ANKARA - Bahçeli’nin İmralı’ya gitme noktasındaki açıklamasıyla tarihi sorumluluk alma cesaretini gösterdiğini belirten Tuncer Bakırhan, “Meclis Komisyonunun artık bir gün bile kaybetmeden kararını alarak İmralı'ya gitmesi gerekmektedir” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında değerlendirmelerde bulundu.
Suriye’de yaşananlara işaret eden Bakırhan, Suriye Geçici Hükümet Başkanı Ahmet El Şara’nın ABD ziyaretine dikkat çekti. Ziyaret sonrası Sezar yaptırımlarının kaldırılmasından bölge halklarının menün olduğunu ifade eden Bakırhan, “Bu aynı zamanda Suriye için bir fırsat penceresi de aralıyor. Ama kritik bir soru var. Suriye yönetimi bu fırsatı kimin için kullanacak? Nasıl kullanacak? Yine tek bir grup için mi kullanacak? Yoksa tüm Suriye halkları ve inançları için mi kullanacak? Bu sorunun cevabını aslında biz net bir şekilde veriyoruz. Bu süreç kapsayıcı olmalı” dedi.
HALKLARIN HAKLARI GARANTİ ALTINA ALINMALI
Bu sürecin Kürtleri, Dürzileri, Alevileri, Arapları, Türkmenleri, Çerkezleri ve Süryanileri de kapsayan ve onların haklarını garanti altına alan bir süreç olması gerektiğini belirten Bakırhan, “Biliyoruz, Suriye’nin barışı ve demokratik geleceğinin önünde daha çok uzun bir yol var. Çünkü yıkılmış, viran olmuş bir ülkeden bahsediyoruz. Bu zor ve meşakatli yolda barışı, istikrarı, demokratik değerleri ilmek ilmek örmek önemlidir. Hem oradaki yönetimin hem de diğer yönetim dışı güçlerin de aslında beraber ortak bir sorunudur. Tabi Türkiye’ye burada çok önemli bir rol düşüyor” diye konuştu.
‘YAPICI ROL OYNAYABİLİR’
Türkiye’nin yapıcı rol oynayabileceğini ifade eden Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun biz farkındayız. Suriye halklarının kardeşliğini destekleyebilir, ayrım yapmadan. Demokratik dönüşümü konusunda Suriye'de Türkiye yardımcı olabilir, destekleyici bir rol oynayabilir. Biz Türkiye'nin Suriye'deki rolünü önemsiyoruz ve doğru bir şekilde kullanılması gerektiğini de bir kez daha grup toplantımızda dile getirmek istiyoruz. Suriye'de yeni bir yaşam ancak oradaki bütün halkların ve inançların eşit yurttaş olduğu demokratik bir Suriye Cumhuriyetinden geçtiğini de belirtmek istiyorum.
TUTUKLAYIP SUÇ İCAT EDİYORLAR
Zaman ilerliyor, yıllar geçiyor ama adalet bir türlü gelmiyor. Dosya numaraları değişiyor. Hakimler değişiyor ama yöntem aynı. Bildiğimiz yöntem. Deliller bulunmadan suçlar icat ediliyor. Önce tutuklanıyor sonra suç icat ediliyor. Zorla kurulan senaryolarla yıllarca insanların hayatlarına el konuluyor. İşte Kobani Kumpas Davası. Gezi Kumpas davasında olduğu gibi. Alt mahkeme en üst mahkemeyi tanımıyor. Kararını uygulamıyor. Yasa hukuku yok sayıyor. Memleket böyle değişmez. Memleket böyle değişmiyor.
AİHM KARARI UYGULANMALI
Bununla bitmiyor. AYM karar vermiş. Bunlar uygulanmayarak bu hukuksuzluk giderek büyütülüyor. AİHM üç defa Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Kobani Kumpas davasında yargılanan arkadaşlarımızın cezaevinde kalmaması gerektiği yönünde karar verdi. AİHM kime diyor onu da bilmiyorum. Yargı bunu üstüne almıyor. Onu da anlamakta güçlük çekiyorum. AYM'nin kararlarını zaten hiçe sayıyorlar. Dolayısıyla AİHM ve AYM kararları da aslında bir an önce uygulanmalı.
