RIHA - Kürt özgürlük mücadelesinin Ali Çiçek ve arkadaşlarının mücadelesiyle bugünlere taşındığını belirten Ayşe Çiçek, “Ali o zamanlar, ‘Elbet bir gün barış olacak ama biz göremeyeceğiz’, ‘Bu sefer olacak’ diyordu. Dediği gibi de oldu” diye belirtti.
Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olan 12 Eylül 1980 askeri darbesinin hedeflerinden biri de Kürdistan İşçi Partisi (PKK) oldu. Darbeden iki yıl önce kurulan, imha ve inkar politikalarıyla kimliksizleştirilmeye çalışılan Kürtlerin kaderini değiştiren PKK’nin öncü kadroları tutuklanarak, ağır işkencelere maruz kaldı. Özellikle Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi, “işkence laboratuvarı” haline getirildi. Ancak cezaevi, tüm zulme rağmen Kürt hareketi açısından destanlaşan bir direniş mekanı haline geldi.
YARIM ASIR SÜREN MÜCADELE
Öncü kadrolardan Mazlum Doğan’ın bir Newroz günü yaktığı üç kibrit çöpüyle başlayan direniş, tarihin sayfalarına “Dörtler” olarak geçen Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin, Necmi Öner’in ateşiyle harlandı. 14 Temmuz 1982 tarihinde başlatılan "Büyük Ölüm Orucu" ile direniş süreci başka bir merhale evrildi. Kemal Pir, Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek öncülüğünde başlatılan eylemin 56'ncı gününde (7 Eylül) Kemal Pir ve Akif Yılmaz, 13 Eylül'de Hayri Durmuş ve 17 Eylül'de Ali Çiçek yaşamını yitirdi. Ancak Kürt halkının desteğini alarak gün be gün büyüyen PKK hareketi, 11 Temmuz 2025’e kadar varlığını sürdürerek, neredeyse yarım asırlık bir mücadele hareketi oldu.
Kemal Pir'in Stêrka Sor (Kızıl yıldız) diye hitap ettiği Ali Çiçek’in ablası Ayşe Çiçek ile hem kardeşinin direnişini hem de sürece dair konuştuk.
DİRENİŞİN STÊRKA SOR’U
Riha’nın Curnê Reş (Hilvan) ilçesine bağlı Kuskunlu Mahallesinin küçük bir mezrasında 1961 yılında dünyaya gözlerini açan Çiçek, 3 kardeşin en küçüğüydü. Lise öğrencisiyken bildiri dağıttığı gerekçesiyle tutuklanan ve iki ay cezaevinde kalan Çiçek, bu süreçte Kemal Pir ile tanıştı. 1979-1980 yılları arasında aktif olarak Curnê Reş ve Sêwereg (Siverek) mücadelesinde rol alan Çiçek, 12 Eylül Darbesi’nin hemen ardından tutuklanarak Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’ne götürüldü. Vahşete karşı direnişte yer alan Çiçek, tarihi eylem sonucunda 21 yaşında yaşamını yitirdi.
Kısacık yaşamına kocaman bir mücadeleyi sığdıran kardeşinin yaşına rağmen büyük bir iradeye sahip olduğunu belirten Ayşe Çiçek, bu iradenin ise Kürt hareketinin temeli haline geldiğini söyledi. Ayşe Çiçek, “Onun için parti her şeydi. O zamanlar çok umutsuz ve ona siyaseti bırakmasını söyledik. Ama hiçbir zaman bize kulak asmadı. O, bildiği yolda devam etti” dedi.
KÜRDİSTAN’A YAYILAN MÜCADELE
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum" çağrısıyla başlayan ve PKK’nin 11 Temmuz’daki silahları imha töreniyle devam eden sürece değinen Ayşe Çiçek, “Onlar bugünleri göremedi ama biz onlar sayesinde bu günlere geldik. Ali o zamanlar ‘elbet bir gün barış olacak ama biz göremeyeceğiz’ diyordu. Gerçekten de öyle oldu. Bu hareketi var eden onlardı. Onlar bu uğurda canını verdiler. Kürdistan’ın direği oldular. Önderlerinin yolundan hiç sapmadılar. Batman’ın bir köyünde başlayıp, Siverek ve Hilvan’da bu hareketi şekillendirdiler. Yokluk içerisinde varlığı yarattılar. Abdullah Öcalan yol gösterdi onlar da yaptı” diye belirtti.
Kardeşinin Kürtlerin adının dahi anılmadığı bir süreçte çalışmalarda yer aldığını söyleyen Ayşe Çiçek, şöyle devam etti: “Henüz küçük yaşlardaydı. Partiye tek bir laf ettirmiyordu. Babam bir gün Şêx Seîd’i örnek göstererek, 'O bile başaramadı siz mi başaracaksınız?' deyince Ali, ‘Baba biz daha büyüğünü yapacağız, bu sefer olacak' yanıtını verdi. Dediği gibi de oldu. Onlardan sonra parti çok büyüdü."
MA / Ceylan Şahinli