Kürt sorununun çözümü kapsamında kurulan Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'la görüşme kararı aldı. AKP, MHP ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nden (DEM Parti) 32 üyenin oyu ile kabul edilen karara, CHP, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), Saadet Partisi ve Gelecek Partisi ret oyu verdi. Oy çokluğuyla alınan kararın ardından dün AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman, MHP Genel Başkan Yardımcı Feti Yıldız ve DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit İmralı'ya gitti. 

 

CHP'nin Abdullah Öcalan'la görüşmeye reddederek, görüşme için üye vermemesi başta Kürt kamuoyu olmak üzere birçok çevrenin tepkisini çekti. CHP'nin kararına yönelik tepkilere işaret eden Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, "Her zamanki kolaycılık ve popülizmleri diye eleştirebiliriz. Eski ezberlerle devam etmeye çalışıyorlar; ama bildikleri deniz bitti aslında. Eskiden 'inkıtaları oynamak' denirdi, yani 'duraksamaları oynuyorlar.' Öcalan'ın yaklaşımıyla statükocuların kimyası bozulacak ve değişecek. Bunda ısrar etmenin bir anlamı yok. Kürt meselesinin her ele alınışını suçla ilişkilendirmek ve ardından hep bu paradigma içinden ideoloji ve siyaset üretmek artık sonuç veremeyecek. Koşullar ve milliyetçilik iklimi değişiyor" ifadelerini kullandı.

 

'ÖCALAN'LA GÖRÜŞME DOĞRU OLANDIR'

 

CHP'nin İmralı'ya gitmemesinin imajını zedeleyebileceğini belirten Öztürk, "Öcalan'ın açıklamaları ve belirleyiciliği olmasaydı süreç şimdiki aşamasına gelemezdi. Bunun görülmesi gerekiyor. Hiçbir iş kendi kendine olmuyor. Gerçekçi olacaksak durum böyle. Şimdiki aşamanın da yeterli olmadığını tespit ediyorsak yapılması gereken Öcalan'la görüşülerek barış ve demokrasi koşullarını geliştirmektir. CHP'de mevcut aşamanın yeterli olmadığını yorumunu yaparak, demokrasi yönünde ilerlenmesi gerektiğini söylüyordu. Demokrasi yönünde ilerlemek için de komisyonun belirlediği heyetin Öcalan'la görüşmesi doğru olandır. Barış toplumun bütün kesimlerini ilgilendiriyorsa, her kesimin temsiliyetini sağlayan partilerin de sürece aktif şekilde katılması gerekiyor" diye konuştu. 

 

'KÜRT MESELESİNE UZAK KALAMAZSINIZ' 

 

CHP'nin açıklamalarına işaret eden Öztürk, "Birinci partiyim ve yön tayin eden bir partiyim diyorsanız, Kürt meselesi gibi hayati bir konuya uzak kalamazsınız. Yön tayin eden parti sorunların üzerine gider ve sorunları çözmek üzere perspektifler geliştirir. Kürt meselesi yokmuş gibi davranmak iki yüz yıldır ve son elli yıldır sadece felaketler yarattı. Şimdi bu meselenin belli bir düzeyde konuşulduğu aşamada CHP'ye düşen bu zemini genişletmektir. Elbette ki CHP'nin iddialı oluşu ve yükselişi bu tutumdan olumsuz etkilenir. Kürt meselesinin varlığı doğal olarak zincirleme bir reaksiyon yaratır ve yaratmış durumda. Karşı karşıya kaldığımız realite bu zaten. Kürt meselesi varsa buna itiraz eden siyasal akımlar da olacaktır. O siyasal akımların temsilcileri olacaktır ve meselenin çözülmesi için harekete geçildiğinde o temsilcilerle görüşülmesi gerekir. Bahaneler üretilerek, kısa vadeli hesaplarla bundan kaçınmaya çalışmak doğru değil" diye belirtti. 

 

EHP olarak, Kürt sorununun çözümü için geçerli olan mevcut süreci "olumlu" bulduklarını belirten Öztürk, "Bu konumlanış yıllardır Kürt hareketinin ve barışı savunan bütün sosyalistlerin, olması gerektiğini söylediği bir tabloyu ifade eder. Daha önce de çatışmasızlık ve barış süreçleri oldu; ama bu süreç, diğerlerinin en ilerisi sayılabilir. Abdullah Öcalan'ın doğrudan süreci ele alıyor olması, MHP gibi milliyetçi bir partinin bu ilerleyişi kabul etmesi, sorunun çözümü için parlamentoda bir komisyonun kurulmuş olması önemli farklılıklar olarak kendini gösteriyor. Sonuçta anlaşmazlıklar her ne olursa olsun, bir aşamada barışın sağlanması için gerekli girişimlerin yapılması gerekir. AKP, daha önceki çözüm sürecinden çıkardığı dersler doğrultusunda siyasal anlamda güç kaybetmemek için barışa paralel olarak demokrasinin gelişimini engellemeye çalışacaktır; ama bu tarihsel akış bakımından mümkün değil. Tarih bir bütün olarak ilerler. Barışın sözüm ona tekniğini alıp felsefesini ve bütünsel etkisini bir kenarda bırakamazsınız. Daha önceki çözüm sürecinde Kürt hareketinin oy oranının yükselmesi; örgütlülüğünün artması; milletvekilliği, belediye başkanlıkları kazanması; kapsayıcı bir söyleminin ortaya çıkması gibi sonuçlar gelişmişse, yine öyle olacaktır. Aynı zamanda, Gezi direnişinin yaşandığını ve AKP'nin tek başına iktidar olabilmesi koşullarının ortadan kalktığını hatırlayabiliriz. Yeni tarih buna benzeyecektir. Barış yolunda atılan her adım, demokrasi için bir kazanım olacağından bu süreci olumlu buluyoruz" şeklinde konuştu. 

 

'İMRALI'YA GİTME KARARI YERİNDE BİR KARAR'

 

Kürt sorununun çözümü kapsamında Meclis'te kurulan komisyonun önemli olduğunu belirten Öztürk, "Herkesi dinleyen Komisyon, süreçte asıl değişiklikleri yaratan Öcalan'ı da dinlemelidir" dedi. 

 

İmralı'ya gitme kararının "yerinde" bir karar olduğunu belirten Öztürk, "Abdullah Öcalan'la görüşme Kürt hareketiyle, resmi kademelerin konumlanışında önemli bir aşamadır. Konu Öcalan'la birlikte tartışılıp değerlendirilecektir. Bu geri dönülemez ve bağlayıcı bir aşamaya gelmeyi sağlamak açısından çok önemli sayılmalı. Müzakerenin bağlayıcı olmasının önemini diğer süreçlere baktığımızda görebiliyoruz. Kürt halkı tarafı temsil edilmektedir ve bu temsil konumunda Öcalan bulunuyor. Sorunun ele alınmasındaki protokolün niteliği artık böyle belirlenmiş olacaktır" diye belirtti. 

 

MA / Ömer İbrahimoğlu