İDARE VE GÖZLEM KURULU KARARLARINA TEPKİ
Daha üç gün önce Iğdır İl Eşbaşkanlığımızı yapmış Mehmet Selçuk’a, 9 yıl sonra bir itirafçının ifadeleri üzerine 13 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. Bu örnekleri saysak günlerimizi alır, o yüzden kısa geçeceğim. Bunun dışında cezaevi idare ve gözlem kurulları var. Öyle garip kararlar veriyorlar ki, aslında milletin aklıyla fikriyle alay ediyorlar; ama sanırım kendilerinin ne kadar alay konusu olduklarının farkında değiller. Çünkü o cezaevi duvarlarının dışına çıkmadıkları için toplumun ne düşündüğünden haberdar değiller. Ne diyorlar? 'Çok kitap okudun. Cezanı tamamladın ama seni bırakmıyoruz.' Cezaevinde insan ne yapar? Bilmiyorum. İnşallah bir gün o kararı verenler de girer de başka bir şey icat ederler; oradakiler de kitap yerine onların icat ettiği o buluşlarla ilgilenirler. 'Fazla su kullanmış' 'Ne güzel, temizlik yapıyor' Bundan dolayı infazı yakıyorlar. Emin olun, bu çok trajikomik.
GEÇİM SIKINTISI ÇEKENLERE VERELİM
Şu anda Meclis’te 2026 bütçesi görüşülüyor. Geçim derdi çekmemizin sebebi aslında bu bütçededir. Bakın, 2026 bütçesinde faize 2 trilyon 742 milyar lira, savunmaya ise 2 trilyon 155 milyar lira ayrılmış. Yani faiz, savunmadan daha önce geliyor. Vergi harcamalarına 3 trilyon 597 milyar lira ayrılmasıdır geçim derdimizin sebebi. Bütçe gelirlerinin yarısı tam bu üç kalemdeki çevrelere gidiyor. Bir azınlığa gidiyor. Kaynakları lobilere, yandaşlara ayıran iktidar, milyonlarca insanı açlığa ve yoksulluğa terk ediyor. Türkiye'de yardıma muhtaç durumda neredeyse 20 milyon yurttaş var. Gelin, bütçe görüşmeleri devam ederken 'faiz lobilerine faiz ödemiyoruz' diyelim. Buyursunlar, biz diyoruz: Faize gidecek kaynağın yarısını 20 milyon yurttaşımızın sorunlarını çözmek için kullanalım. Diğer yarısını da her yıl düzenli olarak emeklilere 71 bin 500 lira kaynak olarak aktaralım.
EMEKLİ MAAŞI 46 BİN LİRA OLMALI
Bütçe görüşmelerinde biz bir önerge verdik. Emekli arkadaşlarımız da bunu iyi dinlesinler. Gelin 'en düşük emekli maaşını yoksulluk sınırının yarısı olan 46 bin lira yapalım. Yılda iki defa da enflasyon oranına göre artıralım' diye. Biliyorum, bu da çok yetersiz. Ama partimiz şimdilik bütçeyi de gözeterek 46 bin lira ve yılda iki defa enflasyon oranına göre iyileştirilmesini öneriyor. Londra’daki tefecilere çalışıyorlar. O 4. Levent plazaları… İstanbul’da olanlar bilir. Oradaki tüccarları önemsiyorlar. Ama emeklileri, esnafı, okula giden öğrenciyi, sanayide çalışan insanlarımızı asla önemsemediklerini 2026 bütçe tartışmalarında bir kez daha görüyoruz.
‘HUKUK OLMAZSA GÜVENSİZLİK YAYILIR’
1 Ekim 2024 tarihinden beri on yıllardır özlemini kurduğumuz barışa doğru yol almaya çalışıyoruz. Birincisi geçiş dönemi yasası çıkarılmalı ve demokratik entegrasyon sağlanmalıdır. Her kalıcı barış hukuk zemininde kurulmuştur. Bizde de öyle olmalı. Hukuk olmayan barış olur mu? Dünyada yok. Silahların sustuğu ama hukukun konuşmadığı yerde belirsizlikler büyür. Güvensizlik yayılır. Siyaset küçülür, umut erozyona uğrar. Bundan ötürü sürecin Geçiş Dönemi Yasasıyla güvence altına alınması gerekir. Demokratik entegrasyon yasaları bu ülkenin tüm renklerine, tüm seslerine, tüm inançlarına yer açar. Çünkü bu bir toplumsal kucaklaşma iradesidir. İşte bu kucaklaşmayla barış için çok önemli bir aşamayı tamamlamış olacağız. Bu yasaları geciktirmeden çıkaralım. Hukukun taşlarıyla Türkiye barışını inşa edelim diyoruz.
