HABER MERKEZİ - Silemanî’de sürece dair düzenlenen forumda konuşan Mazlum Dinç, “umut hakkı” kararının uygulanması gerektiğini belirterek, “Atılması gereken ilk adım, parlamentonun süreci engelleyen yasaları değiştirmesidir” dedi.

 

Federe Kürdistan Bölgesi’nin Silemanî kentinde Ramada Salonu’nda Sharpress Medya Ajansı’na bağlı Kent Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen “Bir yılın ardından Türkiye’deki barış süreci nereye doğru gidiyor” başlıklı forum düzenleniyor. 

 

Sharpress Medya Ofisi Genel Müdürü Hawkar İzet tarafından yapılan açılış konuşmasında, süreç kapsamında Kürtlerin adımlar attığını ancak devletin söylenilen sözler dışında pratik bir adım atmadığını söyledi. 

 

Hawkar İzet, konuşmasının devamında şunları dile getirdi: “Özellikle de hukuk alanında, ‘umut hakkı’nın hayata geçirilmesi ve Türkiye’de keyfi olarak tutuklu bulunan Kürt siyasetçilerin serbest bırakılması gibi alanlarda henüz hiçbir adım atılmadı. Ancak girişimler hala devam ediyor. Süreçte küçük de olsa bir ilerleme kaydedilebileceğine dair umut var.”

 

Panelin ilk oturumunda konuşmacı olarak DEM Parti Şirnex Milletvekili Newroz Uysal, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın vasisi Mazlum Dinç ile CPT üyesi Kameran Osman yer aldı.

 

NEWROZ UYSAL: TECRİT SÜRÜYOR 

 

Sürecin önemine vurgu yapan Newroz Uysal konuşmasında, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından atılan adımlara rağmen tecridin devam ettiğini belirterek, “Siyasi ve hukuki zemini geliştirecek olan komisyon ve meclistir. Devlet gereken adımları atmıyor. Bu sürecin önündeki en büyük engel, İmralı tecridinin devam etmesidir. Sürecin ana muhatabı Önder Apo’dur. Tecrit devam ederse süreç nasıl ilerleyecek” diye sordu. 

 

Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğini söyleyen Newroz Uysal, “Bu süreç yalnızca Kürt ve Türk halkları için değil, tüm Ortadoğu halkları için tarihi bir öneme sahiptir” dedi.

 

Sürecin başarısının halkların ortak mücadelesine bağlı olduğunu söyleyen Newroz Uysal, “Umudumuz, herkesin demokratik bir toplum çatısı altında özgürce yaşayabileceği bir gelecek kurmaktır” ifadelerini kullandı.

 

MAZLUM DİNÇ: SÜRECİ ENGELLEYEN YASALAR DEĞİŞTİRİLMELİ 

 

Mazlum Dinç de yapılması gereken en önemli şeyin Abdullah Öcalan’a yönelik “umut hakkı” kararının hayata geçirilmesi olduğunu söyledi. Dinç, “Avrupa Birliği’nin bu hakkı uygulaması gerekiyor. Bilindiği gibi tecrit devam ediyor ve bunun hiçbir yasal dayanağı yok” dedi.

 

Abdullah Öcalan’ın attığı adımların tarihsel önemine dikkat çeken Dinç, “Bu adımlar yüzyıllık bir değişimi hedefliyor. Bölge halklarının özgürlük ve eşitlik haklarının elde edilmesi açısından çok değerlidir. Atılması gereken ilk adım, parlamentonun süreci engelleyen yasaları değiştirmesidir” dedi.

 

Sürecin yalnızca Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ı değil, tüm Ortadoğu’yu ve dünyayı etkileyeceğini vurgulayan Dinç, şöyle devam etti: “Tecrit karşısındaki sessizlik süreci zorlaştırıyor. Bu nedenle Sayın Öcalan’ın sürecin gerektirdiği adımları özgürce uygulayabilmesi için toplumun büyük bir mücadele yürütmesi gerekiyor. Sayın Öcalan için bugüne kadar olumlu hiçbir adım atılmadı. Tecride rağmen, Sayın Öcalan sürecin gereklerini yerine getirilmesi konusunda ısrar ediyor. Ancak Türkiye şu ana kadar hiçbir adım atmadı. Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü konusunda ısrarcı olur ve mücadeleyi hızlandırırsak, Sayın Öcalan yakında fiziki olarak özgür kalabilir.”

 

KAMERAN OSMAN: SALDIRILAR ARTTI

 

CPT üyesi Kameran Osman, “Bu süreç birçok etkili noktayı barındırıyor ve bölgedeki gelişmeleri doğrudan şekillendiriyor” dedi.

 

Kameran Osman, Türkiye’nin saldırı politikalarının bölge halkları üzerindeki etkilerine dair şu verileri paylaştı: “Sadece 2023 yılında 12 sivil yurttaş, 2024 yılında ise 35 sivil yurttaş şehit düştü veya yaralandı. Bu yıl Türkiye’nin İHA saldırılarından 6 yurttaş zarar gördü. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’nin saldırıları nedeniyle Kürdistan Bölgesi’ndeki 62 köy boşaltıldı. Saldırılardan etkilenen bin 190 köyden 183’ü tamamen terk edildi. 504 köyde ise halk topraklarında dolaşamıyor. Ancak barış sürecinin olumlu etkilerinden biri, turist sayısının artması ve turistik bölgelerde ekonomik faaliyetlerin yeniden başlaması oldu.”

 

Osman sözlerini şöyle sürdürdü: “Barış sürecinden önce bin 548 saldırı kaydedildi. Ancak sürecin ardından Türkiye, Kürdistan Bölgesi’ne yönelik bin 696 saldırı gerçekleştirdi. Yani önceki yıllara göre çok daha fazla saldırı yaşandı. Türk devleti 2017’den bu yana yeni bir helikopter üssü inşa edememişti, ancak barış sürecinden sonra bunu yapmaya çalışıyor. Ayrıca Kürdistan’dan kesilen ağaçlar traktörlerle Kuzey Kürdistan ve Türkiye’ye taşınıyor. En çok ağaç kesimi bu yıl yapıldı. Eğer barış süreci başarısız olursa, Türk devleti Güney Kürdistan’ın tüm sınırlarını kontrol altına alacaktır. Zaten bugün 30-40 kilometre derinliğe kadar girerek sınır içinde yeni sınırlar oluşturmuş durumda.”

 

Kürdistan Bölgesi yönetiminin de sürecin bir parçası olduğunu ancak sorumluluğunu yerine getirmediğini vurgulayan Osman, “Kürdistan Bölgesi, Türkiye’nin askeri güçlerini Güney Kürdistan’dan çekmesi için hiçbir adım atmıyor” dedi.

 

Osman, sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Şimdiye kadar Türk askerlerinin Güney topraklarından çekilmesini talep eden birçok kişi, Türkiye’nin konsolosluğu tarafından cezalandırıldı.”

 

Panel, soru-cevap bölümüyle sona erdi.