İSTANBUL - Bağdat ve Ankara arasındaki "güvenlik mutabakatı" ile tüm Kürt kazanımlarının hedef alınacağına dikkati çeken Êzidî sosyolog Azad Barış, "KDP de bunda büyük bir rol oynuyor” dedi.
Türkiye'nin Federe Kurdistan Bölgesi topraklarına dönük saldırıları aralıksız bir şekilde devam ederken, aralarında gazetecilerin de olduğu çok sayıda kişi son aylarda hedef alındı. Silêmaniyê'de Özgür Basın çalışanları dönük saldırıda gazeteciler Gulistan Tara ve Hêro Bahadîn hayatını kaybetti. 4-5 Eylül'de yapılan iki ayrı saldırıda da 6 kişi yaşamını yitirdi.
Saldırıların arttığı bir dönemde Ankara ve Bağdat arasında 15 Ağustos’ta "güvenlik mutabakatı" adında bir anlaşma imzalandı. Anlaşmanın PKK'nin ilk silahlı eyleminin 40'ncı yıl dönümü olan 15 Ağustos tarihinde imzalanması dikkati çekti. Anlaşmayla, 2015'te Türkiye'nin üs kurduğu Başîka'da iki ülke arasındaki ortak eğitim ve koordinasyon merkezinin kurulmasına karar verildi. Başika, Êzidîler için önemli bir merkez. DAİŞ'in 2014'te gerçekleştirdiği saldırılar öncesi Başika, Êzidîlerin yoğun yaşadığı kentlerin başında geliyordu.
Êzidî sosyolog Azad Barış, Türkiye-Irak-KDP işbirliği ile son "güvenlik mutabakatını" değerlendirdi.
'PROJENİN İÇİNDE KDP DE VARDI'
DAİŞ’in Şengal’e dönük saldırılarını hatırlatan Barış, o dönem yaşananların Êzidîler için “soykırım” ve "mirina duyemîn (ikinci ölüm)" anlamına geldiğinin söyledi. Barış, Êzidîlere dönük fermanın yaşanmasının temel nedeninin “iç ihanet” olduğuna işaret ederek, KDP'nin rolüne değindi. Barış, "O katliam olmadan önce Barzani hanedanlığı, yani KDP’nin 12 bin peşmergesi Şengal’de bulunuyordu. En az onun kadar gizli istihbaratı ve polis gücü de vardı. Bir hafta öncesinden Êzidîlerin ellerinden kendilerini savunacakları her şey alınıyor. Êzidîleri çetelere yem olarak bırakıyorlar. Katliam günü bütün güçlerini geri çekiyor. Bunu ‘araştıracağız, soruşturacağız, yüzleşeceğiz’ dediler. Ama tam tersini yaptılar. 10 yıl geçti, Êzidîler halen çadır kentlerde yaşıyor. Bu katliama yol açan hiç kimse yargılanmadı. Yani bu projenin içinde KDP’nin kendisi vardı. Bu işin içinde Êzidîler koruması gereken KDP de vardı" ifadelerini kullandı.
Êzidîlere dönük katliamın “etnik temizlik projesi” olduğunu vurgulayan Barış, Şengal’in “Êzidîsizleştirilmek” istendiğini söyledi. Barış, "Ancak ne Barzani ne Erdoğan ne de Arap milliyetçileri bizi o topraklardan atamaz" dedi. Şengal'e dönük saldırılarla asıl hedefin Kuzey ve Doğu Suriye olduğuna dikkati çeken Barış, "Şu anda Musul nur topu gibi bir Arap şehri oldu. Bütün mesele buydu. IŞİD'in Musul’dan yola çıkarak Şengal’den geçmesi ve katliam yapmasının nedeni aslında bir yol temizliğiydi. Esas hedef Rojava idi. Çünkü Rojava’da petrol yatakları var. Günün sonunda Kobanê’ye gelindi. Bütün mesele burada yoğunlaştı. Çünkü Şengal’de yenildiler. Dolayısıyla Barzani ailesinin bu projenin bir parçasıdır. Barzani ailesinin ellerinde bizim kanımız var" şeklinde konuştu.
