ANKARA - Tecridin ağırlaştırıldığı "kuyu tipi" cezaevlerinde 9 tutsağın açlık grevi eylemi devam ediyor. TAYAD ailelerinden Semiha Eyilik, "Tutsakların taleplerinin kabul olması için illa ölüm sınırına gelmeleri mi lazım?" diye sordu.
R, Y, S ve Yüksek Güvenlikli cezaevlerinin kapatılması, sevk uygulamasının son bulması, ağır hasta tutsakların serbest bırakılması ve sevk taleplerinin kabul edilmesi talebiyle 9 tutsak açlık grevi eyleminde. Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde Sercan Ahmet Arslan 183, Mulla Zincir 159, Serkan Onur Yılmaz 162 ve Ayberk Demirdöğen 42 gündür açlık grevinde. Sincan Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde Baki Can Işık 123, Mithat Öztürk 67, Hasan Ali Akgül ve Ali Aracı 62 gündür eylemlerini sürdürüyor. Tekirdağ'daki Çorlu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kalan Fikret Akar’ın başlattığı açlık grevi eylemi 22’nci gününde sürüyor. Öte yandan, tutsak Baki Can Işık’ın annesi Yurdagül Güneş, oğlunun taleplerine destek olmak amacıyla başlattığı açlık grevi eylemi 110’uncu gününe girdi.
Hükümlü Aileleri ile Dayanışma Derneği (TAYAD) ailelerinden Semiha Eyilik, kuyu tipi cezaevlerinin insanları imha etmeye yönelik inşa edildiğini söyledi.
‘ÖLÜMÜNE YOL AÇIYOR’
Semiha Eyilik, “İktidarlar ilk önce hapishanelere saldırıyor. Hapishanelere yönelik saldırılar, dışarıdaki saldırıların provası gibidir. Ne zaman hapishanelere ağır saldırılar oluyorsa, dışarıda da halka yönelik ağır saldırılar başlıyor. Halkın öncüleri olan devrimcilerin sesini kısmak istiyorlar. Kuyu tipi hapishaneler de bu baskı araçlarından biridir. Hasta tutsaklar cezaevlerinde katlediliyor. İktidar, F tipi cezaevlerinden sonuç alamadığını düşündüğü için kuyu tipi cezaevlerini hayata geçirdi. R tipi cezaevlerini ise, 'rehabilite edeceğiz' dedikleri hasta tutsaklar için yaptılar. Hasta tutsakları serbest bırakmak yerine, hapishanelerde tedavi etmeyi amaçladılar. Oralar da refakatçisiz hastayı yatağa kelepçeyle bağlayıp daha ağır koşullarda bırakıyorlar. Rehabilite etme amacıyla kurdukları cezaevleri, işkenceye dönüşerek içerideki hasta tutsakların öldürülmesine yol açıyor. S ve Y tipindeki cezaevlerini ise daha ağırlaştırılmış siyasi tutsakları ve 'terör' suçlularını koyacakları hapishaneler olarak inşa ettiler. 'Tehlikeli mahkum' statüsündeki kişilerin bu tür cezaevlerinde kalması gerektiğini düşünüyorlar. Fakat ‘tehlikeli mahkum’ statüsünün neye göre belirlendiği belli değil" diye konuştu.
‘İMHA ETMEYE YÖNELİK’
Kuyu tipi cezaevlerinin, insan yüzü görmemeye yönelik tecrit mimarisi ile yapıldığını ve hücrelerde havalandırma sisteminin bulunmadığını belirten Semiha Eyilik, “Bu hapishaneler üç katlı hapishaneler. S tipleri tutsaklar güneş görmeyecek şekilde inşa ediliyor. Güneş ve gökyüzünü görememelerinden kaynaklı kuyu tipi hapishaneler deniliyor. F tiplerinde havalandırmaya açılan bir kapı ve cam var. Yani hava alabiliyorsunuz. Ama S, R, Y tipi cezaevlerinde ve özellikle de Y tipinde cam yok. Olan camdan da parmağınızın bile geçmez ve dışarıdan sizi kimse göremez. Yağmurla temas edemezsiniz, dışarıdan nefes almanız daha sınırlıdır ve havalandırmaya çıkamıyorsunuz. Hücre içinde havalandırma yok ve bir başka yere götürülüp hava alabiliyorsunuz. Tutsakları imha etmeye dönük bir sistem olduğu için kuyu tipi olarak anılıyorlar. Tutsaklar kuyu tipi hapishanelerde kalmak istemiyor. Hangi suçu işliyor da ‘tehlikeli mahkum’ statüsüne alınıyor? Tutsakların taleplerinin kabul olması için illa ölüm sınırına gelmeleri mi lazım” diye sordu.