ANKARA - İBB’ye dönük operasyon sonrası başlayan protestolara katıldıkları için tutuklanıp serbest bırakılan gazeteci Devin Asya Açıkelli ile Sosyalist Kadın Hareketi üyesi Sibel Göktaş, eylemlerin demokratik hak ve özgürlük mücadelesi olduğunu belirtti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) dönük 19 Mart’ta gerçekleştirilen operasyon ve belediye başkanlarının gözaltına alınmasıyla başlayan, tutuklamalar sonrası da devam eden protestolar gerekçesiyle yüzlerce kişi tutuklandı. 27 Mart’ta evlerine yapılan baskınla gözaltın alınan ve 28 Mart'ta çıkarıldıkları mahkemece tutuklanan gazeteci Devin Asya Açıkelli ile Sosyalist Kadın Hareketi üyesi Sibel Göktaş, avukatların itirazları sonucu 3 Nisan’da tahliye edildi.
Devin Asya Açıkelli ve Sibel Göktaş, eylemler, gözaltı ve tutuklamalara dair değerlendirmelerde bulundu.
GAZETECİLERE BASKI
Mesleki faaliyetleri nedeniyle evi basılıp tutuklanan gazeteci Devin Asya Açıkelli, basına dönük baskı veya gazetecilerin bu durumda ödemek zorunda kaldıkları bedellerin aslında halkın eylemlerinin ve halkın direnişinin bastırılmasının bir parçası olduğunu söyledi. Devin Asya, "Gazeteciler büyük toplumsal kalkışmalarda, büyük toplumsal gelişmelerde, büyük sosyal olaylarda anlık olarak çok kuvvetli bir yönlendirici güce sahip. Bunu olabildiğince bastırdığın taktirde aynı zamanda eylemleri de sindirmiş olursun. Gazeteciler açısından yeni bir gelişme değil. Çok uzun zamandır Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren insanların karşılaştığı, bildiği uygulamalar. Ama bu durum gazetecilerin bundan sonrasında da aynı mücadeleyi sürdüreceği gerçeğini değiştirmiyor” diye belirtti. Verilen mücadelenin demokratik hak ve özgürlük mücadelesi olduğunun altını çizen Devin Asya Açıkelli, en geniş halk birliğinin kurulması gerektiğini dile getirerek, ekledi: “Kürt illerinde belli belediyelere kayyım atandığında bunun önüne geçecek doğru tepkinin ülkenin tamamına aynı şekilde yayılamadığı bir gerçektir. İktidarın dünden beri mevcut sokakta oluşan potansiyeli ve halkın en geniş birliğini dağıtmak konusunda uyguladığı taktiği göğüslemek ve bunlarla alakalı niyeti açığa çıkarmak öncelikli görevimizdir."
‘KAYYIMLARA TEPKİLER YETERSİZDİ’
Kayyım politikalarına değinen Sibel Göktaş da, "Kürdistan’da atanan kayyumlara toplumsal kamuoyu ve muhalefet gerekli cevap verseydi, İmamoğlu tutuklanmazdı. İlk müdahale ne kadar kitlesel olursa, bir sonraki adımı devlette düşünmek zorunda kalırdı. Seçimlerinin meşruiyetinin olmadığı uzun zamandır bilinen bir şey. İnsanların sandığa attığı oyla, çıkan oyun aynı olmadığını biliyoruz. Oyların çalındığını biliyoruz. Kürdistan’da taşıma oyun olduğunu biliyoruz. Orada görevli polislerin, oraya ait olmayan insanların oy kullandığını biliyoruz. İlk kayyumda toplumsal, kitlesel ve muhalefet olarak da baktığımızda tepki verebilmiş olsaydık devamı gelmezdi. Wan’da hatırlıyorsanız; ilkinde geri adım attırıldı” ifadelerini kullandı.
‘DİRENİŞ ÖZGÜRLEŞTİRİYOR’
Kadınların mücadelede etkin bir rol oynadığını belirten Sibel Göktaş, şöyle devam etti: “Gençlik devlet için büyük bir tehlike oluşturuyor. Özellikle genç kadınların, aile baskısı içerisinde yaşama, aile kavramını sorgulama, eğitimle birlikte iş hayatında nereye kadar gideceğini görememe kısmı, baskı, cinayetler devletin de örgütlü bir şekilde buraya müdahale etmesinin sebeplerindendir. Kadınlar en ufak bir kıvılcımda çok ileriye gidebilir. Çünkü kaybedecek çok fazla şeyimiz olmuyor. En hor görülen kesimlerden biriyiz. İş gücüne bile dahil olabilmek için sistemin izin vermesi gerekiyor. Eğer sistem sana o alanı açarsa çalışabiliyorsun. Eğitim hayatına da birileri karar veriyor. Şiddeti görmüşsün, baskıyı görmüşsün, ötekileştirmeyi görmüşsün. Bu yüzden sokağın ve direnişin özgürleştirdiğini düşünüyorum.”