‘KDP ŞENGAL’İN ÖZERKLİĞİNİ ENGELLİYOR’
Êzidîlerin yaşananlardan sonra öz savunma temelinde özerk olmak istediklerini ifade eden Barış, söz konusu talebin Irak yasalarına da uygun olduğunu kaydetti. Barış, KDP'nin bunu engellemeye çalıştığını söyleyerek, "Özerkliği KDP ve peşmergeleri engelliyor. Eskiden kahraman olan peşmerge, katliamdan sonra korkak, kaçan, ihanetçi bir oldu. Şimdi burada evlerimizde asılı olan Melle Mustafa Barzani fotoğraflarını indirmeyip ne yapalım? Saldırı esnasında gitti PKK ile görüntüler verdiler. ‘Kürt birliğini kuralım’ dediler. Sonra da sonuçlanmamış, bitmemiş bir projenin finansörü oldu. Şu anda Şengal’e gönderilen her peşmerge Êzidîler tarafından düşman olarak görülüyor” diye konuştu.
‘GÜVENLİK MUTABAKATI' VE ÊZIDÎLER
Bağdat ile Ankara arasında imzalanan "güvenlik mutabakatı"nın Êzidîleri de yakından ilgilendirdiğini söyleyen Barış, anlaşmayla tüm Kürt kazanımlarının hedef aldığını kaydetti. Barış, birbiriyle anlaşamayan 4 devletin tek anlaştıkları noktanın Kürt kazanımları olduğunu dile getiren Barış, şunları söyledi: "İran’ın oluru olmadan bu antlaşmanın olması gelmesi mümkün değildir. 2020 yılında da yapılan bir anlaşma için 9 Ekim tarihi belirlenmişti. Burada da sembolik bir tarih seçildi. 9 Ekim’deki anlaşma da direkt Şengal’i ilgilendiren bir anlaşmaydı. Amaç bütün Êzidî güçleri oradan çıkarmak ve tekrar Irak merkezi hükümetine bırakmaktı. O anlaşmanın 140’ıncı maddesinden dolayı halen ihtilaflı belge olarak görülüyor. Bu iki anlaşma Irak merkezi hükümetinin isteği üzerine yapılan anlaşmalar değildir. Türkiye’nin dayattığı anlaşmalardır. Türkiye, diplomasi yerine sürekli bir savaş konsepti oluşturmaya çalışıyor."
‘ESAS MESELE KÜRT KAZANIMLARI’
Barış, söz konusu konseptin Irak'ın da işine geldiğini ve Türkiye'nin görüşmeler sürecinde vize serbestisi çıkardığını kaydetti. Barış, şöyle devam etti: "Ancak yine de Türkiye, bunun karşısında vize serbestisini çıkardı. Ama burada komik olan şey bir yaş sınırının olması. Bu vize serbestliğinden 15 yaş altı ile 50 üstü olanlar yararlanacak. Peki, dinamik olarak göç dalgasını yaratacaklar kimler, 20 üstü ve 50 yaş altıdır. Dolayısıyla içi boş bir şey bu madde. Türkiye aslında bir havuç veriyor. Ama Türkiye’nin esas meselesi Kürt kazanımlarıdır. Bunu da Barzani ailesi üzerinden yapıyorlar. Türkiye’nin askeri noktaları var. Örneğin Başika’da var. Başika, Êzidîlerin ilçesidir. O yüzden bu anlaşma Êzidîleri de etkileyecektir. Ama Türkiye, PKK’nin gelişimini engellemek için yaptığını söylüyor. Peki, Irak’ın egemenlik hakkı ne olacak? Bu ihlal ediliyor. Ama esas mesele dediğim gibi Kürt kazanımlarıdır ve KDP de bunda büyük bir rol oynuyor.”
MA / Ömer İbrahimoğlu