İZMİR - Savaş ve yoksulluk kıskacında göç konulu panelde konuşan EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Türkiye'nin 20 yıllık dış politikasının bölgede sürekli olarak yeni göçler yarattığını söyledi.
Emek Partisi (EMEP), “Savaş ve yoksulluk kıskacında göç ve birlikte mücadele olanakları” başlıklı sempozyumunu İzmir Türkan Saylan Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdi.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, emperyalistlerin Ortadoğu’da yeraltı kaynakları ve ticarete yön vermek için bölgeyi yeniden şekillendirdiğini dile getirdi. MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın HTŞ başkanı Colani ile görüşmesi sonrası Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da Şam’a gideceğinin gündeme geldiğini anımsatan Aslan, "Türkiye buradan bir zafer çıkarmaya çalışıyor. AB ve ABD'de de yine kendi diplomatik ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor ve Colani'nin başına konan ödülün kaldırılması da buna yönelik adımlardan. Suriye'nin bugünkü biçimiyle bir istikrara kavuşması çok mümkün değil. Tam tersine bugün sanki sular duruldu, çatışmalar olmuyormuş gibi ortaya çıkan görüntüler, önümüzdeki dönemde etnik ve mezhep çatışmalarının yeniden tetikleyeceği bir dönemin de içerisinde olduğunu gösteriyor. Burada Türkiye özellikle tek adam yönetimi onun etrafındaki gerici güçler Suriye'nin yeniden imarında inşaat sektöründe pay kapma ve taşeronluk yapmaya adaylar. Bunun çalışmalarını bunun diplomatik alt zeminli oluşturmaya çalışıyorlar. Erdoğan, İsrail’in Gazze, Lübnan ve Golan tepelerine dönük işgaline sessiz kaldığı gibi hükümet de İsrail ile ticarete devam ediyor” dedi.
AVRUPA’DA SURİYELİ İŞÇİ PANİĞİ
Açılış konuşmasının ardından “Göçün ikinci 10. yılına giderken, savaşın gölgesinde bir dünya uluslararası durum ve Türkiye” başlıklı ilk oturum yapıldı. Oturumda ilk olarak konuşan Evrensel Gazetesi yazarı Yücel Özdemir, mülteci düşmanlığında yeni bir aşamaya geçildiğini söyledi. Avrupa’da da Türkiye’dekine benzer bir şekilde mültecilerin bugüne kadar günah keçisi ilan edildiğine dikkati çeken Yücel, “Ancak 8 Aralık’tan bu yana Almanya'da ‘bu Suriyeliler giderse biz ne yaparız’ deniyor. Yaklaşık 1 milyon Suriyeli var bu Suriyelilerin büyük kısmının 500-600 binin bir işte çalıştığını resmi rakamlar ortaya koydu. Yani bugüne kadar yaratılan ‘göçmenler bizim ülkemizde sosyal yardımla geçiniyorlar’ algısının doğru olmadığı ortaya çıktı. Şimdi Suriyelileri ülkede tutmanın çabası içerisindeler. Şoven ve ulus devletin çıkarlarını koruma ekseni üzerinde sürdüren siyasetin bütün burjuva partileri açısından da aynı görüşte birleştiklerini görebiliyoruz. Aralarında ton farkı olsa bile özünde birleşmiş görünüyor” ifadelerini kullandı.
'SURİYE HALKLARI İÇİN RİSKLER DEVAM EDİYOR'
Daha sonra konuşan Erhan Keleşoğlu da HTŞ’nin elindeki Suriye açısından kısa vadede bir şey söylemenin mümkün olmadığını, halk açısından riskin devam ettiğini ifade etti. Türkiye başta olmak üzere herkeste “her şey bitti, sorunlar çözüldü” havasının estiğini kaydeden Keleşoğlu, "Suriye'deki tüm sorunlar olduğu gibi yerinde duruyor. Bunların çözülmesi için halkın geniş kesimlerinin siyasete katılmasına ihtiyaç var ve şu an belirsizlik hakim. Kaldı ki Suriye özelinde birçok dış gücün de Suriye siyasetine müdahil olduğu bir döneme yine şahitlik ediyoruz. Bu da tabii bölgede yaşayan halk açısından riskleri artırıyor. Suriye’de Esad'ın düşmesinden sonra mülteci Suriyelilerin memleketlerine dönüş yollarının açıldığı yönünde bir kampanya yürütüldü. Ancak orada istikrarlı bir yönetim kurulmadan gerek Türkiye'deki gerekse Avrupa'daki Suriyeli mültecilerin Suriye'ye dönüşü biraz zor. Kitlesel bir geri dönüş olmadığını gördükleri için şimdi önümüzdeki dönemde yeni bir istikrarsızlık dalgası yeni bir çatışma ve yine 100 binlerce insanın mülteci haline gelmesi riskini bağrında taşır” diye belirtti.
'DIŞ POLİTİKA YENİ GÖÇLER YARATACAK'
EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan ise Türkiye'nin dış politikasının temel olarak sürekli yeni göçler üretecek bir dış politika olduğuna işaret etti. Ortadoğu’da daha kötü koşullar oluşacağını ifade eden Bayhan, “Türkiye, Erdoğan iktidarı aslında bakarsanız bu coğrafyanın en büyük belası olan bir politikayı bize zafer ve başarı diye propaganda ediyor. Esad’ın gitmesi üzerinden bu coğrafyada daha fazla kan akıtacak bir siyaseti bize başarı olarak alkışlatıyor. Esad’ın yıkılması ve yeni dengeler ile bir süre bir durgunluk yaşayacağız. Bizim coğrafyamızda yaşayan halklar açısından bir gerçek var. Göç etmek çözüm değil. Yani biz bu yeniden paylaşım mücadelesinden, bu politikalardan göç ederek kurtulamayız. Bunlardan göç ederek kaçamayız. Çok açık bir biçimde tartışmak durumundayız” diye konuştu.
Sempozyum "Ekonomik Darboğazın İçerisinde 'En Alttakiler', Türkiye'de Mülteci İşçilerin Çalışma Koşulları ve Hayatta Kalma Deneyimleri" konulu ikinci ve "Bir Arada Yaşamak: Her Şeye Rağmen Birlikte Mücadele Edebilir Miyiz?" başlıklı üçüncü oturum ile devam etti.