirildi
12:24 Tülay Hatimoğulları: Hiç kimsenin çözümden kaçma lüksü yoktur
12:11 Siyaset Bilimci Aksoyoğlu: CHP’nin tutsak edildiği bir siyaseti izledik
11:35 DBP: Çözüm iradesini yok saymak, barış ve eşitlik taleplerinin inkârdır
10:33 Mazlûm Ebdî’den MA’ya önemli değerlendirmeler
10:12 Komisyonun İmralı’ya gitme kararını gazeteler nasıl gördü?
09:55 Kaybeden Kürtler değil CHP olacak
09:49 Dêrsim Belediyesi’nde kayyımın 1 yılı: Bina ve arsalar satılığa çıkarıldı
09:44 Rojava Film Festivali’ne katılan Ott: Burası Ortadoğu’ya örnek olabilir
09:31 Amed sokakları: CHP çözüm istemiyor
09:27 TTB süreç için çalışmalar yapacak: Hekimler süreci desteklemeli
09:27 Semsûr'da depremzedeler oldukları yerde!
09:24 Bulancak Sanat Tiyatrosu, 38 yıldır sahnede
09:07 Şikayete rağmen çocuk istismarı davasında soruşturma tamamlanmıyor!
09:06 Yoksullaşmanın fotoğrafı: Kirasını ödemek için eşyalarını satıyorlar
09:04 KESK Wan’da bölge mitingi düzenliyor
09:04 Wan'da uyuşturucuya karşı ortak mücadele hattı kuruluyor
09:02 Filistinli kadınlar 'acıma' değil adalet istiyor
09:01 'Barış sürecinde hasta mahpusların tahliyesi sağlanmalı'
09:00 İmralı ziyaretinde hangi başlıklar masada olacak?
09:00 22 KASIM 2025 GÜNDEMİ
08:30 Belen'de 7 katlı binada yangın: 2 ölü
21/11/2025
22:56 İspanya’da 3 madenci göçük altında kaldı
22:53 Bütçe görüşmeleri: Agirî'de doktor yok, doğan çocuklar ölüyor
22:39 Humus’ta kaçırılan Alevi gençler katledildi
22:36 Bangladeş’in başkenti Dakka’da deprem
22:32 Mazlum Ebdî, Şêx Mani El Cerba ile bir araya geldi
22:29 Kayyımın TELE1'de 32 kişiyi işten çıkardığı iddiası
22:25 29 öğrenci zehirlenme şüphesiyle hastaneye kaldırıldı
22:01 AKP'den Hüseyin Yaman İmralı'ya gidecek
21:53 Böcek ailesinin kaldığı otelin sahibi ve çalışanı tutuklandı
21:51 Çiğdem Açlan'ın cenazesi köyünde toprağa verildi
21:44 Tülay Hatimoğulları: Kalıcı barışın tek yolu örgütlenmek
21:18 İsrail katlettiği Filistinli'nin cenazesini alıkoydu
21:15 'Sağlık hizmetlerinin 3'te 1'i özel sektöre devredilmiş durumda'
20:57 CHP PM üyesi Fırat: Parti yönetimimiz tarihsel bir hataya düşmüştür
20:24 Aynı firmanın ilaçlaması bir çocuğun ölümüne de neden olmuş
20:16 Şişli'de 25 kişi zehirlenme şüphesiyle hastaneye başvurdu
20:11 'Şüpheli kadın ve çocuk ölümleri aydınlatılsın'
20:06 Temel: CHP stratejik bir hata yapmıştır
19:44 Kadınlar, şartlı tahliyelerin engellenmesini protesto etti
19:35 Amed’de trafik kazası
19:29 Geçiş Hükümeti Reqa’yı Dêrazor’a bağlayan yolu kapattı
19:26 Zaxo Spor taraftarlarından Amedspor’a ziyaret
19:22 Pervin Buldan: Komisyonun İmralı kararıyla daha emin adımlarla yürüyeceğiz
18:47 223 işçinin eylemi devam ediyor
18:45 SRK inşaat, ajansımızı tehdit etti
18:38 ÖGB, Anadolu Üniversitesi öğrencilerine saldırdı
18:23 Murat Çepni: Öcalan’la görüşmek olmazsa olmazdır
18:21 TJA’dan fail Burak Ercan’ın beraat etmesine tepki
18:17 İmralı'ya dört kişilik heyet gidecek
18:12 Ahmet Faruk Ünsal: CHP büyük bir siyasi hata yaptı
18:07 İskender Bayhan: CHP'nin İmralı heyetinde olmaması ciddi bir eksikliktir
18:02 Wanlılar: CHP tarihi bir hata yaptı, kaybedecek
17:55 UNICEF: Ateşkese rağmen İsrail 72 çocuğu katletti
17:37 Bayındır: CHP toplumun sesine kulak vermedi
17:33 DEM Parti'den ilk açıklama: Görüşme kader niteliğinde, mesafeli yaklaşımlar üzüntü verici
17:24 SYKP Eş Genel Başkanı Titiz: CHP kararını gözden geçirsin
17:19 Tülay Hatimoğulları'ndan, hayatını kaybeden işçilerin ailelerine ziyaret
17:12 Bayındır'dan Göktayi ailesine taziye ziyareti
17:06 CHP’nin kararına tepki yağdı
17:01 YSP Eş Genel Sözcüsü: Kürt halkı bunu unutmayacak
16:59 CHP'nin İmralı kararının arkasında İmamoğlu mu var?