YASA YOK ÖLÇÜ YOK
Üçüncüsü İdari ve Gözlem Kurullarının kapatılması ve hasta tutsakların bırakılmasıdır. Bugün Türkiye'de cezaevlerinde idare ve gözlem kurulları adı altında tutuklara zulüm yapan bir şey icat etmişler. Bu mekanizma hukukun üstüne kurulmuş bir gölge iktidar gibi adeta davranıyor. Cezası bitmiş bir insan iyi hal değerlendirmesi bahanesiyle belirsiz bir esaret sürecine mahkum ediliyor. Yasa yok. Ölçü yok. Öngörülebilirlik hiç yok.
TMK KALDIRILMALIDIR
TCK, CMK infaz kanunu değişmeli. Terörle Mücadele Kanunu komple ortadan kaldırılmalıdır. Düşünce suç olmamalı. Basın özgür olmalı. İfade özgürlüğü güvence altına alınmalıdır. Yani insanlar düşüncelerini ifade etmekten korkuyorlar. Bu iktidarın bir ayıbıdır. Adalet seçici olamaz. Adalet zengin, fakir, güçlü, güçsüz, iktidar, muhalefet ayrımı yapmamalıdır. Bu soruları da kendisine sordurtmamalıdır. Cezada adalet, infazda eşitlik sağlanmalıdır. Toplum vicdanını yaralayan ve yüz kızartıcı suçlar dışında cezaevleri boşaltılmalıdır. Yargı reformu yapılmalı. Bu ülkede herkes için adalet tesis edilmelidir diyoruz.
CESUR BİR KARAR ALMALI
Bugün komisyon toplantısı var. 100 yıllık tarihi bir meseleyi çözmeye çalıştığımız için kimi eleştirileri de kaldırmalıyız, katlanmalıyız. Çünkü barış sağlandığında 86 milyon insan yıllarca bizlere dua edecekler. Komisyon artık uzatmadan bir an önce İmralı'ya gitme konusunda cesurca bir karar almalıdır. Geçiş yasası netleştirilmeli, özgürlük yasaları tarif edilmeli, ihtisas komisyonları harekete geçirilmelidir. Bu komisyonun bunu başaracağına inanıyorum. Çünkü komisyon tarihin doğru yerinde duruyor. İnanıyoruz ki her bir komisyon üyesi yarın milyonların duasını alacağı bilinciyle hareket edecektir. Bu tarihi sorumluluk komisyonun omuzlarında ve biliyoruz ki bu sorumluluğu bu komisyon laikiyle taşıyacaktır.
TARİHİ BİR SORUMLULUKTUR
Sayın Bahçeli'nin biraz önce bu salonda komisyonun bir an önce çözümün asıl muhatabı Sayın Öcalan'la görüşmesine dair ifade ettikleri son derece önemli ve takdire şayandır. 'Komisyon gitmiyorsa ben giderim' demesi tarihi bir sorumluluk alma cesaretini göstermektir. Biz her zaman diyaloğun ve yüz yüze görüşmenin ve sorunların masada konuşulmasının yanında olduk. Bunu savunduk. Sayın Bahçeli'nin ‘üç maymunu oynamaktan vazgeçelim’ çağrısı son derece isabetlidir. Sayın Bahçeli'nin süreci zamana yayan ve erteleyen tutumlara karşı süreci korumak ve enfekte olmasını engellemek için yaptığı bu çıkışın gereği bir an önce yapılmalıdır. Meclis Komisyonunun artık bir gün bile kaybetmeden kararını alarak İmralı'ya gitmesi gerekmektedir. İmralı'ya gitmeyi bir siyasi uyuşmazlık odağı haline getirmemek, tabuya çevirmemek doğru bir tutum olacaktır. 100 yıllık bir meselenin tanımı ve çözümü konusunda biraz ciddi olmak gerekiyor. Herkes bilsin ki kararsız olanların ve ayak direyenlerin kaybedeceği, kararlı olanların kazanacağı bir sonu hep birlikte göreceğiz.”
