SEMSÛR – Abdullah Öcalan’ın sürece dair kadınlara ve gençlere güvendiğini ifade eden TJA’lı Sebahat Tuncel, “Devlete, AKP’ye değil, Kürtlere, Sayın Öcalan’a bakacağız” dedi.
Özgür Kadın Hareketi (TJA), Semsûr’da 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında panel düzenledi. Bir düğün salonunda gerçekleşen panele, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Meclisleri, sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinin kadın temsilcileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri katıldı. “Kadın öncülüğünde barışı ve demokratik toplumu kuruyoruz”, “Demokratik toplum inşasının öncüleri kadınlardır” pankartının yer aldığı panelde sık sık “Jin jiyan azadî” sloganı atıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan DEM Parti Semsûr İl Eşbaşkanı Gönül Şahin, barışın en çok talep edilen aynı zamanda en çok engellenen hak olduğunu ifade etti. Gönül Şahin, “Biz kadınlar örgütlü mücadelemizle barış ve demokratik toplumu kendi ellerimizle inşa edeceğiz. Savaş politikalarını reddediyor, barış istiyoruz. Kadınların özgürlük mücadelesi ile gerçek barışı biz kuracağız” dedi.
Panelde sunum yapan TJA’lı Sebahat Tuncel, Kürdistan ve Türkiye’de kadınların barış talebi ile güçlü bir şekilde sokağa çıktığını ifade ederek, barışın ekmek ve su kadar gerekli bir ihtiyaç olduğunu ifade etti. Önceki süreçten sonra oluşan baskı, saldırı ve şiddet ortamına değinen Sebahat Tuncel, bu süreçte sadece Kürtlerin değil, tüm toplumun esir haline getirilmeye çalışıldığını söyledi.
‘CHP’YE BASKILARI KABUL ETMEK MÜMKÜN DEĞİL’
Söz konusu baskı ortamında, belediyelere kayyım atandığını hatırlatan Sebahat Tuncel, CHP’li belediyelere yönelik operasyonu ve CHP İstanbul yönetimin mahkeme kararıyla görevden alınmasını eleştirdi. Sebahat Tuncel, “Kayyım sadece Kürtlere ilgili bir durum değil, buna itiraz etmemek tüm toplumu bu rejime mahkum etmek anlamına geliyor. Son gelinen aşamada CHP’liler kayyıma maruz kalmaya başladı. Biz 2015’te kayyım ve KHK’ler devreye girdiğinde ‘Bu sadece Kürtlerin meselesi değil, tüm Türkiye halklarının sorunudur’ dedik. Kayyım rejimine itiraz etmek herkesin görevidir. Tüm belediye başkanlarımız uydurma gerekçelerle gözaltına alınarak tutuklandı. O zaman Kılıçdaroğlu çıkarak ‘Biz dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyeceğiz’ dedi. Siz bir hukuksuzluğa ‘Evet’ dediğinizde o hukuksuzluğun yarın gelip sizi bulacağını düşünmeniz lazım. Kime yapılırsa yapılsın tepki göstereceğiz. Halkın iradesine müdahaleyi kabul etmek mümkün değil. Kayyım yönetimine derhal son verilmeli, kayyımlar görevden alınıp seçilmişler göreve geri gelmeli” ifadelerini kullandı.
Üyesi olduğu Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’nin de sürece dair temel taleplerinden birinin kayyımlar geri çekilmesi olduğunu belirten Sebahat Tuncel, “Barış mevzusu kadınlar açısından çok önemli. Sadece sıcak savaş değil, toplumsal olarak da erkek egemenlik de kadına karşı savaş açmış durumda. Kadınlar sokağa çıktığında ‘Başıma ne gelecek’ diye düşünmeden yaşayabilmeli. Barış denilen şey budur, sadece silahların susması değil. Ama silahların konuştuğu bir süreçte kadın bedeni, savaş alanı haline getiriliyor. Savaş demek, açlık, yoksulluk, yerinden edilmek demek. Savaş sadece can kaybı demek değil. Silahlar konuşmasın insanlar konuşsun. Bunun için de diyaloğa ihtiyaç var” diye konuştu.
‘SAYIN ÖCALAN KADINLARA GENÇLER GÜVENİYOR’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan sürece işaret eden Sebahat Tuncel, “KCK Eş Başkanı Besê Hozat öncülüğünde düzenlenen silah yakma töreninde ‘Demokratik siyaset yapmak istiyoruz’ denildi. Şimdi devletin yapması gereken şey, buna kapı aralaması. Erdoğan bu süreci tekrardan başkan olmak için kullanıyor olabilir; ama biz sahici bir barış istiyoruz. Devlete, AKP’ye değil, Kürtlere, Sayın Öcalan’a bakacağız. Devlet kendi iktidarını paylaşmak istemez elbette; ama hak verilmez alınır. Devletin topluma, eğitim, sağlık, güvenlik ve barış hakkını mücadele ederek kazanabiliriz. Aslında Sayın Öcalan da devlete değil, sizlere güveniyor. Kadınlara güveniyor, gençlere güveniyor. ‘Kadınlar gençler örgütlenebilirse bu devlet değişir’ diyor" şeklinde konuştu.
‘KOMİSYON ÖCALAN İLE GÖRÜŞMELİ’
Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun temel görevinin tarafları dinlemek olduğunu belirten Sebahat Tuncel, şöyle devam etti: “Komisyon devleti dinledi, ancak Kürt tarafını dinlemedi. Komisyonun Sayın Öcalan’la görüşmesi gerekiyor. İster İmralı’ya gider görüşür ister Sayın Öcalan gelip buna cevap verir. Sayın Öcalan ‘Silahlar değil, demokratik siyasetle bu sorunu çözeceğiz’ dedi. Siyasetin önünü açmak gerekiyor. Gerillalar, zindandakiler, Avrupa’dakiler gelip demokratik siyasete katılsın. Bunun önünün açılması lazım."
‘ROJAVA’YI TEHDİT OLARAK GÖRMEKTEN VAZGEÇİLMELİ’
İktidarın sürece rağmen Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik tehdit diline tepki gösteren Sebahat Tuncel, şöyle devam etti: "AKP içeride ‘Kürtlerle barış yapalım’ diyor; ama birkaç gündür Rojava’ya saldırı tehdidinde bulunuyor. Kürtler bunu kabul etmez. Türkiye’nin Rojava politikasını değiştirmesi gerekir. Rojava’nın geleceğine, ne olacağına Hakan Fidan, Erdoğan karar veremez. Suriye halkları, inanç toplulukları karar verebilir. Hakan Fidan, Türkiye Dışişleri Bakanı; ama Suriye İçişleri Bakanı gibi hareket ediyor. Mesaisini barışa harcasa Ortadoğu’da başka bir durum olur. Cihatçı çeteleri gerileten onlara karşı insanlığı koruyan yapıyı kendisine tehdit olarak görüyor; ama DAİŞ’le işbirliği yapmayı tehdit olarak görmüyor. Suriye’de Alevi, Dürzi kadınlar katlediliyor. Êzidî kadınlar gibi pazarda satılıyor. Her gün işkenceye maruz kalıyor. Kürtler, oranın da güvenliğinin teminatıdır. Kürtler sadece kendi güvenliğini temsil etmiyor, orada farklı topluluklar QSD yönetimini kendi güvenliği açısından önemli bir yerde tutuyor. Birlikte yaşadığın halkların da Ortadoğu halklarının da yaşam hakkını tanıyacaksın.”