16:53 Komisyon'un hafta başında Abdullah Öcalan ile görüşmesi bekleniyor
16:45 İşkence ile katledilen çocuk işçi için yürüyüş
16:40 Komisyon Abdullah Öcalan ile görüşme kararı aldı
16:39 Eren Keskin: CHP’nin davranışı kabul edilemez
16:26 Komisyonda İmralı oylaması başladı
16:20 Agirî’de Sırrı Süreyya Önder Parkı açıldı
16:15 Gülistan Kılıç Koçyiğit: Kürt halkı not ediyor
Ahmet Şık: İmralı’ya gidilmeli, gerekirse Kandil’e gidilmeli
15:47 Bakırhan’dan CHP’ye: İktidar karşıtlığını çözüm karşıtlığına dönüştürmeye çalışıyor
15:45 CHP süreci sabote etmeyi sürdürüyor: Toplantıyı terk ettiler
15:35 Aydın: Karar hem Türkiye demokrasisi hem de CHP açısından sorunlara yol açar
14:28 CHP'li Emir: İmralı'ya temsilci göndermeyeceğiz
14:18 Meclis komisyonu İmralı ziyareti gündemiyle toplandı
14:11 Kadınlar devlet-erkek şiddetine karşı alanlarda
13:53 MHP’li Yıldız: İmralı’ya ben gideceğim
13:33 KESK’ten 22 Kasım mitingine çağrı
13:31 Özel: Demokratik siyasetin önünün açılmasını savunuyoruz
13:30 Kurtulmuş parti koordinatörleri ile bir araya geldi
13:29 İHD Çocuk Hak İhlali Raporu: Bir yılda en az 192 hak ihlali
13:28 Kadını katletmek isteyen fail tutuklandı
13:09 CHP’nin kurultayda oylanacak parti programında neler var?
13:04 Riha'nın Ape Melle'si son yolculuğuna uğurlandı
12:58 Uğur Kaymaz ve babası mezarları başında anıldı
12:26 Kurtulmuş partilerin koordinatörleriyle bir araya gelecek
12:20 Ankara Tiyatro Festivali başlıyor
11:39 İstanbul’da sahte reçete soruşturması
11:21 Netleşme zamanı
10:31 Katılımcı Bütçe programında Komisyon Süreci’ne geçildi
10:06 Çetin Lodi: Yazarlar barış taleplerini yükseltmeli
10:03 EMEP Genel Başkanı Aslan: Sosyalist partiler tabanlarını sürece hazırlamalı
09:57 Îlham Ehmed ajansımıza konuştu: Genel bir çözüme açığız, Türkiye ile ortak çıkarlarımız var
09:47 Türkiye Riknaddin'de neyi amaçlıyor?
09:38 Ceza hukukçusu Kanar: ‘Geçiş yasaları’ kapsamında köklü reformlar yapılmalı
09:34 DSİ’nin ‘işletmede’ dediği baraj 6 yıl sonra yapılmış
09:29 Asgari ücret yorumu: Kaşıkla verilip kepçeyle alınıyor
09:25 'Barışı kadınların söz ve karar gücüyle inşa edelim'
09:23 Helebcelilerin kimsesiz mezarlarına Mûş sahip çıkıyor
09:22 Uğur Kaymaz ve babası 21 yıl önce katledildi: Adalet için yeni mekanizmalar yaratılmalı
09:15 3 milyon insan köye dönüş için çözüm bekliyor
09:13 Irak ve Federe Kürdistan’da ‘kadın mücadele birliğine’ ihtiyaç var
09:11 Yusuf Karadaş: Enerji ve ticaret yolları yeni gerilimlere yol açacak
09:06 Selime Büyükgöze: Erkek şiddeti eşitlikle son bulabilir
09:02 Kış lastiği uygulaması başlıyor: Fiyatlar cep yakıyor
09:00 21 KASIM 2025 GÜNDEMİ
20/11/2025
23:54 Maduro’dan Karayip'ler için ‘ağır silah’ ve ‘füze’ talimatı
22:50 Edirne’de kadın cinayeti
22:21 Tecavüze uğrayan çocuk yoğun bakımda
22:11 DEM Partililerden MESEM tepkisi: Çocukları öldürüyor
21:34 Trump’tan Zelenski’ye Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sonlandırmak için taslak
21:19 Almanya’da Kürt Çocuk Korosu’na 'Entegrasyon' ödülü
21:13 Bina ilaçlamasında 7 kişi hastaneye kaldırıldı
21:07 Eğitim Bakanı’na tepki: Bir yılda bin 300 öğrenci gözaltına alındı
20:33 Rojin Kabaiş'in ağabeyi: Telefonun İspanya'ya gönderilmesi için dilekçe verdik
20:29 Amûdê, Şam ve Halep'te 25 Kasım etkinlikleri